ABD, hâlihazırda dünyanın etkin emperyal gücü. Kurumsal bir yönetim tarzı var ve yetmişiki milleti makro manada birleştirebilmiş.

46’ncı başkanını henüz seçti. Görev başındayken ölenler de dahil, şimdiye kadar tek dönem veya iki dönem başkan seçilenlerin sayısı yaklaşık birbirine eşit.

ABD seçimleri dünya için hep önemli olagelmiştir. Ama biz Türkler kadar takım tutar gibi, Biden veya Trump adına kendini paralayan olmamıştır diye düşünüyorum. Çünkü biz, yalan haberlere kanma, duygusal davranma ve pireye kızıp yorgan yakma gibi sonradan monte huylarımızla basbayağı dönüştürüldük.

Yazılıp konuşulanlara baktığımızda, Demokratlar iktidara gelirse Halkbank davasını yeniden canlandırır, Türkiye’den bazı siyasilerin mal varlığı konusuna el atar gibi ihtimallerle Türkiye’nin başına ne geliri düşünmeden Biden’ı destekledi.

Madem Cumhurbaşkanımızla ilişkileri iyi o halde Trump kalsın diyenler de Türkiye’ye ve Türk Milletine son dört yılda ve öncesinde neler yaşatıldığına bakmadan Trump’cı oldular. Tıpkı sırf isminde Hüseyin var diye destekledikleri Obama’nın başta Suriye olmak üzere bu coğrafyadaki yıkımını görememeleri gibi…

Garipliğe bakar mısınız?

Demokrat Partili Biden’i desteklerken, Adnan Menderes’in Demokrat Partisini sahiplenen AKP’liler ise Cumhuriyetçi Partili Trump’ı destekledi çoğunlukla.

Elin hatırı için kutuplaşmak da ne? Yüzde elliyi elde tutarken diğer yüzde ellinin nereye kaydığını görememe kısırlığını alkışlayanlar önüne ve özüne bakmayı unuttu. Belki özellikle unutmamız istendi, istenecek.

Aklî selim düşünerek biz bize yar olmalıyız diyemiyoruz. Egemen güçler, gününe ve adamına göre politika değiştirmez, al Biden'ı vur Trump'a diyemedik. Çünkü kabul etsek de etmesek de artık biz anot-katod misali uçlarda yaşıyoruz. Oysa tarihin en eski devlet yapısına sahip Türklerden beklenen günübirlik politik söylemlere kanmadan büyük ve uzun düşünmektir.

ABD’nin yeni başkanı Joe Biden seksenine merdiven dayıyor, yardımcısı Kamala Harris ise henüz 56’sında. Biden, Katolik bir aileden geliyor, evanjelist değil. Ancak yahudi olmamasına karşın kendisini İsrail dostu siyonist olarak tanımlıyor.

Trump ise evanjelisttir. Biden ile ortak paydası İsrail dostluğudur. İsrail dostluğu hususu her ne kadar Arap ülkesi İsrail dostlarının her geçen yıl artmasıyla değer yitirmişse de Arap sevicilere bir mesaj olsun diye akılda tutulabilir.

Aslında işin püf noktası, Biden’in yardımcısı olarak seçilen, Biden’a bir şey olması halinde onun yerine geçecek olan Kamala Harris’tir. Jamaika-Hint melezi bir ABD’li olan Harris, eski savcı ve senatör. Demokratlarda başkan aday adayıydı ama yardımcılığa hevesle rıza gösterdi. Türkiye konusunda epeyce şahin. Ermeni soykırımı (yalanı) tasarısını senatoya getiren, çıkması için canhıraş uğraşan birisi. İsrail sevgisinin kaynağı Yahudi olan kocası.

Biden, bilinmeyen birisi değil. Seçimden önce ABD çıkarları için yapacaklarını sıralarken, Akdeniz-Suriye-Libya-Azerbaycan ilintili Türkiye karşıtı demeçler vermiştir. Daha doğrusu tehditkâr söylemlerde bulunmuştu.

ABD uzun vadeli menfaatlerine baksa da Türkiye ve Türk Milleti ihtimallere dayalı bekle gör, hele dur bir bakalım demeden diplomatik kanallarını konjonktürel kullanmaya başlamalıdır. Biz seçim meydanlarında söylenenlerden öte Türkiye’nin önemine ve gücüne odaklanalım ve yarınlara hazırlıklı olalım yeter.

Ne var ki yazılı ve görsel medyada ayrı tellerden çalıp, havanda su dövenler epeyce fazlalaştı. Ürpererek izliyoruz ki Türkiye ve Türk karşıtı Türkiyeliler tuttukları köşede, takım gözlüğünü çıkarmaya hiç de niyetli değiller.

Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun Türk Milleti adına, Türkiye için stratejik düşünebilenlere.