
Av. Dr. İrfan Sönmez
Uyanın ey Mısırlılar!
C.Peguy; “Zorbalık daima özgürlükten daha iyi organize edilmiştir,” der.
Doğrudur, otoriter yönetimler, basını, televizyonu, sosyal medyası ve yargısı ile her zaman muhaliflerden daha iyi organize olurlar.
Muarızlarını bastırmak için her şeyi inceden inceye düşünüp,
hesaplarını ona göre yaparlar.
İktidarda olmanın imkanlarını sonuna kadar kullanırlar.
İktidar değilseler, hukuku arkadan dolanır, hileyi, yalanı siyaset tarzı haline getirirler.
Asla eşit şartlarda yarışmaya yanaşmazlar.
Bu tip organizasyonların bir cephesi yargı/ basın cephesi ise bir başka yanı da ideolojik cephesidir.
İktidarı elde tutmanın en ikna edici yollarından biri - din - siyasetidir. Din patenti altında, topluma en aykırı şeyler bile kabul ettirilir. Bazen bir sarık bir cübbe, bazen bir iki dini kelam yeterlidir.
Nitekim, başkalarına şerefli/ şanlı fakirliği tavsiye edenler, sıra kendi çocuklarına gelince milyon dolarlık saatler ısmarlayabiliyorlar.
Kimse de bu adam ‘ne diyor ama ne yapıyor’ diye sormuyor. Çünkü din ambalajı bu soruyu sormalarına mâni oluyor, sorgulamak yerine aldanmayı tercih ediyorlar.
Din istismarı, sadece içeride yapılmıyor,
Müslümanların bu zaafından dış güçler de haylice yararlanmıştır.
Hindistan’da amaçlarına ulaşmak için Müslümanlar arasında destekçi arayan Almanlar, İmparator Wilhelm’in gizlice hacca gittiğini, Müslüman olduğunu propaganda ederler.
Wilhelm, hacı Wilhelm olunca bol miktarda taraftar da bulurlar.
1798’de Napolyon Mısır’ı işgal ederken;“ Mısır’ı özgürleştirmekten başka amaçları olmadığını belirttiği beyanatına şöyle başlamıştı: “Bismillahirrahmanirrahim…”
Kafkas dağlarından ve Gürcistan’dan getirilmiş olan Memlükler, dünyanın en güzel yerini çoktan beridir zulüm altında tutuyorlar. Fakat her şeye kadir olan Allah artık bu hükümdarlığın son bulmasını emretti.”
Napolyon beyanatına besmele ile başlayarak kapının kilidini açıyor, kendisine biçtiği rolle de, bu kapıdan girmeye çalışıyordu.
Ama ajitasyon bu kadardan ibaret değildi. Beyanatın sonunda; “Ey Mısırlılar! Size, benim buraya dininizi yıkmak için geldiğim söylenecektir. Bu açık bir yalandır, inanmayınız.
Zalimlere, benim buraya gasp edilmiş haklarınızı iade için geldiğimi, Allah’a Memlükler’den daha fazla inandığımı ve Hazreti Muhammed ile hayranlığımı celbeden Kuran’ı Kerim’e hürmetkar olduğumu söyleyiniz.” (Koray Demir,Devlet Aklı Kimin Aklı,s.58)
Besmele ile aralanan kapı, Hazreti Peygamber ve Kuran hürmeti ile sonuna kadar açılır. Ama beyanat bu kadarla bitecek değildir.
Padişahımız, efendimizin de bu söyleme ilave edilmesi gerekir: “Ey şeyhler, imamlar ve diğer önde gelenler!
Halka Fransızların da hakiki Müslüman olduklarını ve Osmanlıların şevketli padişahı ile her zaman dost olduklarını söyleyiniz. Amacımız, padişaha asi olan Memlükler’i ezmektir.”
Toplumun kutsal saydığı Allah, Peygamber, Kuran ve Padişah beyanatın içine serpiştirilmiştir. Böylece topluma itiraz edecek bir dayanak bırakılmaz.
Propaganda makinesi iyi çalışır, bu sayede Fransızlar Mısır’da taraftarlar edinirler. Üstelik bu propagandaya kapılanlar dine hizmet ettiklerine bile inanırlar. Sebep dini cehalettir. Hakikat ile yalanı, doğru ile yanlışı, dine uygun olanla olmayanı ayırt edemeyen kitleler sömürgecilere meze olurlar.
Hala Mısırlılar aynı şekilde aldatılmaktadır. Bize de her seferinde, “uyanın ey Mısırlılar” demekten başka çare kalmıyor .
Uyanın ey Mısırlılar!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.