Gölcük / Yüzbaşılar'daki evim temizleninceye kadar kaldığım Orduevi’nde zaman zaman genç subaylarla sohbet ediyordum.

Genç bir yüzbaşının söyledikleri beni öyle derinden etkiledi ki hiç yorum eklemeden, hiç değiştirmeden yazmayı uygun buldum.

“Sivil olan herkes, niye askerleri öldüren kişi olarak görürler ki?

Bizce asker olmak, öldürmeye karşı olmaktır.

Biz asker olmayı hem vatana hem millete hem de Allah'a borcumuzu ödemenin bir aracı olarak görürüz.

Üstümüze bombalar, mermiler yağarken, ölüm bir an meselesi iken, yürümeye devam etmek, saldırmak, kendimizi savunmak, durdurmak gerekirse öldürmek benim görevim.

Biz sizler için ölüyor ve öldürüyorken, çoğu kişinin oturduğumuz lojmanları, kantin, spor salonu vb mekânların,daha bir çok şeyin bedava olduğu sanılan, halbuki çok yanıltılan bir durumun tartışılması ne kadar doğru.

Siz bir çatapat patlasa kaçacak yer ararsınız ama askerlerin merminin üstüne gitmesini de çok normal karşılarsınız.

Askerlik sadece disiplin ya da öldürme işi değil ki?

Askerlik gerçekten yüksek zekâya ve yaratıcılığa dayanan bir meslektir.

Biz asker olduğumuzda, o kutsal üniformayı giyip, yemin ettiğimizde herkesin sandığı gibi "biz öldürmeye hazırız" diye yemin etmiyoruz tam tersi "biz ölmeye hazırız" diye yemin ediyoruz.

Elbette biri benim vatanıma saldırır, toprak bütünlüğünü tehdit ederse saldırmak, vatanımı savunmak, saldırıyı durdurmak ve bunun için öldürmek benim görevim.
Ve en çok saygıyı hak eden bir görev.

Askerlik sadece bu mu?

Bizim için askerlik; dağ başında barakalardan farksız karakollarda her an duvarı delecek roketleri beklerken, terörist kovalarken kendinden çok sana emanet edilen kınalı kuzuları düşünmektir. 

Bazı askerlerin çay içecek parası yokken bedelli askerlerin en lüks yemekleri ısmarlamalarını çaresizce seyretmektir.

Şehit olunca, TV kanallarında 45 saniyeliğine haber olup, klavye silahşörlerinin yazdığı yorumların mezesi olmaktır.

Mühimmat deposunda hala çözülemeyen bir nedenle 25 arkadaşınla birlikte havaya uçmaktır.

15-16 yaşında askeri liseye girmenin, bu ülke için kendini feda etmenin, hiç kimsenin umurunda olmadığını, oradan oraya savrulmaktan bir dikili ağacının olmadığını görmektir"

Hiç yorum yapamadım…

Yapabilseydim ona bir asker eşi olarak "çocuğuna ayda bir gördüğü babasının yüzünü unutmasın diye onlara gösterilen resimleri, bir yaşındaki çocuğunun nefesinden cesaret alma çabalarını, göreve gönderdiği eşinin dönüp dönmeyeceği kaygısıyla bitmek bilmeyen geceleri ve bir türlü olmayan sabahları” anlatmak isterdim.

Eşlerimiz bu vatan, bu bayrak için görevdeyken, akılları evde kalmasın diye evimizde, çocuklarımızın başında nöbette olduğumuzu, bir gün sonsuza gittiklerinde de "vatan sağ olsun" diyerek evimizin hem kadını, hem erkeği olduğumuzu, bu ülkede asker eşi olmanın zorluklarını da anlatmak isterdim.

Üzülme Yüzbaşım Türkiye'deki askeri kurumların yapısında ve işlevlerinde değişikliğe gidilse de askerlik hala Türk Milletinin gözünde saygın bir statüdür.

Çünkü her Türk asker doğar.
Toplum şehitlerin ölmediğine inanmaktadır ve onlar Cennetin en güzel yerindedir demek isterdim.

Ama diyemedim.

PEKİ, SİZ NE DERDİNİZ VE NE YORUM YAPARDINIZ?