12 Eylül'lü yıllar, İzmir/Buca cezaevinde oda şeklinde hücrelerin olduğu bölümdeyim. İdam cezası alanlar koğuşlara götürülmez, böyle tek kişilik hücrelere alınırdı.

Hücrelerin boyutu takriben 1.5X3.5 civarındaydı. İçeride ışık bulunmaz, koridordaki ışıkla idare etmeye çalışırdık. Hücrenin en dip kısmında bir tarafı 60-70 Cm'lik bir duvarla çevrilmiş tuvalet bulunurdu. Burayı aynı zamanda banyo olarak kullanırdık. Havlandırmayı karşımızdaki koğuşla paylaşırdık, bir gün öğleden önce, bir gün öğleden sonra dönüşümlü olarak sırayla çıkardık.

Bölüm/hücre arkadaşlarımdan biri Fethiyeli rahmetli Ferruh Gökçendi. Hem Burdur'da hem Fethiye'de Ocak başkanlığı yapmış, edepli, terbiyeli, imanlı bir arkadaşımızdı. Menzil'e intisap etmişti. Çıktıktan sonra da bu çizgisini devam ettirdi, Menzil'in vekilliğini yaptı. Birkaç ay önce koronadan hayatını kaybetti.

Karşımızdaki koğuş adli mahkumların, yani siyasi olmayan, hırsızlık, gasp, yaralama gibi suçlardan yatanların koğuşuydu. Ferruh hoca bu tutukluların bazılarıyla iyi ilişkiler kurmuş, bu tutuklular bahçeye çıktıklarında birkaçı demir parmaklıklardan oluşan bizim bölüm kapısının önüne gelir, Ferruh Hoca onlara çay ısmarlar, İslam'ı, milliyetçiliği, ülkücülüğü anlatırdı. Havalandırma sırası bize gelip onlar koğuşa girdiklerinde, bu defa onların kapılarına gider, onlar içeride, Ferruh Hoca dışarıda sohbete devam ederlerdi.

Hoca günün neredeyse 3-5 saatini böyle geçirirdi. Ben de koğuş sorumlusuydum, bir gün hocaya; "Hoca bu kadar uzun anlatma, her gün yarım saat, 40 dakika yeter, yakında anlatacağın şey kalmaz, türkü söylemeye başlarsın," dedim.

Hoca aldırmadı, aradan bir kaç gün geçti, baktım kapıdan ilahi sesi geliyor, çıktım baktım Ferruh Hoca müritlerine ilahi söylüyor. İçimden yakında sıra türküye de gelir dedim. Birkaç gün daha geçti, dediğim gibi oldu, gerçekten de hoca tebliğ makamında türkü söylemeye başladı, yanına gittim, Hoca, bir Ege türküsü, "kaydırı kuypak Eminem" türküsünü söylüyordu. O türküyü ilk defa o zaman Ferruh Hocadan duydum. Gözlerinin içine, yaa ben dememiş miydim gibi baktım, ne demek istediğimi anladı, tebessüm etti.Sonra kendisiyle çok dalga geçtim. "Türkü söyleyeceksen bari edepli bir türkü seçseydin," dedim. Ama şunu söylemeyi bir borç biliyorum, Gökçen, gerçekten inanmış, içi temiz, ayak oyunlarını, tezgahı, dümeni bilmeyen samimi bir ülkücü ve ihlaslı bir mümindi.Allah rahmeti ile muamele etsin.

Bütün bunları niye yazdım: gazeteler Adana'ya giden Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan'ın gençlerle çay içip birlikte türkü söylediklerini, yazıyor.

CB türkü söyler de Binali Yıldırım geri kalır mı?

Aynı gazeteler, eski Başbakan, hayırsever Erkan'ın babası Binali Yıldırım'ın da Refahiye'de şarkıcı Soner Sarıkabadayı ile düet yaptığını yazıyorlar.

Hem Cumhurbaşkanı, hem eski başbakan birden bire şarkı/türkü söylemeye başlayınca ister istemez aklıma rahmetli Ferruh Gökçen geldi.

İnsanın söyleyecek bir şeyi kalmayınca işte böyle kendini türküye, şarkıya vuruyor.