Evet, bölgede yaşanan olaylar açık bir biçimde şu hakikati ortaya koymaktadır. Rusya kendi geleceğini eski Sovyetler birliğini yeniden oluşturmak hedefi üzerine kurgulamış ve gücünü de bu istikamete doğru yöneltmiştir. Aslında Rusya bu niyetini hiçbir zaman saklamamış hatta çoğu zaman bu yöndeki hedeflerini en üst düzeylerde, yetkili ağızlardan defalarca seslendirmiştir.

Bu yüzden Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının arkasındaki en önemli sebeplerden biri olarak bu nokta üzerinde de önemle durulmalı ve yaşanan olaylar analiz edilirken bu husus gözden kaçırılmamalıdır. Daha net bir ifade ile söylemek gerekirse; Rusya Ukrayna’ya saldırırken bir yandan da NATO’ya göz dağı vermek niyetini açığa vurmuş oldu. Yani NATO tarafından kuşatılmasını, Sovyetler döneminde kıyılarına sahip olduğu Baltık ve Karadeniz’den uzaklaştırılmasını, dün yönettiği ülkelerin bugün karşısında cephe almalarını bir türlü hazmedemedi Rusya. Bu yüzdendir ki, eski Sovyet ülkelerini açık bir bicimde tehdit etmekle sınırlı kalmıyor zaman zaman o ülkelere aktif askeri müdahaleler dahi gerçekleştiriyor. İşte Rusya’nın 2008 yılında Güney Osetya ve Abhazya üzerinden Gürcistan’a yönelik başlatmış olduğu işgal girişimleri, Karabağ üzerinden Azerbaycan’a karşı uyguladığı ayrımcı ve işgalci politikalar, en son Kazakistan’a askeri güç kullanarak müdahale etmesi Rusya’nın bu niyet ve amaçlarını açıkça ortaya koymaktadır.

durum ise hem bölgenin hem Türküye ve Azerbaycan hem de Türk dünyasının geleceğini önemli ölçüde ilgilendirmektedir. İster demokrasi ve insan hakları, isterse de Rusya’nın desteği ile Türki Cumhuriyetlerin başına musallat olmuş diktatör rejimlerin akıbetleri bakımından bu gelişmeler belirleyici olacaktır. Lakin bütün hallerde Türkiye ve Türk dünyası kendi kaderini başkalarının eline bırakmadan bir an önce harekete geçmeli ve gerekli girişimleri başlatmalıdır.

Bu girişimlere ise Azerbaycan üzerinden start verilmeli, Türkiye ile Azerbaycan’ın askeri ve savunma alanlarındaki birliği en üst düzeye çıkarılmalı, hatta Azerbaycan’ın savunma meselesi Türkiye ile Azerbaycan ordularının ortak sorumluluğu olarak bütün dünyaya diklere edilmelidir. Bu amaçla, özellikle de Karabağ bölgesi başta olmak kaydı ile, Türkiye Azerbaycan’ın stratejik bölgelerinde bir an önce askeri üslerini kurmalı ve buralarda her türlü savunma sistemlerini konumlandırmalıdır. Hatta dene bilir ki, Ukrayna meselesi etrafında şekillenen durum hangi sonuçları doğurursa doğursun buradan bizim çıkaracağımız tartışmasız netice de bu yöndedir. Yani, hiç zaman kaybetmeden entegrasyon çalışmalarına başlamamız gerektiği yönünde. Çünkü bugün bizim için Rusya’dan gele bilecek tehditler söz konusuysa, yarın Rusya’nın bölgeden çekilmesi veya daha zor durumlara düşmesi halinde de NATO’ dan gele bilecek benzer tehditler ile karşılaşmayacağımızın garantisini kimse bize veremez. Zaten Karabağ’ın 30 yıllık işgali zamanı ve son Karabağ savaşının yaşandığı günlerde, bazı NATO ülkelerinin sergilediği adaletsiz davranışlar da bu anlamda çok manidardı. Zira Minsk üçlüsü olan Amerika, Rusya ve Fransa’nın savaştan önceki küstah tavırları hatta savaş esnasında ve savaştan sonra bile Fransa’nın Ermenilere hamilik yapması hepimizin gözleri önünde gerçekleşen olaylardır.

Şimdi bütün bu yaşananları göz önünde bulundurarak diye biliriz ki, ister Sovyetlerin dağılmasından bugüne kadar gerçeklesen hadiseler, isterse de günümüzde sıcağı sıcağına yaşanan olaylar Türk birliğinin ve İslam ittifakının hem Türk dünyası hem de İslam alemi için ölüm kalım meselesi olduğunu en açık biçimde ortaya koymaktadır. İste bu sebepten dolayı, ister Türk birliği, isterse de İslam ittifakı için Türkiye bir an önce aktif girişimlere başlamalıdır. Hem de en önemli olan meselelerden. Yani Azerbaycan’da askeri üsler kurmak ve Azerbaycan’ın olası diş tehditlere karşı korunmasında aktif sorumluluklar yüklenmek gibi; -hayati öneme haiz meselelerden. Hem de bir an önce… Bir dakika bile zaman kaybetmeden…

NOT: Savaş durumu gibi zamanlarda toplumların entelektüel seviyeleri daha kolaylıkla açığa çıkıyor. Bu anlamda duygusallığın tavan yaptığı günümüzde hem Türkiye hem de Azerbaycan kamuoyunda Rusya işgaline karşı büyük ölçüde baş gösteren itirazlar elbette haklı ve yerinde olan tepkilerdir. Lakin bu haklı tepkilerin yani sıra her 2 ülkenin aydın dene bilecek geniş kesimlerinde NATO veya Batı hayranlığını öne çıkaran tehlikeli söylemlerin boy gösterdiğini de nazardan kaçırmamamız gerekiyor. Zira, Sovyetler’ in mirasçısı olan Rusya’nın yakın tarihimizin çok sayıda kanlı olaylarına imza attığını ve halen de atmağa da devam ettiğini görmemiz gerektiği gibi, Amerika ve NATO’nun BOB projesi gibi hala devam eden nice kanlı ve emperyalist planlarını da unutmamamız gerekiyor.