Yaşadığımız zamandan yaklaşık 3 bin yıl önce güney komşumuz Suriye’nin kuzeyinde Asur devleti, güneyinde Babil devleti yaşardı.

Çivi yazısıyla günümüze ulaşmış tabletlerden çevrildiğine göre Suriye coğrafyası M.Ö  900 - 700 arasını bol yağışlı verimli ve tarımsal zenginlikle geçirdi. Tabii olarak da her iki devlet bu zaman içinde devlet kapasitelerinin en üst seviyeleri yakalamışlardı.

Bol yağışlı ve verimli geçen zenginlik getiren bu 200 yılın sonunda bölge coğrafyası M.Ö 675-550 yılları arasında aşırı kurak iklim de yaşamış ve yavaş yavaş tüm kazanımlarını güçlerini kaybetmeye başlamış idi.

Çivi yazılı tabletler, bol yağışlı zamanları Asur Devleti’nin ihtişamlı zamanları ve altın çağı olarak; yazar bundan sonra gelen kuraklık zamanlarınıysa kaos yıllar olarak aktarır.

Asur devletinde yaşanan kaos şehir nüfuslarının azalmasına yol açar ve güneyde yaşayan Babil devletinin ihtişamlı Asur İmparatorluğunu yıkması ve ele geçirmesi ile sonuçlanır.

Bu yazıtlardan çıkaracağımız ders ihtişamlı Asur imparatorluğu Suriye’nin kuzeyinde yaşarken yaşadığı kuraklık sonucunda o tarihin derinliklerine gömülmüş olmasıdır.

Oysa kendisini işgal eden, Babil Krallığı da aynı kuraklık sorunuyla yaşadığı coğrafyada karşı karşıya kalmıştı.

Babil’i Asur’a üstün kılan şey Babillilerin Dicle Nehri’nin kollarında sulama tarımı yapmaları idi .

Babillilerin yaptığı etkili su kanalları ülkelerini de etkisi altına alan kuraklığın, yağış azlığının tarımsal alana ve üretime olumsuz etkisini azaltması idi .

Bu durum, Asurlular kaybederken Babillilerin kazanmasına ve Babillilerin Asur devletini yutmasına sebep olmuştur.

Bir ders daha çıkaralım; iklim ve coğrafya bir millet için veya bir toplum için olumsuz veya olumlu belirleyici faktör olarak kabul edilmelidir.

(Orta Asya’dan Avrupa ve Afrika’ya kadar olan Türk güçleri de kısmen bu bağlamda değerlendirilebilir )

Millet için yıkıcı etki olabilir .

Fakat etkili ve planlı bir devlet yönetiminde bir topluma tarihi bir fırsat da yaratabilir.

Orta Doğu coğrafyasında meteorolojik veri kaydı 1900’lü yılların başından beri tutulmaya başlandı.

 Suriye 1900’lü yılların başından beri en sıcak ve kurak kışını 2007/2008 yıllarında yaşadı.

NASA ya göre Suriye coğrafyası son dokuz yılın en kurak mevsimini yaşamaktaydı.

Suriye’nin tarım üretiminin yapıldığı bölgesi Akdeniz kıyısı, kuzey ve kuzeydoğu bölgelerindeydi.

Bu bölgelerde Kasım ayından Nisan ayına kadar Akdeniz iklimi ile bol yağış yağar ve bölge tarımı sadece yağacak yağmura bağımlı olarak sürdürülebiliyordu.

(Tıpkı Asurlular gibi)

Suriye baba Hafız Esad zamanında var olan su kaynaklarını hoyratça kullandı. Nehir kollarıyla yapılan sulama azaldı yağmur beklentisi ile yapılan tarım toplam tarımın yüzde 80’ine ulaştı .

1990 larda Suriye tarımda kendi kendine yetebilen bir ülke haline gelmişdi.

Fakat Suriye devletini yönetenler bir gün iklimin değişeceğini ve kuraklığın geleceğini hiç hesaplamamış planlamamışlardı.

Suriye yanlış su politikası yüzünden 2010 yılından önce tarım üretimi toplam üretimin %25 iken %16’ya düşmüş idi.

Ülkenin kuzeyinde tarım ve hayvancılık çökmüştü.

İki yıl içinde tüm tarım ve bakliyat ürünleri ve hayvan yemleri üç kat artmıştı.

Ülkenin kuzeyinde yeterli beslenememekten dolayı çocuklardaki hastalıklar yaygınlaştı.

Bölge tarımsal yeterliliği ne kaybettiğinden bölge halkı geçim sıkıntısıyla Halep, Şam ve Lazkiye metropollerine göç etmek zorunda kalmıştı.

Çocuklarda okula kayıt oranı %80 düşmüştü.

Göçler sonucu büyük kentlerde nüfus anormal artmaya başladı.

Şehirler artık güvensiz metropoller olmaya başlamıştı.

Emperyalizmin için Suriye iç Savaşı şartları olgunlaşmaya başlamıştı.

2003’de ABD’nin Irak işgal etmesi sonucu 1.5 Milyon Iraklı Suriye’ye göç etmek zorunda kalmıştı.

Artık Suriye şehirlerinin toplam nüfusun %20’si Iraklı mültecilerdan oluşuyordu.

(Türkiye’de herhangi bir yerleşim merkezinde mültecilerin nüfusunun %10’u geçmemesi amaçlanıyor fakat bazı illerimizde ve metropollerimizde hükümetin hedeflediği bu oranın çok aşıldığı yer yer gettolaşan mahallelerin oluştuğu gerçek bir vaka olarak karşımızda duruyor)

Kriz hazırlanmış ve patlamaya hazır hale getirilmişti.

Artık Suriye için din, mezhep ve milliyet kışkırtmaları başlatılacak ve Suriye’nin bir iç savaşa girmesini sağlayacak zaman gelmişti.

2011 yılında Suriye iç savaşı başlatıldı. Suriye devleti çökertildi.

Gerçek olan bir şey var ki bu facia tek başına emperyalistler tarafından yapılmamış Suriye’nin komşuları olan Irak ve Suriye’deki emperyalist işbirlikçilerde BOP’çularda projenin uygulanmasında görev almışlardır.

Bize kalan;

10 milyon Suriyeli sığınmacı ( Iraktan Suriye şehirlerine göçen Iraklı göçmenleri hatırlayalım)

Güneydoğu ve Akdeniz bölgelerindeki kısmen de diğer bölgelerimizdeki iklim değişikliğine bağlı tarımsal üretimin düşmesi ve metropollerde yaşayan halkımızın gıdaya, tarımda yaşayan halkımızın ise maliyete ulaşımındaki sürekli artan pahalılık.

Ve bu etkenlerin zaman içinde Türkiye’ye getireceği huzursuzluk , güvensizlik , tedhiş ve olası yoksulluk , terörize olmuş kent insanları .

Biz ise emperyalizmin kuyruğuna takılmış, emperyalizmin kurduğu kukla masaların ittifakların kuyruğuna takılmış Cumhurbaşkancılık oyunu oynuyoruz.

Büyük plan devam ediyor.

Planın uygulayıcı aktörleri ve aktrisleri sahnede oyunlarını oynuyor, oynatılıyor .

Ağzımız açık izliyoruz.

Lütfen işbirlikçileri tanıyalım,

Bağımsızlığımızı kaybetmeyelim.

Şaibeli insanlara devletimizi teslim etmeyelim.

Devletimizi Türk evlatlarına teslim edelim.

Atatürk’ün izine dönelim.