
Nazım Peker
Söylemlerle bilinmeyene yol alıyoruz
Ülkenin öncelikli sorunu derin yoksulluk, düşük asgari ücret, yetmeyen işçi-memur, emekli maaşları, hayat pahalılığı, işsizlik, atanmayan öğretmenler, çöken sağlık sistemi, tarikatlara emanet eğitim sistemi, güven duyulmayan adalet, önlenemeyen enflasyon, canları yakan zamlar, sömürü aracı olan yüksek faiz gibi sorunlar olması gerekirken, üç beş kişinin parti, İmralı ziyaretleri gündemin ana maddesi olup çıktı.
Barış, terörsüz Türkiye sözleri havada uçuşuyor. Gel gör ki bunun nasıl olacağını kimseler bilmiyor. Bilen çok az kişi varsa, onlarda bildiklerini bu asil milletle paylaşmıyor. Bu çalışma ve söylemler bir pazarlık mı, yoksa karşılık beklemeden silah bırakıp teslim olmak mı? Konuşan yok, şeffaflık yok, içi boş bir hamaset gidiyor.
Türkmen beyi Bahçeli’nin, terör örgütü başı bebek katiline yaptığı çağrı ile başlayan ve serbest kalmasının önünü açacak süreç devam ediyor karşılıklı söylemlerle. Ama ortada çözümü gerçekleştirecek irade görünmüyor.
AKP lideri Sn. Erdoğan net konuşmuyor, risk almıyor, elini taşın altına sokmuyor. Sanki ilgisi yokmuş gibi parti toplantılarında: “ya silahları gömersiniz ya silahlarla birlikte gömülürsünüz, süreci baltalarsanız devletin demir yumuğunu görürsünüz” sözleriyle esip gürlemeye devam ediyor.
Siz, asıl sorumlu Milli Savunma, İç İşleri ve Adalet Bakanlarından bu konuda görüş ve açıklama duydunuz mu sürecin nasıl olacağı hakkında?
Göz önünde DEM partisi var gibi. O her yeri gezen barış elçisi denen üç beş kişi, kim tarafından belirlendi, nasıl bir görev ve yetki verildi bilen var mı? En ilginci de geçmişte terörist diye belediye başkanlığından alınan A. Türk’ün, Milliyetçi sanılan MHP ve AKP gibi iktidar partisi tarafından kapılarda saygıyla karşılanmasını anlamak olası mı?
Bu süreci normalde DEM eş başkanlarının, yürütmesi gerekirken onların esamesi okunmuyor. Bizde varız dercesine arada bir beyanat veriyorlar. Korkmadan da koca Türk devletini üstü kapalı tehdit etmekten de çekinmiyorlar, gelen tepkiler üzerine de kuyruklarını kıvırıp susuyorlar.
İyi ve Zafer partileri bu bilinmeyene kapılarını kapatırken, asıl muhatap asil ulusumuz ile şehit ve şehit aileleri önemsenmiyor. Dün meydanlarda, şehit cenazelerinde, “Kanları yerde kalmayacak” diye kükreyenler, bugün eli kanlı katile “terörist” bile diyemiyorlar. Kimileri önder, kimileri de sayın demeye başladılar. Onlara yazıklar olsun. Kimileri de daha siyasi bir dil ile” İmralı” demekte. CHP’yi ve Sn. Ö. Özel’i bu konuda anlamakta zorlanmaktayız, sürecin neresindeler?
Ey asil milletim! Vatanın bekası için şehit verdiğimiz vatan evlatlarını unutmayalım. Onlar kimler mi? Ömürlerinin baharında 20’li yaşlarda asker, öğretmen, polis, doktor, korucu, mühendis dediğimiz pırıl pırıl gençlerimizdi.
Soru şu: Onlar vatan için seve seve aziz kanlarını toprağa akıtırken, kol, bacak ve gözlerini feda ederken siyasetçiler, bebek katilini ve türevlerini serbest bıraksınlar diye akıtmadılar, kaybetmediler. Anneleri, babaları, yavukluları, evlatları, bebeleri, bebek katili, TBMM’ne davet edilsin diye canlarını, kanlarını kara toprağa vermediler, uzuvlarını kaybetmediler.
Bugün ABD veya AB de hiç kimse, İŞİD gibi bir örgütünü bırakın övmeyi, onlara terörist demeyenlere hayat hakkı bile tanınmazken, bize ne oluyor ki binlerce kişinin katilini barış elçisi, terörsüz Türkiye’nin mimarı olarak nitelemeye çalışıyoruz. Gerçek böyleyken hiç kimse Türk Devleti’ne demokrasi, hak-hukuk ve adalet dersi veremez. Amaçları bölgede İsrail-ABD kontrolünde bir devlet kurmak isteniyorsa, Atatürk’ün miras bıraktığı bu vatan toprağından bir karış bile vermeyeceğimizi siyasetçilerimiz dahil herkes bilmelidir. Garip-guraba, fakir-yoksul gençlerimiz, çoluk çocuğumuz bölgede vatan-millet için şehit olmaya koşmuşken siyasilerimiz, ABD ve emperyalistlerin bölgedeki projelerinden (BOP gibi) haberdar değillerse, o koltukları bırakmalıdırlar. ABD, BOP projesinden vaz mı geçti, güneyimizdeki terör örgütlerine binlerce tır savaş malzemesini ABD, niçin verdi bilmiyor musunuz?
Beyler bu vatan kolay kurulmadı!
Şanlı 2500 yıllık Türk Ordusu, asla vatan için ölmekten, şehit olmaktan kaçınmadı. Bugünde kaçınmıyor. Onun için diyoruz ki, bu süreç nedir, ne getirecek, ne götürecek şeffaf olun, net olun harbi olun. DEM’in, AKP’nin, MHP’nin çabası, beklentileri nedir açık açık konuşulmalı. Eteklerdeki taşlar dökülmeli.
Aslında benim siyasi partilerin ne söyledikleri hiç umurumda değil; yaptıklarına bakıyorum artık. Derdim siyasiler değil; vatandır vatan!
Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.
Lütfen hamasi sözlerle, bu asil milleti bir bilinmeyene sürüklemeyin. Daha önce onlarca canımıza mal olan bir “Açılım süreci” yaşamıştık. Ders alınsın lütfen!
Umarım yanılan biz olalım. Kim istemez barışı, kim istemez terörsüz Türkiye’yi?
Esen kalınız.
Eğitimci-Yazar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.