Geçenlerde İran'dan birkaç dostumla sohbet ederken konu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının İran'daki yatırımlarına geldi. Aldığım malumata göre neredeyse 20-30 yıldır ne İran Azerbaycan bölgesine yatırım yapıyormuş ne de dışarıdan gelen yatırımların o bölgeye yapılmasına müsaade ediyormuş. Hatta öğrendiğime göre Tebriz'de yatırım yapmak için İran'a giden Türkiyeli yatırımcılara "Tahran'da yatırım yapacaksanız her türlü kolaylığı sağlarız fakat Tahran dışına yatırım için izin vermeyiz" diyorlarmış. Daha derin sorgulamalarım neticesinde öğrendim ki son 20-30 yıldır yeraltı kaynaklarını çıkarma hususunda Azerbaycan'a yoğun yatırımlar organize eden İran devleti haricindeki diğer yatırımları elinden geldiğince engelleme niyetinde.

Günümüz İran coğrafyasında yaşayan yaklaşık 40 milyon Azerbaycan Türk'ünün her türlü kimlik baskısına ve yatırımsızlık cezasıyla terbiye edilme davranışlarına karşı bağımsız Güney Azerbaycan söylemini ifade etmelerini gayet doğal karşılıyorum. İran'ın da nasılsa bu Türkler bir gün bağımsız olup ayrılacaklar biz Fars azınlığı olarak ülkenin diğer kısımlarındaki hakimiyetimizi artıralım dercesine hareket ettiği izlenimine kapıldım. Fakat Farsların da bu politikaya destek verdiği söylenemez. Zira Türkiye’nin çok çeşitli kentlerinde son 20-30 yıldır bulunan İranlı mültecilerin içindeki Fars oranı çok fazla. Türkiye'ye iltica edenlerin çok büyük bir kısmı gizli kilise evlerde Hristiyan olmakta.

Gözlemlediğim kadarıyla Türkiye'ye iltica eden İranlılar birkaç yıl Birleşmiş Milletlerin ekonomik yardımıyla Türkiye'nin çeşitli illerinde yaşıyor ve bu birkaç yıllık süre zarfında gizli kilise evlerde Hristiyan oluyor ve bu kiliselerden de nakdi yardım alarak Avrupa ülkelerine geçiş yapıyorlar. Türkiye'ye mülteci olarak gelen İranlıları az çok tanıyanlar bilir, aralarında Türkçe konuşan sayısı çok az. Bu da İran'dan kaçan insanların çok büyük bir çoğunluğunun etnisite olarak Türk olmadığını gösteriyor. Fars mollalarının bu politikaları Türk karşıtı olmasının yanı sıra görünen o ki diğer İran paydaşlarına da refah sağlamamakta.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın "Aras çayının ayırdığı Türkleri" konu edinen bir şiiri okumasının Farsların içindeki Türk kinini açığa çıkardığını bir çok İranlı yöneticinin söylemlerinden net bir şekilde gözlemledik. Şiir sonrası İran ve Türkiye arasındaki seyahat güvensizliği daha da arttı. Eskiden Türkiye'ye gidip gelen İran vatandaşlarına bir üçüncü dünya ülkesiymişçesine ‘neden gidiyorsun’, ‘ne yapacaksın’ gibi sorular yönelten Fars molla rejimi artık Türkiye'den İran'a gitmek isteyen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da İran'a neden gittiğini, kimlerle görüşeceğini, nerelere gideceğini Türkiye'deki İran konsolosluğundan Farsça belgelendirmelerini istemekte ve görünen o ki Türkiye'nin Güney Kafkasya’daki ve İran Coğrafyasındaki Türklerin çığlıklarına kulak asması İran ile Türkler (Türkiye, Kuzey Azerbaycan, Güney Azerbaycan) arasındaki normalleşmeyi sekteye uğratacak ve İran'ın korktuğu başına gelecektir.

İran yönetimindeki Fars azınlık derhal yayılmacı mezhepçilik kılıfı altındaki Fars ırkçılığını ve emperyalizmini bırakmalı. Son yüz yıldır İran'ı dünyanın üçüncü sınıf ülkesi konumundan daha ileriye götüremeyen Fars milliyetçisi rejim, iktidarı en modern ve nüfus ve ekonomi bakımından ülkenin en büyük gücü olan Türklere yönetimi derhal devretmelidir.

Aksi takdirde İran'ın parçalanacağı ayan beyan ortadadır. İran halklarına dostane çağrımızdır.