Çocukken bize ilkokulda dünyada kendi kendine yetebilen 7 ülkeden bir taneyiz. Bizim vatanımız cennet yedi iklimi birden yaşarız diye öğretirlerdi. Hakikaten de öyle bir ülke iken bu hale nasıl getirildik.

Bir iktidar düşünün ki 22 yılda cumhuriyetin ne kadar kazanımı varsa sattı. Cumhuriyet tarihinin inanılmaz borcunu yaptı. Bunların karşılığı ne yaptı? Yaptıkları ile övünen iktidarın yaptıkları yol köprü hastane.

Bunları da bütçeden beş kuruş harcamadan yapıyoruz diye övünerek, müşteri garantili yollar araba garantili köprüler hasta garantili hastanelerde milletin geleceğini ipotek altına almıştır.

İktidara geldiklerinde 1,5 lira olan doları 26 liraya çıkarmış, Türk lirasını pul etmiştir. Bunca vergiler nereye gitti diye sormamız gerekmez mi?

Ekonominin özeti bu iken, Mülteci konusu ayrı bir sorun olmaya devam etmektedir. T.C Devletinin nüfusu 85 milyon, bu ülkede mülteci sayısı en az 17 milyon.

Yani ülke de nüfusun5 de biri kadar mülteci yaşamaktadır. Bu şu demektir.

Ülkemizde her aile bir mülteci besliyor demektir.

Türkiye’nin yüzde yirmisi mültecilerin işgalinde demektir. Bu adı silahsız işgaldir.

Bu kadar mültecinin elini kolunu sallaya sallaya gelmesini devletten habersiz kacak yolla geldiğini düşünmek aptallıktan başka bir şey değildir.

Ülkemiz organize bir göç sorunuyla karşı karşıyadır. Bu aynı zamanda mülteci borsasında doğurmuş insan kaçakçılarının da iştahını kabartmaktadır.

Nüfusunun beste biri mülteci olan dünyada bir başka ülke daha yoktur.

Türkiye’deki mülteci sorunu sıradan bir sorun olarak değerlendirilemez.

Bunun arkasında uluslararası güçler başta emperyal Amerika ve Avrupa Birliği var.

Amaç silahla işgal edemedikleri Türkiye’yi silahsız işgal etmek, üniter yapıyı ortadan kaldırıp federasyon haline getirmek, parçala böl politikası güdülmektedir.

Bunda da başarılı olmaktadırlar. Devlet istesin ülkede kuş uçmaz.

Bu kadar mültecinin kaçak yolla gelmediği aşikardır.

Başta ABD Göç İdaresi ve Avrupa Birliği ile yapılan anlaşma sonucu geldikleri gün gibi ortadadır.

Gelen mülteciler aynı zamanda organize olmuş durumdalar. Organize olduklarının ispatı, seçim sonucu bütün illerde mültecilerin kutlama yapması ve kutlamalara katılmasıdır.

Unutulmamalıdır ki, organize azınlıklar organize olamamış teşkilatlanmamış çoğunluklara her zaman hükmederler.

İkinci bir Filistin olmak istemiyorsak?

Torunlarımıza miras olarak kan ve göz yaşı bırakmak istemiyorsak mülteci konusuna duyarlı olmak zorundayız.

Bu her Türk insanı için milli bir vazifedir.