Av. Dr. İrfan  Sönmez

Av. Dr. İrfan Sönmez

Cübbeli cehalet

Diyanete, uygun bulmadığı mealleri imha etme hakkı verildi.

Bu hakkı hangi kriterlere göre kullanacağı bilinmiyor. Tek tiplilik her zaman özgür düşüncenin önünü tıkar ve topluma zarar verir.

Bir din adamının göremediğini başka bir din adamı görebilir. Aynı nassa farklı zamanlarda farklı yorumlar getirilebilir. Çünkü gerçekte en büyük yorumlayıcı zamandır. Her çağın ayrı bir ruhu, ayrı bir bakış açısı ve öncelikleri vardır. Savaş zamanlarında cihada başka mana, barış zamanlarında başka anlam verilebilir. Ayrıca din içi çoğulculuk toplumsal barışın teminatlarından biridir. Herkes anladığını söylemeli maşeri vicdan istediğini seçebilmelidir. Önemli olan düşünce ve yorumlarımızın çerçeve içinde kalmasıdır.

Son yıllarda Diyanet de din adamları da iyi bir imtihan veremediler. Dini - kendilerinden saydıkları- siyasetin çıkarlarına göre eğip büktüler. Camileri ibadethane olmaktan çıkarıp siyasi propaganda merkezi haline getirdiler. İman ve küfrü Hakk’a inanmak veya inkâr zemininden çıkarıp bir parti ve liderini kabul veya inkâr derekesine indirdiler. Oy karşılığı cennet dağıttılar, siyaset adına dine büyük darbe vurdular.

Bu zihniyetle hareket eden bir kurumdan, doğru denetim beklenir mi? Bilemiyorum.

Ancak din adına birçok yanlışın işlendiğini de görüyoruz. Öyle şeyler konuşuluyor ki, bunu ancak dinden şüpheye düşürmek isteyenler yapabilir diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. Geçen gün ahlak veya istikametinden ziyade cübbesi ve sarığı ile meşhur biri “peygamberler öldükten sonra da kabirlerinde eşleriyle yakınlaşırlar” dedi. Bunu da ayet, hadis veya sahabe kavli ile değil, bir Hanbeli alimin sözü ile temellendirdi. Çünkü zaten böyle bir şey yok. Olamaz da!

Alimlerin her sözünü -din- diye kabul etmek yeni bir din ihdas etmektir. Dini hayatımızdaki tıkanmaların bir sebebi budur. Her alim İslam’ın hükümlerini kendi zamanına göre yorumlar, zamanın aklı ile din buluşturur ortaya dini olan görüşler çıkar. Zaman değiştikçe yeni yorumların ortaya çıkması mukadderdir. Bu görüş ve fetvaların zamanla kayıtlı olduklarını unutarak bütün zamanlara yaymak toplumların hiç değişmediğini, değişmeyeceğini düşünmektir. Oysa değişim hayatın bir gerçeği olduğuna göre bazı fetvaların da -günün şart ve ihtiyaçları ışığında- değiştirilmesi gerekir. Şebüsteri “bunun sadece fetvaların ve geçmiş düşüncelerin değiştirilmesi olduğunu, ilahi kanunların değiştirilmesi veya terk edilmesi anlamına gelmediğini” söyler.(Resmi Din Söyleminin Eleştirisi, s.156) Geçmişin, özellikle muamelatla ilgili fetvaların birer nas gibi görülmesi, dini düşünceyi geçmişin tutsağı haline getirir, böyle de olmuştur.

Değerli alim Bardakoğlu, “böyle yaptığımızda artık din, her dönemde hayata rehberlik eden canlı bir hitap olma özelliğini yitirip tarihin belirlediği bir nesneye, dini düşünce de tarihsel olaylarla ve anlayışlarla sınırlı skolastik bir yapıya dönüşmüş olur,” der.(İslam’ı Yeniden Düşünmek, s.23) Zira ona göre, fıkıh dinin haramlarını ve ana hükümlerini gözeterek ameli hayata dair getirilen beşerî yorumlar ve uygulamalardır. Bir başka ifadeyle; İslam’ın getirdiği ana kurallar, temel ilkeler ve temel bakış açılarının ışığında geniş bir coğrafyada ortaya çıkan tarihsel tecrübelerdir. Tarihsel olan, başka tarihsel şartlarda başka yorumlara konu olacağı için fıkıh hayatla bağını sürdürdükçe yeni yorum ve fetvalara gebe olacaktır. Bunu yapmak yerine, geçmişe dönmek bugünle olan bağı koparmak anlamına gelir. Hayattan kopanın, hayata söyleyecek sözü kalmaz.

Peygamberlerin kabirlerinde eşleri ile yakınlaşması ise dinle ilgili ondan kaynaklı bir görüş değildir. Biri kim bilir hangi nedenle bir laf etmiş cübbeli cehalet de - farklı bir şey yakalamanın şehvetiyle - bunu servis etmiştir. Aynı zat ne hikmetse lafı dönüp dolaştırıp bu gibi - cinsel- konulara getirmektedir. Bu ifadenin akılla, mantıkla, izanla alakası olmadığı gibi, açıktır ki İslam’la da alakası yoktur. Bu sadece sözü servis edenin ilgi alanının ne olduğunu gösterir. Kabirde yakınlaşmak bugün hangi sorumuza cevap verir? insanları daha ahlaklı yapar mı, inançlarımızı güçlendirir mi?

Tam aksine dinle ilgili şüphelere neden olur? Mezarlarında bile eşleri ile halvete giren peygamberleri itibarsızlaştırır. İnsanların gönlündeki peygamber algısını bozar.

Diyanet, meallerden önce böyle abuk subuk ifadelerle din anlatan kişileri görmeli, bunların din adına söylediklerini mercek altına almalıdır. Vatandaşı, bu tip -sözün şehvetine-kapılmış insanlara karşı uyarmalıdır. Meallerle ilgili meclis kararı için ise Şebüsteri’nin şu sözü yeterince açıklayıcıdır: “Dinin saygınlığı için hem dinin özerkliğini hem alimlerin bağımsızlığını korumak şarttır.” (Age, s.154)

Sözün özü: bir ahmağın peşinden ancak ondan daha ahmak olanlar gider…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Av. Dr. İrfan Sönmez Arşivi

Yeni bir despot liderler çağı

14 Haziran 2025 Cumartesi 02:42

Adalet gecikir ama asla şaşmaz

08 Haziran 2025 Pazar 02:17

Dini söylemin insanileştirilmesi

05 Haziran 2025 Perşembe 18:22

Dil meselesi ve Özgür Özel

03 Haziran 2025 Salı 20:37

Emri hak vaki oluncaya kadar…

01 Haziran 2025 Pazar 12:46

Devlet aklı mı? Çıkar aklı mı?

30 Mayıs 2025 Cuma 00:24

CHP’ye operasyonlar neyi hedefliyor?

27 Mayıs 2025 Salı 20:59

Müslüman sokağında demokrasi

25 Mayıs 2025 Pazar 11:46

PKK bahane

23 Mayıs 2025 Cuma 12:50