Mersin’de Aslında Ne Oldu?

4 dönem Tarsus Belediye Başkanlığı yapan ve son 5 yıldır da Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Burhanettin Kocamaz. 31 Mart Yerel Seçimlerine giderken eski partisi MHP’den tekrar aday gösterilmedi. Yaş, tecrübe ve enerjisinin en üst seviyede olduğu bir dönemde önü kesilmek istenen Kocamaz, gerçek ülkücülerin otağı haline gelen İYİ PARTİ’ye geçerek, bu partiden Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday oldu.

Ancak şer güçler de boş durmuyordu elbette. Burhanettin Kocamaz’ın önünü kesmek için partinin içinden kiraladıkları ajanlar vasıtası ile adaylık müracaatı süresi içinde İl Seçim Kuruluna teslim edilmeyince aday olamamış oldu. Aynı dakikalarda İYİ PARTİ’den istifa eden Kocamaz, Demokrat Parti’den aday olmak istedi ama burada da Seçim Kanunu ilgili maddesi gereğince, başka partiden aday olan aynı dönem içinde başka partiden aday olamaz kuralı nedeniyle burada da adaylığı kabul edilmedi. Ancak bir ayrıntıyı da burada sergilememiz gerekiyor. İl seçim kuruluna geç müracaat edilmesine rağmen müracaat kabul ediliyor üstelik evrakları teslim edenin isim ve imzası alınmıyor. Şer güçler burada da devreye girmişler.

Son bir b planı olarak Demokrat Parti’den İyi Parti kurucularından ve eski bakan Ayfer Yılmaz hülle aday olarak Demokrat Partiden aday gösterildi ve bu arada Burhanettin Kocamaz’da İl Genel Meclisi’ne 1. Sıradan aday gösterilerek çözüm 31 Mart sonrası oluşacak gelişmelere ve tarihe ertelenmiş oldu.

İDRİS NAİM ŞAHİN OLAYI

İdris Naim Şahin, Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde Genel sekreter yardımcılığına getirdiği ve en güvendiği kişilerden birisi idi. Hatta siciline çok olumlu ve övücü notlar düştüğü tek kişidir.

Ak Parti’nin kurucularından ve ilk Genel Sekreteri olmuştur. 10 yılı aşkın Genel sekreterlikten sonra İstanbul ve Ordu Milletvekili olarak iki dönem TBMM’de görev yaptı. 61. Hükümet döneminde İçişleri Bakanlığına getirildi.

Benim şahsi görüşüm odur ki. Ak Parti iktidarları döneminde omurgalı siyaset yapan tek kabine üyesi İdris Naim Şahin olmuştur. Bakanlığı döneminde duruşundan, kişiliğinden hiç taviz vermemiştir. Hatta bize göre yıkım süreci olan ancak iktidara göre çözüm süreci olan PKK’lılara nefes aldırılan o dönemde İç İşleri Bakanı olarak PKK’nın ve KCK’nın üzerine amansız bir şekilde gitmesi iktidar içinde rahatsızlık yaratmıştı. Ve bu rahatsızlık sonucu bakanlık görevinden alındı. Zamanın İstanbul İstihbarat Şube Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmaz, ‘İdris Naim Şahin’i PKK’nın sözde lideri Abdullah Öcalan aldırdı.’ Şeklinde ifadesi kayıtlarda mevcuttur.

İdris Naim Şahin son dönemde İyi Parti’den Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı olmak istedi. Şer güçler burada da devreye girdiler. İdris Naim Şahin’in bugüne kadar hakkında açılmış olan tek bir soruşturma olmamasına rağmen iktidar kanadından FETÖ’cü olduğu iması yayılmaya başlandı. İyi Parti’nin içinden bazı kişilerinde itirazları nedeniyle o adaylık süreci yarıda kesilmiş oldu. Ancak İdris Naim Şahin ise Ordu’ya hizmet etmek istiyordu. Bu defa Saadet Partisi’nden Ordu Büyükşehir Belediye Başkan Adayı oldu. Oldu ama kıyamette o noktada koptu. Dün Ak parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Ordu’da açtı ağzını yumdu gözünü. Yarım asırdır birlikte yürüdükleri ve kanki oldukları İdris Naim Şahin bir anda dünyanın en istenmeyen adamı ilan edildi. Ordu’lu hemşerilerimiz kadirşinastır. Kimin ne olduğunu bilir. İnşallah İdris Naim Şahin’e hak ettiği değeri verecek ve Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçileceğine inancım tamdır. Kendilerine buradan başarılar diliyorum.

BEKA… BEKA… BEKA…

Allah aşkına bu Beka dedikleri sihirli sözcük nedir?. Birilerinin her kapıyı açan maymuncuk anahtarı gibi Cumhur İttifakı taraftarlarının dillendirdikleri Beka sorunu aslında koltuk sorunudur. Koltuklarının geleceğinden endişe edenlerin ortaya attıkları bir sihirli sözcüktür. Devlet Bahçeli koltuğunu koruyabilmek için karşısına çıkan Genel Başkan adaylarını ekarte etmek için Tosya ve Gemerek ilçelerinden uyduruk mahkeme kararları çıkartarak halletmişti. Daha sonra Saraya bekçi olduktan sonra yine koltuğunu garanti görmedi ve bu defa sihirli sözcük olan Beka’yı ortaya attı.

