Türkiye’nin bir ayıbı. Cezaveinde yazılarından dolayı cezalandırılan, henüz iddianamesi bile hazırlanmammış 100’e yakın gazeteci var bu ülkede.

Murat Ağırel ne yapmış? (Efendim o gazeteci Ak Partili belediyelerde yapılan yolsuzlukları üzerine elzem olmadığı halde yazıyor ve kamuoyunun kafasını karıştırıyor. Biraz yatsın aklı başına gelsin…! ) Murat Ağırel Ak Parti iktidarlarında daha çok belediyelerde ihale yolsuzluklarını kaleme aldığı için cezalandırılmalıydı. Nitekim son kitabı ‘SARMAL’ okuyucularla buluşunca kıyamet koptu. Sen nasıl bizim yolsuzluklarımızı yazarsın? Biz üzerini ne güzel örtmüştük. Sama mı düştü onları tekrar gün yüzüne çıkarmak ve kamuoyunun kafasını karıştırma dediler ve bir bahane uydurarak tutukladılar. Murat Ağırel hakkında henüz iddianame bile hazırlanmış değil.

Gazetecilerden son kurbanlar ise İsmail Tükel ve Müyesser Yıldız oldular. Neymiş efendim casusluk yapmışlar. Nasıl yani? Müyesser Yıldız bir astsubayla telefonla görüşüyor. Teknik takibe takılıyor (Hani Türkiye’de mahkeme kararı olmadan kimsenin telefonu dinlenmeyecekti) Ancak Müyesser Yıldız konuyla ilgili tek bir satır yazmıyor. Müyesser Yıldız, Murat Ağırel veya diğer gazeteciler gibi yazdıklarından değil. Yazmadıklarından dolayı tutuklanıyor. Sen bu astsubayla ne görüştün. Görüştüğün konuları neden yazmadın? Yazmalıydın! Seni bu konuşulanları neden yazmadın. Seni  içeri atalımda biraz kendine gel dediler ve tutukladılar. Anlaşılan telefon dinlemede tekrar FETÖ taktiklerine geri dönüldüğü şeklinde bir kanı var kamuoyunda.

Vesselam Türkiye’de gazetecilik yapmak gerçekten zor. Haa iktidara yönelik yazı yazan gazeteciler bir eli yağda, bir eli balda yaşıyorlar. Türkiye’de muhalif yazı yazmak çok zor. İktidara yalakalık yapan gazeteciler yatlarla, katlarla bilakis taltif ediliyorlar. Kısa bir süre önce gazetecilerin mal varlıkları açıklansın diye bir kampanya başlatıldı ancak anlayamadığımız bir şekilde anında durduruldu. Bir gazeteci yazdığı yazılardan biriktirdiği parayla ne yat alabilir ne kat alabilir veya nede büyük bir sermaye biriktirebilir. Dürüst çalışan bir gazeteci ancak geçimini sağlayabilir.

Bir konu varki artık kabak tadı verdi. FETÖ’nün siyasi ayağı.

Türkiye’de 7’den 77’ye herkeste biliyor ki Ak Parti iktidarları ile veya partililerle kolkola yürüyen FETÖ ve mensupları, ne zaman iktidarla ters düşmeye, menfaatlerine dokununca o zamanki adı ile cemaatle yolları ayırmaya başladılar. Cumhurbaşkanı cemaat için ‘Ne istediler de vermedik’ dedi. BankAsya’nın açılış fotorafı varki herkesin hafızasında duruyor. O karede kimler yoktu ki, Abdullah Gül, Tansu Çiller, Fetullah Gülen, Recep Tayyip Erdoğan, ve isimlerini şu anda hatırlayamadağım birçok ünlü isim o karedeydiler. Cemaatin düzenlediği Abant toplantılarına tam kadro katıldılar. Yine cemaatin düzenlediği Türkçe Olimpiyatlarında hemen hepsi konuşma yaptı ve cemaate ve Fetullah Gülene güzellemeler yaptılar. Bunları burada hepsini saymaya kalkarsak yer kalmaz.

Ak Partililer bugüne kadar Ak Parti’nin FETÖ ile olan siyasi ayağı konusu ne zaman açılsa şiddetle reddettiler. Ancak İki üç gün önce AK Parti Tanıtım ve Medya Başkan Yardımcısı Emre Cemil Ayvalı, CNN Türk'te Ahmet Hakan'ın Tarafsız Bölge programında şöyle FETÖ itirafı yaptı:

"Evet, FETÖ ile kol kola yürüdük...Bunu fantezi olsun diye yapmadık. Darbeci Kemalist zihniyeti ortadan kaldırmak için FETÖ ile ittifak yaptık. Eğer ki AK Parti, FETÖ'yle bürokraside geçmişte kol kolaydı diyorsanız… Bunu farklı darbecileri tasfiye etmek için yaptı. Bir tarafta darbeci Kemalist gelenek vardı, bir tarafta FETÖ vardı. Bunları birbirine kırdırmak suretiyle yol almak mecburiyetinde kaldık. Mesele budur. Bunu ancak Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lider yapabilirdi."

Sevgili okuyucularım. Şimdi başka yoruma gerek var mı? Bu genç delikanlı Ak Parti adına televizyonlarda pervasızca konuşmalar yapıyordu. Ama bu son yaptığı konuşma çok konuşulacak. Belki gaza geldi, belki de boş bulundu ama bundan daha büyük itiraf alamazdı. Nitekim yaptığı bu gaf demeyelim de itirafı kendisine pahalıya mal oldu. Ak Parti Medya Tanıtım Başkan Yardımcılığından istifa etmek zorunda kaldı.

Atalarımız ne diyordu “Söylemediğin sözün hakimisin, söylediğin sözlerin mahkumusun”

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE