İSTANBUL BAROSU DERGİSİ' NDE ÇIKAN BİR MAKALE ÜZERİNE DÜŞÜNCELER

‘‘Anayasa ulu bir eserdir. Kolay kolay değiştirilemez. Millet onu kutlu bilip sayar. Anayasada hâkim duygu/ düşünce Türklük ve ilim, tek hâkim prensip Türk ruhu olmalıdır. Türkiye’ nin değişmez anayasasını hazırlamak, ona parti ve zümrelerin üstünde millî bir renk vermek; en kutlu vazifedir.’’ Atsız

Çok sükse yapmış, toplumca hoş karşılanmayan veya sevinçle karşılanan ya da kimi absürd kararlar ile sendikal anlamda kazanılmış/ kaybedilmiş mahkeme kararları dışında oturup mahkeme kararı zaten okumam. 

Baro dergisi açıp okumak gibi bir huyum da yok. Zaten tuğla kadar dergi mi olur orası ayrı mesele. Nerden elime geçtiyse İstanbul Barosu’ nun Mayıs-Haziran 2012 sayısı, kütüphanemin rafında duruyor. Karıştırırken karıştırırken gözüme bir yazı ilişti.

Makalenin tam adı şu: Yeni Anayasa Tartışmaları Kapsamında Yürürlükteki Anayasanın Değiştirilemez Maddeleri Üzerine Bir İnceleme
Yazarı: Mersin Barosu Avukatlarından Hayri Yıldırım
Konusu: Yeni anayasa tekliflerinin bazılarında şu an yürürlükteki anayasanın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmesi talepleri üzerine makale, 2012’ de kaleme alınmış.

Değerlendirme

İlk önce ne diyeyim: İmrendim! Baro dergisinde anayasa üzerine metin kaleme alma şansım olsaydı ben de aynen böyle bir makale yazmak isterdim. Her satırına kefilim, eksik hiçbir tarafı yok. Bence bu makale, tuğla kadar baro dergisinin yıldızıdır. Hasret olduğumuz tarzın ürünüdür. Çünkü Türkiye’ de maalesef ki milliyetçilik hiç yok! Seçim sonuçlarına bakarak bunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. 

Bildiğiniz üzere 1921, 1924, 1961 ve 1982’ de yazılmış 4 farklı anayasamız bulunuyor. 1921 Anayasası değiştirilmeden 1924 Anayasası yapılıyor. Ancak 1924 Anayasası; 1928 ve 1937’ de bazı değişikliklere uğruyor, 1945 ve 1952’ de metnin dili bakımından değiştiriliyor. 1961 Anayasası, 12 Mart muhtırasıyla 1971’ de değişikliğe uğruyor. Halen daha günümüzde 1980 darbesiyle hazırlanan 1982 Anayasası’ nı kullanmaktayız. Şimdi bu kısa açıklamadan sonra anayasalardaki değiştirilemez maddelere göz atalım: 

1921 Anayasası

Takdir edersiniz ki, henüz hukuken kurulmuş bir yapıda savaş verilmekteyken kabûl edilmiştir ve örnek alınabilecek veya sert kurallar koyulabilecek ortam söz konusu değildir. Dolayısıyla 1921 Anayasası’ nda değiştirilemez nitelikte bir madde bulunmuyor. Ancak 1. maddede ‘‘Hâkimiyet kayıtsız, şartsız milletindir.’’ denilmiştir. 

1924 Anayasası

Yeni kurulmuş devletin sınır ve kurallarını tanımlamak için 1921 Anayasası’ na göre uzun bir metin hazırlanıp kabûl edilmiştir. 1924 Anayasası’ nda ilk defa değiştirilemez bir madde geçmiştir. Türkiye devleti bir cumhuriyettir, denilen 1. madde; ‘‘Anayasanın dayanakları’’ başlıklı 102. madde ile güvenceye alınarak değiştirilemeyeceği vurgulanmıştır: ‘‘Bu kanunun devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki 1. maddesinde değişiklik ve başkalama yapılması hiçbir türlü teklif dahi edilemez.’’

1961 Anayasası

1924 Anayasası’ nda geçen değiştirilemez hüküm, aynen korunmuştur. İlk maddeye zikredilen ‘‘Türkiye devleti bir cumhuriyettir.’’ hükmü, 9. maddede yer alan değiştirilemez kuralıyla güvence ve anayasal koruma altına alınmıştır: ‘‘Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.’’

1982 Anayasası

Değiştirilemeyecek madde sayısı 1982 Anayasası’ nda dört katına çıkıyor. Daha önce sadece rejime dair anayasal güvence söz konusuyken 1982’ de kapsam genişletiyor. Şimdi bu maddeleri teker teker alıntılıyorum:

Madde 1 - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.

Madde 2 - Türkiye Cumhuriyeti; toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.

Madde 3 - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.
Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklâl Marşı” dır. Başkenti Ankara’dır.

Madde 4 - Anayasanın birinci maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile ikinci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve üçüncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.

(Dört temel anayasa; 1928, 1937, 1945, 1952 ve 1971’ de olmak üzere birtakım değişikliklere uğramıştır. Ara dönemlerde değiştirilemez maddelere herhangi müdahale yapılmamıştır.)

Halen kullandığımız anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeleri bunlardır. Bu hükümleri darbe döneminin ürünü gibi gösterip değiştirilmesinin talep edilmesi, makalenin başlıca itiraz ve hücum konusudur. 

Olaya objektif açıdan yaklaşmamız lazımdır. Bu maddeler her ne kadar darbe dönemlerinde yazılmış olsa da Türk milletinin özü ve özeti değil midir? 1982 Anayasası’ nın daha önceki anayasalardan farkı, cumhuriyet rejimi yanında değiştirilemez hükümlerin sayısının çokluğudur. 

Ben bu maddelerin hiçbirinden rahatsız olmuyorum. Hatta düşüncem o ki eğer ileride tekrar anayasa yapılması icap ederse Türklük, Atatürk değerleri ve cumhuriyete dair değiştirilemez maddelerin sayısı ortak akılla arttırılmalıdır. Bir milletin esas değerlerini anayasada değiştirilemez hükümler içerisinde saymasında ne mahsur olabilir? 

İnsanların değiştirilemez özellikleri vardır, bunlar Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartında sıralanmıştır. Doğduğunuz yeri değiştiremezsiniz, babanızı ve annenizi değiştiremezsiniz, kimliğinizi değiştiremezsiniz dolayısıyla hayatımızın illâki bir yerinde değiştirilemez özellikler hep karşımıza çıkar. Bir insanın adını değiştirmesi belki kanunen mümkündür ancak o kişinin ilk adı neyse akıllara o nakşolmuştur. İnsan adını neden değiştirir? Sevmiyor, hoşuna gitmiyordur ve alay konusu olmuştur, değiştirir. Anayasada tanımı bulunan resmî dilin Türkçe olduğuna dair hüküm neden değiştirilmek istenir? Talepte bulunanlar, Türkçe’ yi sevmiyordur. İşte bu kadar basit! Aynı mantığı değiştirilemez diğer hükümlere uyarlanabilir. 

Değiştirilemez maddelerin değişmesi için bas bas bağıranların amaçlarının perde arkasında demokratik veya sivil anayasa yapmak olmadığını asıl hedefin; Cumhuriyet rejimi, Türklük, Atatürk milliyetçiliği, laiklik, İstiklâl Marşı, hukuk, sosyal devlet, millî birlik, adalet, insan hakları, ay-yıldızlı bayrak, devletin bölünmez bütünlüğü ve Türkçe olduğunu umarım anladınız. 

Değiştirilemez maddeleri silip yerine ne koyulacağı da meçhûldür. Ankara’ nın başkent olmasından Türkiye’ de kim rahatsız? Anadilimizin Türkçe olması kime batıyor? Cumhuriyet rejimi sizin tavuğunuza kış mı dedi? Örnekler çoğaltılabilir. Her milletin temel değerleri vardır. Milleti yürüten, yücelten, sevinçte/ ülküde/ tasada ve diğer durumlarda birbirine kenetleyen işte bu esaslardır. Kanunlar milletin uyacağına söz verdiği, yukarıda Atsız’ ın da dediği gibi ulu eserlerdir. Türk kanunlarının Türklük’ ten farklı olması düşünülebilir mi? Türk milletinin kaleminden çıkan ve millete dair en önemli temel özelliklerin zikredildiği hükümlerden rahatsız olmak için vatan haini olmak lazımdır. Bu zihniyetin Sevr’ den ne farkı var?

Sonuç

Sonuç olarak şöyle diyebiliriz: Bu makalenin yazıldığı 2012 yılında Türkiye’ de bırakın Türkçülükten, Türklükten bahsetmeyi Türk’ üm demek bile ırkçılıktı, faşizmdi, milliyetçilikti, Türkçülüktü, kafatasçılıktı, rasizmdi. Çünkü iktidar ve yanaşmaları, çözüm adı altında törpüleye törpüleye Türklüğü yok etme sürecindeydiler. Demokrasi ve inanç kisvesi altında Türk düşmanlarının yemedikleri nane kalmamıştı. Hal böyle olunca o dönemde İstanbul Barosu Dergisi’ nde Türklük fikrini ortaya koyarak hukukî içerikli metin yazmak zaten zordu hatta imkânsızdı. Ancak makalenin yazarı Avukat Hayri Yıldırım, korkmadan cesurca antiemperyalist yaklaşımla kükreye kükreye Türklük fikrini haykırmış; tebrik ediyorum. 

Metnin hemen başında değiştirilemez maddelerin değişiminden hemen sonra 10. Yıl Marşı, Andımız, İstiklâl Marşı ve Türklük kavramlarının topluma ters düştüğü iddiasıyla rafa kaldırılabileceği belirtiliyor. Makalenin yayın ve yazım tarihinin 2012, Andımız’ ın yasaklanmasının 2013 olduğunu hatırlarsak bu yazı; öngörüleri itibarıyla da başarılıdır. 

Makalede anayasalarımız, cumhuriyet ve Türklük bakımından incelenmiştir. Hatta yazar, anayasaları bir metin olarak düşündüğünde hangisinde Türklük ve millî birlik fazla hangisinde az bunları da belirtmiştir. Tüm parçaları yan yana koyduğumda ulaştığım tespit; makale, kaynağını Atatürk milliyetçiliğinden alan laik Türkçülük içeriyor. 

Makalede gizle değil baya açık açık Türkçülük vardır; makalenin hareket noktası, Türkçülüktür. Bunu şeklen de anlayabilirsiniz. Takdir edersiniz ki normal hukukî bir metinde Türk Bir Şey Kanunu denmeyecekse Türk/ Türklük kelimeleri çok sık geçmez, belki hiç geçmez. Ancak makalede Türk kelimesinden türetilen 136 kelime bulunuyor. Dolayısıyla metin, tepeden tırnağa Türkçülüktür! Bu makalenin benim gözümde varış noktası itibarıyla Üç Tarz-ı Siyaset’ ten farkı yoktur. 

Son söz olarak ‘‘Türklük var olsun!’’ diyor ve Avukat Hayri Yıldırım’ ı en Turanî duygularımla selamlıyorum.


Yücel ÖNDER

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi