
Av. Dr. İrfan Sönmez
Bir işkence biçimi olarak cezaevinden cezaevine sevk
CHP’li belediyelere yapılan operasyonlarda tutuklananların bazıları İstanbul dışındaki cezaevlerine sevk ediliyor. Kimi İzmir’e kimi Afyon’a gönderildi. Son olarak Elif Atayman Afyon’a sevk edildi. Bu sevk ve nakiller boşuna değil, amaç ezmek, yıldırmak, teslim almak…Nitekim, Atayman’ın oğlu, annesinin günlerce yerde yattığını söyledi.
Normal olan, tutuklunun suçun işlendiği yerdeki cezaevlerinde kalmasıdır. Başka bir şehre sevk ancak hayati tehlike veya disiplinsizlik halinde mümkündür. Bunlar söz konusu değilken bir kişi yargılandığı yerin dışına sevk ediliyorsa, bu tamamen o kişiyi ezme ve iradesini kırma maksadına matuftur.
Cezaevi ve cezaevinde sevk görmeyenler bir şehirden diğer bir şehire gönderilmenin neresi işkence veya neresi baskı diye düşünebilirler.
Bunun ne kadar zor ve yıpratıcı olduğunu ancak yaşayanlar bilir. Bunu birçok defa yaşayan biri olarak bir hatıramı aktarmakta fayda görüyorum:
80’li yılların sonlarında Diyarbakır cezaevinden Elazığ Cezaevine sevk oldum. Elazığ- Diyarbakır arası sadece bir buçuk saat. Rink aracında Siirt Kurtalan’a bırakılacak bir mahkûm daha vardı. Önce o tutukluyu bırakmak için Kurtalan’a gittik. Cezaevine saat 12.00/13.00 sularında vardık. Aylardan Temmuz, hava sıcaklığı 40 derecenin üstünde. Güneydoğu, ülkenin en sıcak bölgesi.
Bizi sevkle görevli araç komutanı aracı cezaevi önünde açık bir alana park edip mahkûmu teslim etmeye gitti. Bahçede ağaçlar da var, istese aracı gölgelik bir yere çekebilirdi. Ama çekmedi.
Güneş tepeden vuruyor, araç sac olduğu için dışarıda hava 40 derece ise içeride belki 70 derece.
Sıcaktan nefes alamaz duruma geldim, adeta yanıyorum. Aracın mazgal deliğinden komutanın mahkûmu teslim edip çıktığını görünce seslendim; “komutan şu aracı gölgeye çek, boğuluyorum, nefessiz kalıyorum” dedim, hiç oralı olmadı. Dakikalarca seslendim, içerinin alev alev yandığını bayılmak üzere olduğumu söyledim; en küçük bir insani belirti göstermedi. Son çare olarak aracın tabanı tavanından daha az ısındığı için yarı baygın, tabana uzandım.
Komutan İşi bitmesine rağmen bilinçli olarak aracı, -aslında beni-saatlerce güneşin altında bekletti. Artık öleceğimi düşünecek bir noktaya geldim. Geçmişte sporculuk dönemlerimde defalarca saunalarda, hamamlarda kilo düştüğüm için sıcağa karşı biraz aşinalığım, dayanıklığım vardı, ama hiçbiri beni bu kadar bunaltmamış, ölümün eşiğine getirmemişti.
Elazığ cezaevine gelince, beni teslim eden komutana; “dilerim Allah bizi bir gün karşı karşıya getirir, bunun hesabını senden sorarım” dedim.
Beni teslim ettiği gardiyanlara şikâyet edip “bana hakaret etti, gereğini yapın” dedi, ama gardiyanların hiçbiri buna tevessül etmedi.
Onun için rinkle bir yerden bir yere gitmek turistik bir seyahat değildir, hukuki bir gerekçe olmadan bu sevk yapılmışsa yüzde yüz planlı, hesaplı bir işkencedir. Bir de bir vicdansıza denk gelmişseniz tam bir zulümdür.
İnsanlar suç işleyebilir, yanlış yapabilir bu onlara yasalarda olmayan bir uygulamayı meşru kılmaz. Üstelik sadece şüpheli konumunda olanlara böyle bir muamele hiç yapılamaz.
Bugün rakiplerinize yaptıklarınız, yarın şartlar değiştiğinde aynısının size yapılmasını da meşru kılar. Şunu unutmamak gerekir, insanlar kendilerine yapılanlar yasalara uygun olduğu müddetçe, hoşlarına gitmese de hazmederler. Ama kanun dışı yapılan hiçbir şey unutulmaz, unutulmuyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.