31 Mart 2019 seçimleri sonrasında Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’u kazanması Ak Parti camiasında tam bir infial yaratmıştı.

Çünkü; Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ında dillendirdiği gibi kenar mahalle politikacısı, kıyıda köşede kalmış bir yörede belediye başkanlığı yaparak İstanbul Belediye Başkanlığına nasıl talip olabilirdi ki?

Demek ki olunuyormuş. Seçimi bile kazanabiliyormuş. Ancak başta Erdoğan olmak üzere Ak Parti camiası bu sonucu içlerine öyle kolay sindireceğe benzemiyordu. Nitekim yasa gereği hakkı olan tüm itirazlarını yaptılar. Aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya – Sağdan sola, soldan sağa saydılar ama hep sonuçlar İmamoğlu’nun lehine sonuçlanıyordu.

Olmazdı. Olamazdı! Aynı zarfın içine konulan 4 oy pusulasından 3 tanesi temiz çıkıyor ama Ak Parti’li kardeşlerimize göre dördüncüsü, yani İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na çıkan oylarda bir şeyler olmuştu. Ak Parti sözcüsünün tabiriyle; bu seçimlerde bir şeyler oldu. Mutlaka bir şeyler oldu ama biz de anlayamadık. YSK bu konuyla bir ilgilensin dedi.

Seçimleri kaybettiklerini kesin anladıkları andan itibaren tabiri caizse çamura yatmaya başladılar. Yapılan kanunsuz ve adaletsizliklerin hepsini burada yazmaya kalksam yer kalmayacak. O nedenle kısa ve öz olarak geçmek istiyorum.

Seçmen kütükleri 2 Mart’ta kesinleşip karara bağlanmıştı. Hatta YSK Başkanı televizyonlara çıktı ve aynen şöyle dedi: Tarih:22 Ocak 2019

31 Mart yerel seçimlerine ilişkin açıklama yapan YSK Başkanı Sadi Güven, bugün itibarıyla Türkiye'de mevcut seçmen sayısının 57 milyon 93 bin 985 olduğunu belirtti. "Mükerrer seçmen de sahte seçmen de hayali seçmen de yok" diyen Güven, "Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan Suriyeliler kesinlikle oy kullanamaz" açıklamasında bulundu.

Şimdi bu açıklamadan sonra ve seçimden sonra yaşanılanlara bakınca yapılanların ‘Tam Kanunsuzluk’ olduğunu söylemek haksızlık olmaza gerektir. Sandıkları yeniden saymakla sonuç alamayacaklarını anlayan Ak Parti’liler bu defa farklı yollara başvurarak, değişik konularda YSK’yı dilekçe ve şikayet yağmuruna tuttular. Hatta baktılar ki verdikleri dilekçelerden de bir şey çıkmayacağını anladıkları anda bu defa emniyet kolluk kuvvetlerini kullanarak muhalefete oy verenlerin adresleri basılıyor ve korku salınıyordu.

Ve son olarak İmamaoğlu mazbatasını aldıktan sonra Olağanüstü ve Tam Kanunsuzluk gerekçesiyle YSK’ya başvurdular.

YSK ne yaptı. Konuyu inceliyoruz gerekçesiyle günlerce sürüncemede bırakarak 6 Mayıs 2019 tarihinde, belki de ileride Hukuk Fakültelerinde tez olarak okutulacak bir Hukuk Cinayetine karar verdiler. Türk Siyasi Hayatında geçmişte asla bir içtihadı ve örneği olmayan bir kakara imza attılar.

YSK’da 7’ye 4 oyla İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar verildi. Burası çok önemli (!) Oylamaya katılan 11 üyeden karşı oy veren 4 üye tartışıyor, seçimlerin yenilenmemesi gerektiğini, dünyaya rezil olacağımızı, hukuken çok büyük bir yanlışa imza atmak üzere olduklarını uyarmalarına rağmen, seçimlerin yenilenmesi için oy veren 7 üyeden hiçbirisi çıkıp konu ile ilgili hiçbir görüş sergilemeden direkt olarak oylamaya geçmişlerdir.

Öyle anlaşılıyor ki; bu 7 üye ihsası rey yaparak konuyu hiç tartışmadan, incelemeden seçimlerin yenilenmesine ilk günden karar vermiş oldukları gibi bir gerçek ortaya çıkıyor. Kaldı ki, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da kesin bu seçimin yenilenmesini istemesi, ayrıca yine yamağının da seçimin mutlaka yenilenmesini istemesi, oylamanın usulen yapıldığı ve seçimin yenileneceği günler öncesinden belli olduğu ayan beyan ortada olduğu da görülüyordu. Oylamada YSK Başkanı Sadi Güven’in ret oyu verenlerin arasında bulunması sizleri yanıltmasın. Burada iyi polis-kötü polis rolü oynamıştır. 2016 Referandumunda mühürsüz zarfları kabul eden bir YSK başkanı yanlı tutumundan asla vazgeçmiş olamaz. Oylamada 7 üyenin zaten evet diyeceğini bildiği için bari ben kamuoyu önünde madara olmayayım diye 4 kişi arasında yer almıştır.

Gerekçeli karar henüz açıklanmadı ama, belli ki; karar ‘Tam Kanunsuzluk’ yönüyle değil ‘Olağanüstü İtiraz’ gerekçesiyle oylanmıştır. Eğer Tam Kanunsuzluk üzerine oylama yapılmış olsaydı. YSK daha önce yapılan 24 Haziran seçimleri ve 16 Nisan Referandumun unda durumları tehlikeye gireceği için bu oylamayı ‘Tam Kanunsuzluk’ kapsamına almamışladır.

Burada en çok merak ettiğimiz konu ise; İstanbul seçimlerinin yenilenmesine Ak Partililer ve Erdoğan’dan çok Devlet Bahçeli gayret gösterdi ve sonuca en fazla sevinen de Bahçeli oldu. Halbuki MHP’nin İstanbul seçimleri için bir adayı da yoktu. Yenilenecek İstanbul seçimleri öncesinde ‘Mitili’ İstanbul’a atacağım demekle Ak Parti’den acaba hangi ülkücü için bir söz aldı ki böyle kendisini paralıyor anlayabilmiş değiliz. Kaldı ki 3 yıldır desteklediği Ak Parti iktidarından ne kazandı. Hangi Ülkücü’nün yarasına merhem oldu. Hangi Ülkücü’ye iş buldu. Hangi Ülkücü’yü belli makamlara getirdi. Soruları çoğaltmak mümkün. Ama cevap sıfır.

Öte yandan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun YSK üyeleri için söylediği sözlere, Ak Parti’nin sözcüsü gibi davranarak verdiği cevapta ‘Kılıçdaroğlu dokunulmazlığını kaldırmasını TBMM’ye getirsin, ilk oyu ben vermezsem namerdim’ dedi.

Biz bu ‘Namerdim, Şerefsizim’ sözlerini geçmişte çok duyduğumuz için artık hiçbir mana ifade etmiyordu.

Aslında çok varda iki örnek vererek konuyu kapatmak istiyorum. Birincisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hitaben ‘Seni yüce divanda yargılamazsam namussuzum, şerefsizim’ demişti. İkincisi ise; Ak Parti’in Andımızı kaldırdığı günlerde, yine Bahçeli; ‘Biz iktidara geldiğimiz zaman evini nereye taşırsan taşı, gelip evinin 25-30 metre karşısına ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ yazmazsan namerdim. Hatta haftada bir gün ilkokul öğrencilerine yine aynı noktada ‘Andımızı’ okutmazsam namerdim demişti.

Devlet Bahçeli’nin namerdim, şerefsizim sözlerine alıştığımız için artık hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur.

Sayın Bahçeli ne yaparsan yap, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da aday göstersen artık çok geç. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur. 45 gün sonra bu gerçeği nasıl olsa acı da olsa göreceksin. Kendini artık bu sonuca alıştırman lazım. Yoksa seçim kaybetmenin hazımsızlığı çok pahalıya mal olabilir!

İstanbul seçimlerini kazanmanızın bir yolu var. Anayasa’ya bir madde ekleterek İstanbul seçimlerine Ak Parti’nin dışında başka parti katılamaz diye eklerseniz o zaman olur. Buradan sana küçük bir tiyo vermiş olalım.

‘Cumhur İttifakı’na geçmiş ola…

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE