1992 yılında ülkemizin çeşitli illerini gezerek “Yeni Dünya Düzeninde Türkiye’nin Yeri” isimli bir seri konferanslara vermiştim. Bu konferansın ana teması Küresel güçler tarafından dünyayı dizayn etmek için 1960’lı yıllarda ortaya konan “Yeşil Kuşak Projesinin” şimdilerde revize edilerek “Yeni Dünya Düzeni” diye uygulanmaya konulması ve bu çerçevede küresel çapta kotarılmaz istenen oyunlardı. Şimdilerde de “Yeni Dünya Düzeni” yeniden gözden geçirilmiş, sonra da kendi menfaatleri doğrultusunda dizayn edilerek “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) olarak isimlendirilmiştir. Aslına bakarsanız hepsinin ortak noktası “Büyük İsrail Projesi” olmasıdır. Bu büyük hedeflerine ulaşmak için Avenjelist bir inanca sahip küresel güçlerin efendileri “Tanrılarını kıyamete zorlayacak faaliyetlerde” bulunmaktadırlar. Bu faaliyetlerin merkezi de ne yazık ki Ortadoğu ülkeleridir.

1992 yıllarında dünyanın 52 noktasında çatışmalar vardı ve işin en ilginç yanı savaşan bütün taraflara silah sevkiyatını ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya, Çin, Fransa, İtalya vb. silah üreten ülkeler veriyordu. Bunun en çarpıcı örneği İran Irak savaşıydı. ABD, İran ile Irak arasında önce savaş çıkarttırmış; güya Irak tarafının destekler görünen ABD el altında sekiz yıl boyunca İran’a da silah vermişti. Bu skandal “İrangate” isimli bir skandal olarak tarih sahnesinde yerini almıştı.

Ronald Reagan yönetimi sırasında ABD yönetiminin İran'a silah satması ve gelirlerin y Nikaragua'da dönemin solcu yönetimini devirmeye çalışan “Anti-Komünist Kontraları” desteklemek için kullanılmasını kapsar. Skandalla ilişkili önemli miktarda belge, Reagan yönetimi görevlilerince ya imha edilmiş ya da müfettişlerden gizlenmiştir. ABD ve İran arasında silah ve çeşitli askerî malzeme satışlarına ilişkin resmî olmayan görüşmeler Lübnan'da yayın yapan Ash-Shiraa adlı dergi tarafından ortaya çıkarılmış, skandalın büyümesi üzerine Ronald Reagan bir televizyon konuşması yaparak olayın varlığını inkar etmiştir. Ancak Reagan bir hafta sonra tekrar bir televizyon konuşması yaparak İran'a silah satışı yapıldığını doğrulamıştır.

İrangate skandalı ile yaptığı ahlaksızlığı ortaya çıkan ABD, bu işi bir yarbayın yaptığını iddia ederek suçu üzerinden atmak istemişti ama buna kimse inanmamıştı. Yine ABD Irak lideri Saddam Hüseyin’i tahrik ederek Kuveyt’e saldırtmış; sonra da Kuveyt’i kurtaracağım diye bu kez Irak’a yönelik Birinci Körfez Harekâtı adı altında Irak’ı işgal etmişti.

Sri Lanka ve Tamiller arasında yıllardır süren iç savaşta da İsrail’in her iki tarafın militanlarını Bekaa vadisinde eğittiği ortaya çıkmıştı.

Küresel çapta o dönemlerde oynanan oyunlar yer ve zaman değiştirerek bugün yine dünyanın çeşitli bölgelerinde aynıyla devam ettirilmektedir. Silah üreten ülkeler ürettikleri silahları satabilmek için dünyanın değişik yerlerinde adice ve alçakça yeni savaşan taraftarlar üretmekten asla geri durmamışlardır.

Günümüzde Ukrayna üzerinden çıkarılan savaş da yine küresel güçlerin ellerindeki silah depolarını boşaltmak ve yeni ürettikleri silahları denemek için yeni bir alan olarak seçilmiştir. ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve benzeri batılı güçler Ukrayna üzerinden Rusya’yı terbiye etmek ve ondan sonra da Çin ile hesaplaşmanın planlarını yapmaktadır. Onlar için önemli olan yaptıkları planın başarıya ulaşmasıdır. Bunun için ülkeler yıkılmış, kaoslar yaşanmış hiç önemli değildir.

Küresel güçler için insanların ölmesi, çocukların, kadınların, yaşlıların katledilmesi de hiçbir değer ifade etmemektedir. Akif’in değimiyle, “Medeniyet denilen maskara mahlûklar” için geçerli olan sadece kendi menfaatleri ve çıkarlarıdır. Ürettikleri silahları satabilmek için başkalarının ölmesi onlar için sadece bir haber ve ölenler de birer sayıdan ibaret olarak kabul edilmektedir.

Zeminin bu kadar vahşileştiği, insanlıktan çıktığı bir ortamda insanların huzur ve güven içinde yaşamaları elbette mümkün değildir. Bunun için aslında bütün dünya diken üzerinde durmaktadır. Küresel güçler her ne kadar, “Savaş bizim topraklarımıza ulaşmadığı müddetçe bizim için nerede savaş olması önemli değildir.” Ahlaksız düşüncesini taşısalar da yakılan, yıkılan dünyada kendilerinin de eninde sonunda zarar görecekleri ve savaşların onların topraklarına da taşınacağı çok açıktır.

Küresel güçlerin çıkardığı savaş ve kaos ortamlarından bizim de payımıza oldukça fazla problemler düşmektedir. Neredeyse yarım asırdır devam eden PKK belası küresel güçlerin bize musallat ettiği bir terör örgütüdür ve batılılar hala utanmadan bu kanlı terör örgütüne açık biçimde yardım etmektedirler.

40 senedir ülkenin altını oyarak küresel güçlere teslim etmenin planlarını yapan FETÖ isimli şeytani örgütü başımıza musallat eden de yine küresel güçlerdir.

Küresel güçlerin ahlaksızca sergilediği oyunlar sebebiyle bölgemizde Birinci ve İkinci Körfez çıkarmaları yapılmış ve Irak resmen ABD tarafından işgal edilmiştir. Bu işgal ve devam eden savaş sebebiyle milyonlarca Iraklı katledilmiş ve milyonlarcası da yurtlarından edilmiştir. Yine aynı küresel güçlerin ahlaksızca sergiledikleri oyunlar sonucu komşumuz Suriye parçalanmış ve çıkar savaşta en büyük zararı da yine ülkemiz görmüş ve hala da görmektedir. Tıpkı Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de milyonlarca insan öldürülmüş ve yine milyonlarca insan mülteci durumuna düşürülmüştür. Bu çatışma bölgesinde de her iki tarafa da silah veren ülkeler yine küresel güçlerin kontrolündeki silah üreten ABD, Çin, Rusya ve batılı ülkeler vermiştir.

Suriye’deki savaş yüzünden ülkemize sığınan 4 milyona yakın mülteci bugünlerde yine yeni bir kaos oluşturmak için malzeme olarak kullanılmaktadır. Türkiye Suriyeli mülteciler konusunda dünyada eşi benzeri görülmemiş bir insanlık ve alicenaplık sergilemiş ve “Allah’ımız bir, Kitabımız bir, Resulümüz bir, tarihimiz bir, gelenek ve göreneklerimiz bir, bine kadar ortak noktamız” olan mültecilere gerçekten bir Ensar olma becerisi sergilemiştir. Küresel güçlerin Suriyeli mülteciler üzerinden yapmak istedikleri oyunları ve stratejileri bir kenara bırakarak meseleye insanca yaklaşan ülkemiz bu anlamda bütün dünyaya da örnek olmuş ve hatta düşmanlarımız bile bizim bu insanlığımızı övme gereği duymuşladır.

Suriyeli mülteciler hususunda Türkiye küresel güçlerin oyununa gelmiş ve istemediği zor durumlara düşmüştür. Aslında bu konuda yapılacak en güzel hareket ülkemizi bir geçiş koridoru haline getirerek mültecileri bu savaşı başımıza açan küresel güçlerin hakim olduğu batılı ülkelere göndermekti. Bunu değişik mülahazalar ve belki de yanlış politikalar sebebiyle yapamayan ülkemiz bugün maalesef mülteci problemi üzerinden yeni bir kaosa sürüklenmek istemektedir.

Küresel güçler Ukrayna savaşı üzerinden bölgemizde yeni kaoslar çıkarmanın bahanelerini aramaktadır. Güya “Stratejik ortak” olan NATO ülkeleri bizim düşmanımız olan terör örgütlerine açık biçimde destek vermekten çekinmiyor. Hollanda, Almanya, Fransa, İngiltere vb. Batılı birçok NATO ülkesi istememize rağmen kırmızı bültenle aranan teröristleri teslim etmiyor. ABD’de son yüzyılın en büyük teröristi Fetullah’ı ve müritlerini beslemeye devam ediyor. ABD ahlaksızlıkta daha da ileri giderek parasını vermemize rağmen F 35 projesinden bizi çıkarttı. Şimdi de yine teröristlere hamilik yapan İsveç ve Danimarka’nın NATO’ya alınması için Türkiye’yi köşeye sıkıştırıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanının bu husustaki tavrı çok doğrudur ve bunda ısrar edilmelidir. Türkiye artık 1980’lerin ülkesi değildir. 1980 darbe sonrası ne yazık ki basiretsiz yöneticiler Yunanistan’ın NATO’ya alınmasına evet demiş ve tarihi bir yanlışa imza atmışlardır. Aynı yanlışın bir kez daha tekrarlanmaması ülkemizin lehinedir.

Küresel güçlerin politik ahlaksızlıkları asla bitmez. Küresel çapta yaptıkları ahlaksızlıkları iç politikada da sergilemek için kendilerine yerli piyon bulmada asla zorluk çekmezler. Gezi olaylarından 15 Temmuz’a kadar son yıllarda yaşanan olaylara baktığımızda küresel güçlerin yerli piyon bulmakta zorlanmadıklarına şahit oluyoruz. Şimdi de aynı oyunları 2023 seçimlerine yönelik sergilemek istiyorlar. 2 yıl süren salgın sebebiyle bozulan tedarik zincirinin meydana getirdiği pahalık da “İktidarın muktedir davranamadığını” saymazsak son dönemlerde kullanılan bir araçtır. Bu ülkeye darbelerle, küresel oyunlarda diz çöktüremeyenler şimdi de ekonomik krizi ve iç politikayı kullanarak hedefe varmaya çalışmaktadırlar.

Oluşturulmak istenen böyle bir kaos ortamında yöneticisinden vatandaşına kadar vatanını, milletini, devletin seven herkes fedakarlık yapmak zorundadır. Iraklılar, Afganistanlılar ve Suriyeliler ülkelerinde meydana gelen savaştan kaçacak Türkiye bulmuşlardır ama bu milletin gidecek yeri yoktur. Türk milleti savaştan asla kaçmaz. Vatanımızı son damla kanımıza kadar koruruz, Bu sebeple içten ve dıştan ülkemize göz diken küresel şeytani güçlere meydan vermemek en büyük vatanseverliktir, milliyetçiliktir, Müslümanlıktır.

Zaman birlik ve beraberlik içinde her karış toprağı şehit kanlarıyla sulanmış ülkemize sahip çıkma vaktidir.

SAKIN GAFLETE DALMAYALIM! ÇÜNKÜ KÜRESEL GÜÇLER BÜTÜN ŞEYTANLIKLARINI SERGİLEMEYE DEVAM EDİYOR.