Türkiye’nin Beka sorunu aslında genel manada, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri mevcuttur. Bu konuyu daha önceki yazılarımda dile getirmiştim. 1984 yılından beri PKK saldırıları Türkiye’yi tehdit ederken Beka sorunu hiç dile getirilmiyordu da. İç işleri Bakanı Süleyman Soylu’nun PKK’yı bitirdiğini ilan ettiği bir dönemde Türkiye’nin Beka sorunu vardır demek bu milletin aklıyla alay etmek demektir.

Bu Beka konusu baktılar ki bazı aklı evveller tarafından kabul görünce Bahçeli’nin bu sözlerine sayın Cumhurbaşkanı da son dönemde katılmaya başladı. Bu Beka sorununu ortaya atanlar da biliyor, vatandaşlarımız da biliyor ki Türkiye’nin bugün için acil Beka sorunumuz yoktur. Tek bir Beka sorunumuz vardır. Oda Devlet Bahçeli’nin koltuk Bekası sorunu vardır. Olay budur.

YİĞİT MUHTAÇ OLMUŞ KURU SOĞANA…!

İktidarların yanlış ekonomi ve tarım politikaları nedeniyle Türkiye duvara toslamış durumdadır. Son 15 yıldır Türkiye’de ithalata dayalı büyüme ve beton ekonomisi nedeniyle bu noktaya gelmiş bulunuyoruz.

Ben şahsen Türkiye’deki muhalefet anlayışının tam aksine iktidarın doğru yaptığı şeyleri takdir eden ve yanlış yaptıklarını da eleştirmekten çekinmeyen bir anlayışa sahibim. Bu manada daha önceki yazılarımı okuyanlar bilir. Ak parti iktidarlarının bu ülkede yaptığı güzel işler de olmuştur. Ancak, dış politika, ekonomi politikaları, ticaret ve yatırım politikaları yanlıştır. Ama bunların yanında Sosyal Hizmet politikaları, yol , köprü ve spor kompleksleri yapımında büyük başarılar elde edilmiştir. Keza Sağlık alanında adeta çak atlatılmıştır. Bunu görmemek için kör olmak lazım. Ama bunlar yanlış yapılanları görmemizi ve dile getirmemize mani değildir.

Yanlış ekonomi ve tarım politikaları nedeniyle Ak parti iktidarı 1970’li ve 80’li yıllardaki ‘Tanzim Satış’ dönemine geri dönülmüştür. Dolayısıyla Aşık Mahsuni Şerif’in deyimiyle ‘Yiğit muhtaç oldu kuru soğana.’ Sayın Cumhurbaşkanımız milletin aklıyla alay eder gibi diyor ki; geçmişteki Tanzim satışlar yokluk kuyruğu idi. Bugünkü yaptığımız Tanzim Satışlar ise; varlık kuyruğudur diyor.

Tanzim Satış ne demektir? Önce bunun ne anlama geldiğini bilmek lazım.

Tanzim satış (TANSA) adıyla ilk defa 70’li yıllarda İzmir’de kurulmuştu. Ardından Türkiye’nin birçok bölgesinde mağazalar açmaya başlamıştır. Tanzim Satış; Tanzim sözlük anlamıyla düzene koyma, düzen verme ve yoluna koyma anlamı taşımaktadır. İlk Tanzim Satış Mağazası 1973 yılında Tansa adı ile satışa başlamıştır.

Sayın Cumhurbaşkanı lütfen üç beş oy daha fazla alacağım diye bu milletin aklıyla alay etmeyin. Tanzim Satış 1970’de ne ise bugün de aynısıdır. Ehemmiyeti ve manası bakımından hiçbir değişiklik yoktur. Tamam 17 yıllık iktidarınızı cahil oy kitlelerine borçlu olduğunuzu biliyoruz. Ama lütfen bu ülkenin okumuş ve münevver kitlelerini de yok sayamazsınız. 80 milyonluk Türkiye’yi aynı potaya koyamazsınız. Yeri gelmişken, yıllardır birlikte çözüm süreci adı altında bölücü örgütle kurduğunuz muhabbeti ve diyalogu bu millet unutmadı. Yine üç beş belediye daha fazla kazanmak adına öz be öz Türk Milliyetçilerini ( İyi Partilileri) HDP ile aynı kategoride göstermeniz gerçekten hiç yakışmıyor. Bulunduğum ilde ilk defa Ak Parti adayına oy vermeyi düşünüyordum ama bu söylemleriniz nedeniyle asla oy vermeyi düşünmüyorum. Bu ayrıştırıcı dil zannettiğiniz gibi oy kazandırmıyor, aksine oy kaybettirdiğini görmenizi istiyorum. 31 Mart sonuçlarını aldığınız zaman bu sözlerimizin de ayrı bir anlam taşıyacağını da göreceksiniz..

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE