Türkiye’de bir güruh var.

İçimizde ve toplum ortalamasının çok üstünde bir sosyal hayat yaşıyorlar.

TV’lerde onlar, gazetelerde onlar, doktorlukta onlar, mühendislikte onlar, sporda onlar, hatta hava durumlarında bile onlar.

Bu meczuplar milletimizin karşısına kâh İslamcı olarak, kâh sosyalist olarak kâh da “yetmez ama evet” çi liberal olarak çıkıyorlar.

Bu tipleri çok fazla aramaya sormaya gerek yok.

Akşam evinize gittiğinizde yemeğinizi yediniz salonunuza geçtiniz, TV izlemek istiyorsunuz, herhangi bir TV kanalını açtığınızda üst paragraftaki özelliklerin sahibi sandığımız insanların, aslında salonumuzun içinde olduğunu fark edersiniz.

Bu meczupların ortak özelliği Türk milletine mensubiyet duymamalarıdır.

Hepsi kendisini, yanar döner, gün gün değişen mensubiyetlerini anlatmaya çalışırlar ama toplamda üzerine ittifak ettikleri, Türklük karşıtlığıdır.

Türkler çalışır, savaşır, şehit olur, gazi olur, fakir ihtiyaçlı yaşar, üretir.

Adı geçen güruh tüm emeği sömürür sırça köşklerinde içkilerini yudumlarken Türk milletine yön vermeye çalışırlar.

Bu güruh Türklüğün hiçbir değeriyle barışık değildir.

Türk adını duyduklarında cin çarpmışa dönerler, saldırganlaşırlar.

Ama Türk milletinin vücuduna sülük gibi yapışırlar, milletin kanını emerler.

Biz garip, fakir Türkler bir türlü doyuramadık onları.

İslamcısı, sosyalisti, liberali Bilge Kağanı bilmezler, Sultan Alparslan’ın adını ağızlarına almazlar .

Sultan Fatihin, İstanbul’u almasını Türklere bir yurt açmasını işgal olarak görürler .

Onların hemen hepsi Atatürk karşıtıdır. Kimi oradan kimi buradan Türklüğün son önderine bir kulp bulmuşlardır.

Bazıları görüntü olarak Atatürk sever gibi görünür, ama biraz deşelersek içinde ne cerahatlerin olduğu ortaya çıkar.

Biri daha birkaç yıl evvel “Ben İbrahim’i milletindenim” demişti.

Daha nasıl izah etsin.

Atatürk “Türk” o “ İbrahim’i “

Milletler tarihin belli zamanlarında zor duruma düşebilirler.

Bugün İngiltere’yi “Binli yıllara gelmeden Vikingler işgal etti” desek pek inandırıcı olmayabilir.

Ya binli yılların başında İngiltere’nin Fransızlar tarafından işgal edildiğini.

Veya Roma’nın Tunuslu Hannibal tarafından işgali.

Veya gene Roma’nın Türk Attila tarafından haraca bağlanması.

İkinci dünya savaşında Alman, İtalyan ve Japonların düştüğü durum.

Biz Türkler de o kâbusu 1920’li yıllarda yurdumuzun işgal edilmesiyle yaşadık.

Türk milleti Anadolu’da Kuvva- i milliye adıyla teşkilatlandı ve yurdunu işgal eden düşmanlarını savaşarak denize döktü.

Atatürk önderliğinde bağımsızlığını kazandı. Zilletten çıktı.

İşgalden kurtulmayı, direnişi, vatan için kimlerin ne yaptığını Türk mütefekkir Nihal Atsız “Topal asker" şiirinde ne güzel anlatır.

“Çünkü orada düşmanlarla boğuşurken biz.

Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz !..”

Bu günkü bağımsızlığımızın temeli Kuvva-i milliyedir.

Yarın sabah Gaziantep’e gideceğim, Kilis, Hatay son olarak da Adana’dan döneceğim.

Kuvva-i milliye olmasaydı rahatlıkla gidip gelebilir miydik?

Tüm Anadolu’yu, Trakya’yı vatan toprağı olarak muhafaza edebilir miydik?

Anadolu için Kuvva-i milliye ne ise, Kıbrıs için de TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) odur.

Kıbrıs Türk milletinin 500 yıldır yaşadığı bir ada. Adada Rumlarla beraber yaşanmakta.

Adada Rumlar, Türklerden daha kalabalık ve daha zengin.

Çünkü Türkler baskı ve izole şeklinde yaşıyor ama Rumlar tüm batılı devletlerden destek alıyor.

Türk devletinin Anadolu’da işgal edilmesinin devamı olarak Kıbrıs Türkleri de yaşadıkları adada baskılara, katliamlara muhatap oldular.

Kıbrıs Türklerinin içinden önder kahramanlar çıktı.

Rauf Denktaş ve Fazıl Küçük.

Türklerin uğradıkları baskılara, katliamlara, haksızlıklara karşı bir direniş örgütü kurdular.

Türk Mukavemet Teşkilatı.

Kuvva-i Milliye’nin sonuç nasıl Türkiye Cumhuriyeti olmuşsa;

TMT’nin sonucu da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmuştur.

Bir yaşlı meczup TMT’yi terör örgütü olarak nitelemiş.

Üstelik Atatürkçü olduğu iddia edilen bir kanalda.

TMT’nin başındaki T Türklüğü ifade ettiği için KKTC’nin kurucu teşkilatı bu meczup tarafından saldırıya uğradı. Oysa İRA’ya, Kızıl Tugaylar’a övgüler yağdırırdı.

Çünkü onlar Türk değildi.

Türk milleti bu çok yüzlü insanları tanıyıp devre dışı bırakmazsa çok daha kurtuluş örgütleri kurmak zorunda kalır…