ESKİ YÖNETİCİ ATAMA YÖNETMELİĞİ' NİN PERDE ARKASI

Eski Yönetici Atama Yönetmeliği 28 Şubat’ ta yayımlandı, 17 Haziran’ da bakanlık yönetmeliği askıya aldığını ilan etti. Böyle bir yönetmeliğe ihtiyaç var mıydı orası ayrı soru ama en azından Millî Eğitim çalışanları daha önceki yönetmeliğe nazaran ihtiyaçlara daha yeterli ölçüde cevap verebilecek bir metin beklemekteydiler. 

     

Yönetmeliğin perde arkasına geçmeden önce yayımlandığı tarihe dikkat çekmek istiyorum: 28 Şubat gibi mânidar bir günde yayımlandı yönetmelik. Ayrıca bu günün bambaşka bir özelliği daha var: Bildiğiniz üzere 3 Mart 1924’ te Tevhîditedrisat Kanunu kabûl edildi. Bu kanun gereğince Misâkımillî sınırlarındaki tüm okullarda eğitim ve öğretim birleştirilerek medreseler kapatılmıştı. Böylelikle merkezî otoriteyle yönetilen yeni üniter Türk devleti, Millî Eğitim alanında da elini güçlendirdi. Ancak Cumhuriyet’ in daha ilk yılında böyle tarihî bir gelişmeden tam 89 sene sonra mülkî amirin yani valinin okul müdürü seçip atayacağı yönetmelik yayınlamak, bana göre Atatürk ve Türk milleti değerlerinden intikam almak anlamına geliyor. Bu yönetmelik şubat ayı ortasında da yayımlanabilirdi, 28 Şubat gününe kadar bekletilmiş olmasından dolayı bunun başka bir izâhının olduğunu sanmıyorum.  

 

Yönetmelikte yer alan maddeler de dikkat çekici: 13. maddede yer alan sözlü mülâkatta adaylardan beklenen özellikler, Millî Eğitim personelinin sanki hiç iş üretmediğini, hizmetinin noksan ve kusurlu olduğu izlenimini uyandırıyor. Bu ölçütler kabul edilebilir değildir. 78 vatandaşa 1 memurun düştüğü ülkemizde bu yönetmeliğe göre yönetici atanacak olursa bu, ancak emek sömürüsüne dayalı bir düzeni oluşturur. Bildiğiniz üzere devlet memurları içinde neredeyse en az maaşı alan öğretmenlerin emek sömürüsüne dayalı bir düzene tabi tutulmaya çalışılması, az para çok iş anlayışının hâkim olduğu özel sektöre yani iş güvencesinin tehlikeye girdiği bir yapıya doğru gidişin ilk adımlarından olabilir. Devlet kapısında, mevcut iktidar döneminde artan taşeronlaşma da bu gidişatın en bariz göstergesidir.

 

7. maddede Sözlü Sınav ve Değerlendirme Komisyonu’ nun oy çokluğuyla karar alacağından bahsedilmekte. Bu komisyon il millî eğitim müdürü, iki şube müdürü, bir ilçe millî eğitim müdürü ve bir okul müdüründen oluşuyor. Oy çokluğuyla karar almasındaki amacı herhalde anlamışsınızdır. Hani olur da okul müdürü yanlışlıkla hayır oyu kullanırsa diğer dördü (aynı takımı tuttuklarından) zorunlu olarak evet diyeceği için komisyonun kararlarını oy birliğiyle değil oy çokluğuyla alacak. Bu durum kendisine dahi güvenmeyen bir yapının ürünüdür. 

 

5. maddenin (d) bendinde son dört yıl içinde adlî ve idare soruşturma sonucunda yöneticilik görevi üzerinden alınmamış olma şartı getirilmiştir. Bu ölçütü okuyunca aklıma eski Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’ in Bağcılar’ da iftar çadırında 30 Temmuz 2012’ de söylediği şu söz geldi: ’’3196 okul müdürüne ceza verdim.’’ İnsan düşünmeden edemiyor: Acaba bu yönetmelik ’’Benden değilsen hiçbir şey değilsin!’’i tescil etmek için mi, ’’Benim adamım müdür olsun senin adamın olmasın!’’ diye mi çıkartıldı? Tartışmaya açık bir durum...

Üzerine birçok yazı yazılan, davalar açılan bu yönetmelik baştan sona Türk millî eğitimine vurulmuş bir darbedir ve asla kabul edilemez. 2013’ ün 90 senedir demokrasiyle yönetilen Türkiye’ sinde Ortaçağ’ a ait tutum ve davranışlarda bulunmak hatasını da 850.000 kişiden oluşan millî eğitim camiasının vicdanına bırakıyorum.



Yücel ÖNDER

Türk Eğitim-Sen

Esenler İlçe Başkanı

- - - - - - -

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi