
TARALEL DEVLET
Hakikatler adına, referandumdan bu yana çocukluğumuzun ve her anımızın geçtiği ülkücü camiayı karşımıza almış idim.
Bizim hakikat diye sarıldığımız ve bedel olarak; her hatıramızın aziz olduğu, ülkücü camiadan ayrılmak zorunda kaldığımız hakikatlerimiz; sayın başbakanın yalanlarından başka hiçbir şey değilmiş…
Sayın Genel Başkan Devlet Bahçeli, bu kandırılmışlığa mitinglerde vurgu yaparken, samimiyetimizi sorgulamayan nezaketle: ”Vatandaşlarımızı ve arkadaşlarımızı aldatmış, kandırmıştır” vurgusunu yapması karşısında, bu ifadeleri güçlendirmek için bu yazıyı yamak, benim için; ahlaki bir görevdir.
Ayrıca Sayın Genel Başkanın bu kuşatıcı ve ötekileştirmeyen basiretli ifadelerine şükranlarımı sunuyorum.
….
Referandum sonrası süreçte verdiğimiz desteği AK Parti saflarına katılarak devam ettirmiş isek de, parti hiyerarşisi içinde yer almamış idim.
Ancak Yeşilay gibi dünyanın en eski STK sı içinde yer almış, bir müddet sonra bugün kamuoyunda tartışılan vakıflar üzerinden siyasetin bütün yüzünü burada görme imkânım olmuştu.
Burada yapılan haksızlıkları gazete manşetlerine taşacağını zannederek açtığım ve halen devam eden davaların, (birkaç istisna) hiçbir basın organında yer almaması karısında hayretler içinde kaldım.
Yeşilay’da, Kızılay’da, ilim yayma cemiyeti, Ensar vakfı, ve hayat vakfında olanlara dikkat edilse bugünün şifrelerini çözmek daha kolay hale gelecektir.
Vakıflar üzerinden oluşan rantın nasıl hizmet olarak dönüştüğüne! Şahitlik eden biri olarak “cemaatleri bükmeden hedeflerine ulaşamayacaklar. Çünkü İslam adına hareketin sadece başbakanca yapılmasını istiyorlar.Her cemaat bu anlamda itaat etmeli, biat etmeli. Yoksa bükme işlemi başlayacak” diye, bir senedir anlatıyorum çevremdekilere.
Her imkân pazarlık ve paylaşım duygusunu destekliyor ve başbakan bundan hoşlanmıyor. Oysa başbakan biat istiyor; verilene şükranlarını sunacak, yetineceklere cemaat muamelesi yapıyor.
Kendi kontrol edebileceği vakıfları güçlendirip, cemaatlerin yapısını zayıflatmak istiyor. “İmkanları bu vakıflar üstünden dağıttığında, cemaatlerin gücünün kendinde toplanacağına inanıyor” diye düşündürecek olayların içinde yaşadım..
Özellikle devlet varlıklarının, kiralanma, satış ve proje tahsisi ile ilgili başbakanlık görüşü alınması ve olur alındıktan sonra, ihale veya tahsise çıkılması ile ilgili genelgenin, devletin kendi cemaatini kurması anlamı taşıdığını, defalarca ifade ettim ve son olarak buraya da not düşmüş oluyorum.
Pkk artık fiilen oterite haline gelmiş iken, paralel devlet diye dikkatleri başka noktaya kaydırmanın tek izahı; ikbal kaygısıdır.
Kendince ideal haline getirdiği, vakıflar üstünden dünyaya açılma ( İslam camiasının saroz vakfı gibi) fikrinin akıbeti, bugünkü hırçınlaşmanın şifresidir….
Bu yaşadıklarımız karşısında bugün ki devlete bende: Taralel Devlet (Selda Bağcan’nın bir parçasında geçer) olarak gördüğümü ifade ediyorum.
…..
Yazdıklarımızın maksadı hakikatlerdir.
Yanılmışlığımız var ise düzeltmek kendi elimizdedir.
Hakikatlere muhalif düşmeme gayreti ile ömrümüze devam etmekteyiz.
Kişiler üzerinden vazgeçilmez bir dava anlayışına sahip değiliz. Hiç kimse vazgeçilmez değildir.
Vazgeçemeyeceğimiz tek şey hakikatlerdir. Hakikatleri feda ederek hiçbir oyunu bozamayız.
Oyun var ise, oyunun karşısına kişilerle değil, hakikatlerle çıkmalıyız ki oyunlar bozulsun….
Hiçbir kimsenin hatırı Allah’ın (c.c) davasından alıkoyacak kadar değildir.
Bizler Hz. Muhammed (s.a.v) izinden gidenlerden olmak ve Rabbimizin sonsuz rahmet ve merhametine ulaşmak için bir hayat sürüyoruz..
Yanlış yapanlara doğrusunu söyleriz.
Kendi yanlışlarımıza doğruları söyleyen dostlar isteriz.
Bunun ötesinde kimseyi önemli görmeyiz….
Her zaman Allah’a emanet olun…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.