Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD’li deli(!) Trump’ın (Deli dediğime bakmayın aslında çok zeki birisidir. Ve her söylediğini de bilerek söylemektedir. ) ağır hakaret dolu mektubuna cevap vermediği gibi üstüne üstlük Trumpla görüşme talebinde bulundu.

Görüşme talebi kimden geldi konusu da ortada kaldı. Türkiye tarafı görüşmeyi Trump istedi diyor ısrarla. Trump ise Erdoğan Amerikaya gelmeyi ve benimle görüşmeyi çok istiyor dedi. Hangisine inanacağımızı da şaşırdık. İkisi de kendi tribünlerine oynuyor aslında. Erdoğan Güvenli Bölge Harekatı ve ABD ziyaretlerini oya tevil etme çabasında. Trump ise kendisinin ABD senatosunda azil sürecinin başlatılması nedeniyle tarzan zor durumda. Türkiye başta olmak üzere birçok ülke liderine tehdit mektupları yazarak veya Twitler atarak, veya ambargolar/yaptırımlar koyarak kendi iç dinamiklerine mesaj veriyor. Bakın ben ülkemi çok iyi bir şekilde koruyor ve savunuyorum diyor. Velhasıl iki liderde kendi iç problemleri nedeniyle tribünlere oynamayı seviyorlar.

Gel gelelim görüşme mevzuuna. Türkiye’de birçok aklı ve zekası yerinde olan kişi veya gruplar Sayın Cumhurbaşkanı’nın ABD’ye kesinlikle gitmemesi gerektiğini söylediler. O hakaret dolu mektuba önce bir lisanı üslupla bir cevap ver veya Trump çıkıp özür dilesin öyle görüşmeye git dediler. Erdoğan ise Türk kamuoyunu oyalayarak, henüz gidip gitmeyeceğimiz belli değil, gidebiliriz de gitmeyebiliriz de diye zaman kazanmak istedi. Zaten gitmek için dünde razı idi ama o hakaret dolu mektup olayından dolayı kamuoyunun tepkisini kırmak için belki gitmeyebilirim gibi sözlerle havayı yumuşatmaya çalıştı.

Ve tarih 13 Kasım tarihini gösteriyordu ve Erdoğan ve Trump görüşmesi yapıldı. Bakıyorsunuz Türkiye’nin görüşme sonrası elinde kazançlı olarak Türkiye’ye getireceği hiçbir konu yok. Olayın şovu güzeldi. Her iki lider de birbirlerine methiyeler düzdüler. Erdoğan’ın istediği de o iki güzel övgü cümlesi idi zaten. Trump’ın Tayyip Erdoğan’ı övgü dolu sözler görüşmenin ana unsuru idi. Onun dışındakiler lafı güzaf. Bakın göreceksiniz. Bizim boyalı ve yandaş medya bu övgü dolu sözleri ele alacak ve çam sakızı gibi hergün ayrı manşetlerle Türk Milletinin gözünün içine sokacaklar. Bu vesile ile kafası karışık koyun sürülerinden birçoğunun güvenini kazanmış olacak. Tüm gayretlerde amaç ta bu idi.

Sonuçta ne oldu? Ne olacak Tayyip Erdoğan ABD’den balonu şişirilmiş bir dünya lideri (!) olarak ülkesine geri dönüyor. Trump ise kendi iç dinamiklerini bastıracak hamlelerle biraz olsun rahatlamış gibi görünüyor. İkili görüşmelerin ardından Erdoğan ABD senatosunda hitap etmek istiyordu. Ancak buna müsaade edilmedi. 5 Türkiye karşıtı senatörle Oval Ofiste Cumhurbaşkanı ve Türk Heyeti ile görüşme sağlandı. Bu görüşme Türkiye tarafına verilen görüşme takviminde yoktu. Trump hem sert muhalefet yapan senatörlerin çıkışlarını törpülemiş oldu, hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bak seni senatoda konuşturmadım ama senatörleri ayağına getirdim demiş oldu.

Trump görüşmenin galibi olarak ayrıldı. Suriye’de Türkiye’ye verdiği sözü tutmadı. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan söyledi. Hem Rusya, hem de ABD varılan mutabakata uymadılar diye defalarda söyledi. Pentegon’a karşı durumu idare etme açısından kendi askerlerini daha güvenli bölgeye çekerek bakın ben askerlerimi koruyorum diyerek Pentegon’a mesaj verdi. Askerlerini Suriye’den tamamen çekmedi. Pentegon’a durumu idare edin, seçimden sonra duruma bakacağız dedi. Papar(!) Gülen konusunda hiçbir ilerleme olmadı. Ortada hiçbir mesele yokken Ermeni tasarısını gündeme getirdi. Nasrettin hocanın eşiğini kaybedip sonra bulması misalindeki gibi Türkiye’yi tasarı ile önce tehdit etti, sonra bak tasarıyı erteledim diyerek Türk delegasyonunu sevindirdi. Halkbank davası Demokles’in kılıcı gibi halen tepemizde sallanıyor. Her zaman kullanabileceği bir manivelaya dönüştü. Tayyip Erdoğan’ın ve ailesinin mal varlığını ortaya atarak en büyük kozunu oynadı. Trump’ın elindeki en büyük kozdu ve onu çok ta iyi kullandı. Eğer o malvarlığı araştırma olayı olmasaydı. Sayın Cumhurbaşkanı için diğer konuların hiçbirisinin önemi olmayacaktı. Ancak o malvarlığı konusu gündeme oturunca yelkenler fora etti.

Dünyada hoş bir seda bırakıp giden babam Prof. Dr. Hakkı Atun

Dünyada hoş bir seda bırakıp giden babam Prof. Dr. Hakkı Atun

Netice olarak Sayın Cumhurbaşkanı ABD Başkanı Donald Trump’la görüşmesinde aldığı beğeni sözleri ile Türkeye’ye mutlu ve zafer kazanmış komutan edasıyla dönecektir. İkinci bir tehdit mektubu gelene kadar bu mutluluk tablosu devam edecektir. Yandaş basının Polyanacılık oyunu da devam edip gidecektir. Kimbilir belkide aldıkları bu gazla Ak Parti ve küçük ortağı erken seçim bile isteyebilir.

Görelim Mevla’m neyler? Neylerse güzel eyler.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE