Melankoli: İçi dışı dünya olmuş insanlığı ve bunun dolaylarında gezinmek zorunda kalan, kendi görüntüsünden muzdarip kalan, dertli insanın mide bulantısının istifra biçimidir.

Melankolinin samimisine belli eyvallah dersiniz ama ruhunuzun darphanelerinde bastığınız sahte acılar sizi sadece kalpazan yapar.

Son yıllarda eksikliğini bu günlerde hissettiğim bir şey var. Dünyanın herhangi bir yerinden, bir meczup çıkar, sokaklarda ben mehdiyim, dinleyin beni derdi.

Sanırım yaka paça akıl hastanesine falan götürülürdü. Çok dikkatimizi çekmez güler geçerdik. Ben özledim, ey sarı muhalefet, kafamda deli sorular Wanted Mehdi.

Bulana çok büyük bir ödül var.

Önümüzdeki yüzyılın bilgi çağındaysa bilgelik yolunda büyük adımlar atılması temennisini dile getirsem biliyorum ki deli diyecekler, demeden ben diyorum ki, canınız bir porsiyon Tarkan’mı çekti... Şu bildiğimiz pop star Tarkan dehasını satsa, çok lüks bir restorantta Tarkan külbastı yiyebilirsiniz.

Evet evet yapay etten bahsediyorum bilgi çağı... Bilgelik deyince akıllar TV’lerdeki filmlerde oynayan nur yüzlü ihtiyarlar geliyor akla. O iş öyle değil iki gözüm. Bir fıçıyı, ev olarak kullanan İskender’in, ayağına gelen krala, “Gölge etme başka ihsan istemem” demesidir bilgelik...

Neyse nerden geldim bu konuya.

Ha diyeceğim şuydu ne bilginize nede bilgeliğinize inanmıyorum sarı muhalefet.

Bilgi tamamda bilgeliğin ne işi var siyasette demeyin, yazının sonunda ne demek isteğimi adım adım anlatmış olacağım sanırım..

İstanbul sözleşmesinin Türkiye üzerinde yaratacağı etkiyi göremeyen (bilge olmak gerekirdi sanırım) sarı muhalefet ORDUDA, İLTİCA gibi bir takım terimler duyuyoruz, bunlar ne demek?

Ben cahilim bi anlatın.

Evet kamuya yine 69 ultra lüks araçlar kiralanırken itibardan tasarruf olmaz diyen Cumhurreyisimiz, bize sabırla koruğun üzüm olacağını anlattı, anladık.

Çok beklemiş olacağız ki, üzümde şarap olmuş. Eğer sarhoşluktan uyanabilirseniz bu iltica ne demek? Bilgi ve bilgeliğinizi kullanın lütfen.

Yine İstanbul Sözleşmesi.

Bu sözleşmeye sahip çıktığınız kadar ODTÜ’ye sahip çıksaydınız İstanbul Sözleşmesi diye bir sorununuz olmazdı.

Sözüm meclisten dışarı, şaiir diyorki;

“İnsan na mümkünün sadık köpeği

Mümkün olanın nankör kedisidir.”

Dedim yine diyorum.

İstanbul Sözleşmesi öldürdü, edepli namuslu insanları bilerek isteyerek itibarsızlaştırdı.

O günden bu günü göremeyen muhalefet, hala göremiyor olması. Çok yazık. PKK ve FETÖ nasıl bir terörse, İstanbul Sözleşmesi de Türk aile yapısını adet ve geleneklerini bölmek parçalamak yalnızlaştırma babında bir saldırıdır.

Siz mutlu olma peşinde misiniz, haklı olma peşinde mi?

Bir devlet büyüğü diyor ki “Yılanın başı küçükken ezilir ,üniversiteler babanızın malı değil”

Biride çıkıp demiyor ki “Evet üniversiteler milletindir ve dolayısıyla o gençlerimizin babasının malıdır..”

Amacın üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu, rektör çıkamazıyla yılanın başının nasıl ezilmeye çalışıldığının, göstergesiyken mor halkacılar hala sizi anlamakta zorlanıyorum.

Allah rızası için önce çocuklarınıza sahip çıkın. Özelliklede anneler kadınlar.

Birde sağın solun tarikat cemaat, müslüman olduğumuzu ispata çalışırken, bu selamın aleykümden başlar ucu açık.

Sen bu ahval ve şeriat içinde İstanbul Sözleşmesi de.

Akıl alır gibi değil...

Ha bu sadece bize özgü bir şey değil.

Kiliselerinde tarikat ve cemaatleri var ki modern hayattan kopuk kendi kuralları içinde yaşıyor. TV’de izledim kiliseye bağlı cemaatte şizofren adamı bütün belirtilere rağmen doktora götürmüyorlar adam karısını elli parçaya böldü, hapse gitti.

Gidin İstanbul Sözleşmesi diyin bakalım.

Çok örnekleri var.

Dizi izlemeyi bıraksak Avrupa’da yaşlı insanların çocuklarını bulamayan yanlış söyledim bulmak için bir mektupla yetinen yöneticiler vasi tayin ediyor. O vasi, eli ayağı tutsa da, karısı kocasıyla beraber ölmek isteseler de izin vermiyor.

Bizde başladık ana baba benim evde rahat edemez haydi huzur evine huzur bul. Bir köpekle resim bir yemek ve içki masalarının resmi. Hiç anlamadım bu yeme içme resimlerini. Sizin bu İstanbul Sözleşmesi aşkınızı anlamıyorum.

Acıdır ki anlatamıyorum da.

Ümit hocam sağ olsun “sarı muhalefet” dedi de ağzımız buna alıştı.

Ey “sarı muhalefet” sizden bilgelik beklemek platonik bir aşk sadece.

Neyse şimdi WANTED MEHDİ cılız sesini duyuyorum sanki. Bulun büyük ödülü alın.

Bilmem gündeme dair bir şeyler anlatabildim mi .

Sürçülisan ettiksem affola.

Mümkünse muhabbetle değilse sev sade GÜLÜMSE..

En samimisine..