Geçenlerde bir yazımızda ''Bilimin etkin olmadığı bir iklimde akademi ilerleyemez, akılcı ve analitik düşünce tarzı gelişemez. Soran, sorgulayan yerine, itaat ve biat eden bir güruh sosyal hayatı esir alır. Eğitimdeki bu eksiklik giderek ilme itaatsizliğe, sanata saygısızlığa döner. Sonunda toplum tüm kesimleriyle, sosyal kurumlarıyla, edebiyat ve sanatıyla ve nihayet siyasetiyle aynı seviyesizliğe düçar olur'' demiştik. Son günlerde yaşananlar, tavır ve duruşlar adeta ispat vesilesi oldu. Konya'da daha sonra muhabir olduğu anlaşılan birine Vali'nin seviyesiz bir üslupla adap dersi vermesi.. Rektörün kendisine ''teessüf ederim'' diyen bir öğretim görevlisini salondan kovması..Kadına yönelik şiddeti barışçıl biçimde protesto eden kadınlarımıza çevik kuvvetin gaz sıkması.. Vali yardımcısının, gazdan bir şey olmaz diye dalga geçmesi... Benzeri birçok uygulama kamu yönetiminde yerlerde sürünen seviyeyi ortaya serdi.

Bunların, salt o görevlilerin şahıs ve karakterleriyle ilgili ve sınırlı olduğunu düşünmeyiniz.Uzun süren siyasi iktidarın, sistemin tek adamlığa evrilmesiyle sonuçlanan parti devletinin baştan aşağı sirayetiyle kibrinin her aşamada tezahürüdür. Yönetimde hukuka uygunluğun esas olmaktan çıkmasıyla sorumluluğun halka değil devlete (tek adama) karşı olması ve sadakatin tek ölçüsü haline gelmesiyle seviyesizlik kibirle birleşti.C.Başkanlığı hükumet sistemiyle iktidar partisi ile devlet arasındaki çizgi kayboldu. Seçilmişlerin atanmışlar karşısında güç ve yetki kaybıyla, seçmene karşı sorumluluk yerini atayana karşı sadakat ve hizmete bıraktı.

Kamu bürokrasisinde kural yerini talimata bıraktı, üstünden gelen talebi gözü kapalı yaptı. Biliyor ki artık hukuk yazılı olan, uymasa da olabiliyor. Oysa talimat canlı, mutlaka uyması gerekiyor, aksi halde canına okunacağını biliyor. Bu yüzden uzun süredir herhangi bir bürokratın göreviyle ilgili soruşturma veya yargılanma haberi duyulmuyor. Hatta rüşvet aldığı iddiasıyla dün (2014) görevden alınan bir eski bakan bugün pekala büyükelçi olabiliyor. Bağımsız kuruluşların ''Yolsuzluk endeksi'' araştırmalarında başlarda çıkan ülkemizde yolsuzluk yapıldığına dair yaygın iç kanaate rağmen bürokratik yolsuzluklar haber dahi olmuyor.

Şu tesadüfe bakın;
Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin Adalet Bakanlığı’nın 2018 yılı adli istatistiklerine bakarak yayınladığı raporda; Son 10 yılda kamu görevlileri hakkında ihalelerdeki usulsüzlükler, rüşvet gibi suçlardan açılan kamu davası sayısı yüzde 14 düşmüş. Açılan davalarda kovuşturmaya gerek yok kararları da yüzde 14 artmış. Anlamı şu; bürokrat talimata uygun olarak ne yaparsa yapsın, devletin arkasına saklanabileceğini, kendisinden hesap sorulmayacağını, muhakkak bir yerden yırtabileceğini biliyor. Hak, hukuk, adalet anlamını yitirdi. Bağımsızlığını kaybetmiş bir yargı düzeniyle ne beklenebilir ki?

O yüzden Termik santrallere filtre takılmasını erteleyen teklif sahibi AKP'li vekiller yasanın veto edilmesiyle yasalarının vetosundan mutlu olup sevinçle, ahmakça tvitler attılar. Medeni hukukta iyiniyet tanımı olan ''dürüst orta zekada bir kişinin''; çıkardığı yasanın veto edilmesine sevinmesini nasıl açıklayabiliriz ki başka? Sağlıksa eğer sebep 5 gün önce de vardı. Kaldı ki termik santrallerin zehir kustuğundan hepsinin de haberi vardı. Köyümün dibindeki Afşin-Elbistan santralinin zararını benim kadar bilen K.Maraş milletvekillerinin tavrı da dillere destandı! C.Başkanlığı denilen bu ucube sistem ne yazık ki her şeyi geriye götürdü, ekonomiyi mahvetti, doğamızı kirletti, değerlerimiz tüketti. Yoksa o yasayı yapan vekiller 3 gün içinde bu kadar şekil değiştiremezdi!

Ne diyelim; İster kamuoyu baskısı, ister oy kaygısı, ister şirinlik teması.. Sonuçta veto akli ve hayırlı olmuştur. Bunun için sair konularda da halkın tepki koyma arzu ve yetisini geliştirmek için gayret sarf etmek gerek. Seçilmişlerin de bir nevi atanmış olduklarını unutmadan sivil topluma dayanmak ve güvenmekten başka çare yoktur. Devletin işleyişindeki seviyesizliği de, devlet olmuş parti görevlilerinin kibrini de yok edecek tek silah halkın bilinci ve örgütlü direnişidir.

Unutmayalım, her kademede kamu kurum kuruluş, makam ve mevkilerinin varlık sebebi halka hizmettir. Gayrısı toplumun yanlış algısıdır. Hayatın hakikatini görmeye başlayan ahali algı siyasetini de yıkacaktır. Veto; kamuda seviye, devlette kibir, siyasette ilke konularında turnusol oldu.. Biz üçlememizi tekrar edelim..Akıl, ahlak, adalet..