Şahsen ben 1969 seçimlerinden günümüze kadar olan seçimleri bilfiil takip eden birisiyim. Ancak siyasetin bu kadar çukurlaştığını, siyasetçilerin bu kadar seviyesizleştiğini hiç görmedim.

Şimdi rahmetli olan 70’li yılların çok ünlü siyasileri İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Başbuğ Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan. Evet tüm bu şahsiyetler zaman zaman birbirlerine ağır ithamlarda bulunmuşlar ve siyasi tartışmalara girmişlerdir. Ancak hiç birisi belden aşağı birbirlerine vurmamışlardır. Siyasi üsluplarında yinede bir terbiye ve ahlak vardı.

Burada bir yaşanmış bir diyalogu anlatarak okuyucuyu biraz gülümsetmek istiyorum. Rahmetli Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit küskündürler. Birbirleri ile konuşmazlar, Bir gün Anıtkabirde karşılaşırlar. Demirel, Ecevit'in elini sıkar tokalaşırlar. Gazeteciler bu anı kaçırırlar mı? Sayın Demirel hani Ecevit'le konuşmuyordunuz? Ama elini sıktınız diye sorarlar… Demirel bu, laf ebesi ve cevabı yapıştırır. “Ya neresini sıkacaktım” der.

Üslup bu…!

Günümüzde ise üslup, müslup kalmadı. Siyasetçe ağzına geldiği gibi, işine geldiği gibi konuşmayı tercih ediyor. Birbirlerine en ağır hakaretleri rahatlıkla söyleyebiliyorlar. Mesela Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a söylediği sözler kavgada dahi söylenmeyecek, küçükleri korumak için poşete konulacak sözlerdi. Recep Tayyip Erdoğan hiç geri kalır mı? Devlet Bahçeli’nin sözlerinden daha ağır ve hakaret dolu sözlerini dinledik. Ben buraya yazmaktan hicap duyduğum o karşılıklı atışmaları merak edenler olursa YOUTUBE’dan arayıp bulabilirler. Siz bakmayın bugün kanki olduklarına. O siyasi koltuklar nelere kadirmiş sevgili okuyucularım hep birlikte seyrediyoruz. Menfaatleri çakıştığı için çok yakın bir tarihlerde birbirlerine en ağır hakaretleri yapan bu ikili şimdi kankiler. Neden? Çünkü; birisi kendisini 50+1’e mahkum ettiği için. Diğer küçük ortak ise oy oranı yüzde 5’in de altına düştüğü için bir zamanlar en ağır hakaretler ettiği RTE’nin emrine amade olmuştur.

Siyasette üslup bozulması rahmetli Turgut Özal döneminde başlamıştır. Burada Özal’ın bozuk üslubuna çok örnek verebilirim ama makaleyi uzatmaması açısından yazmıyorum. Siyasette üslup bozulması Ak Parti iktidarları döneminde ise zirve yapmıştır.

16 Nisan kirli referandumundan günümüze kadar başta İYİ PARTİ Genel Başkanı Meral Akşener ısrarla 2018 Temmuz’unda erken seçim yapılacağını söyledi. Buna benzer erken seçim yapılım telaffuzunu Kemal Kılıçdaroğlu da zaman zaman seslendirdi. Ancak her defasında Ak Parti kurmayları koro halinde seçimler zamanında yapılacak. Ak Parti her zaman seçimlerin zamanında yapılmasından yanadır dediler. Recep Tayyip Erdoğan ise; erken seçim seslendirildiği zaman çıkıp bizim gündemimizde erken seçim yoktur. Seçimler 3 Kasım 2019 tarihinde yapılacaktır diye söylemiştir. Yine Erken Genel Seçim kararı verilmeden tam bir ay önce yine erken seçim isteklerine karşı ne demişti? “ Seçimler normal tarihinde yapılacaktır. Bu ülkede erken seçim istemek vatan hainliğidir” dedi.

Recep Tayyip Erdoğan başka bir şey daha söyledi: Erken Genel Seçim kararı alındıktan sonra gazetecilerle konuşurken; “ Biz günde üç – dört (parti sözcüsü Bahçeli ile demek istiyor) defa konuşuyorduk. Biz bu çalışmalara çok önceden başlamıştık” diyebilmiştir. Yorumunu okuyucuya bırakıyorum.

Gelelim Cumhur İttifakı’ın küçük ortağı Devlet Bahçeli’ye. Bizler Ülkücü Camia olarak son üç yıla kadar Devlet Bahçeliyi tarif ederken; Tam bir devlet adamı, ağır başlı, vakur, ne dediğini bilen bilge lider diyorduk. Ancak yanıldığımızı son üç yıl içinde çok net olarak gördük. Kendisini iyi kamuflaj ettiğini görüyoruz. Son yıllarda Devlet Bahçeli’nin siyaset üslubu gerçek kimliğini ortaya koymuştur. Yıllarca Ülkücü irade dedi. Kendi seçtiği delegenin iradesine bile güvenmedi. MHP Genel Başkanlığına aday olanlara karşı ağza alınmayacak yakıştırmalar yaptı. Koltuğunu koruyabilmek için arkasını saraya dayadı ve Tosya ve Gemerek ilçe mahkemelerinden uyduruk mahkeme kararları çıkartarak rakiplerini bertaraf etmeyi tercih etmiştir. Her konuşmasında Meral Akşener ve diğer rakiplerine kurun partinizi boyunuzun ölçüsünü görelim dedi.

Bu süreci herkes biliyor. Sonuçta Meral Akşener İYİ PARTİ’yi kurdu ve normal siyasi hayatına başladı. Bunu derken öyle partiyi kolay da kurmadı. Önüne çeşitli engeller konuldu. Şimdi de Erken Genel Seçimlere sokmamak için ellerinden gelen her türlü pisliği, iftirayı reva görmektedirler. Siyasi üslubu ise tamamen sokak ağzı ile konuşmaktadır. Artık o devlet adamlığı, vakur duruşu kalmamış gerçek yüzü ortaya çıkmıştır. YSK ile birlikte olup İYİ PARTİ’yi seçime sokmama projesi suya düşünce çılgına düşmüş ne dediğini kendisi dahi duymamaktadır. Hakaret üstüne hakaret, iftira üstüne iftira üretmektedir. Devlet Bahçeli, bu nobran tavrı, hakaret dili ve üslubu ile siyaset çöplüğündeki yerine alacaktır.

Ama Meral Akşener ne diyor; Biz siyasette kötü ve hakaret içeren üslubu reddediyoruz. Bizim üslubumuz birleştirici, bütünleştirici, ve hakaret içermeyen bir siyaset dili ve üslubunu tercih ediyoruz demektedir.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE