Kropotkin ''Gerektiğinden daha çok üretilen tek mal vardır; Devlet bütçesinden geçinenler'' der. Şüphesiz bütçenin kaynağı vatandaşlardan toplanan vergilerdir.

Vergi dairelerinin duvarlarında ''Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır'' yazardı eskiden. Her ne kadar Atatürk'e atfedilse de kime ait olduğu bilinmeyen bu söz vatandaşların kutsanmış kazançlarını alan devlete büyük sorumluluklar yükler. Vergilerinin nerelerde kullanıldığını bilmek vatandaşların en doğal hakkı ve bizleri bilgilendirmek devletin vazifesidir. Örneğin her vatandaş siyasilere reklam panolarını, gazeteleri dolduran kişisel piar çalışmalarını, bayram ve kandil tebriklerini  ödenen vergilerle mi karşılandığını sorabilme hakkına sahiptir. 

Benim vergilerimle birilerini haksız kazanç yoluyla zengin ediyor musun? 

Vergilerimi uygun yerlerde ve bana en yararlı olacak şekilde kullanıyor musun? 

Bana ağır vergiler yüklerken, birilerini vergi affıyla abat ediyor musun? 

Kamusal harcamaların, kamu ihalelerin yeterince şeffaf ve kamuoyuna açık mı? 

Bu sorular uzar gider...

İktidar sahipleri meclis kürsüsünden   konuyla ilişkili vatandaşın hakkını arayan sorulara dahi çoğu zaman cevap vermeye  tenezzül etmiyorlar.

Tarihte birçok isyan ve huzursuzluk vergi adaletsizliği yüzünden veya bu bahane edilerek başlatılmıştır. Celali isyanları tarihimizde en bilindik örneklerdir.

Yaklaşık 2,5 asır önce nüfusu henüz 2 milyon olan çoğu İngiliz kökenlilerden oluşan Amerikan kolonileri dönemin süper gücü İngiliz imparatorluğuna haksız vergilendirme ve temsil hakkı gasp edildiği için baş kaldırmış ve bağımsızlık savaşını başlatmıştı.

Kuzey Amerika’nın paylaşımı için İngiliz ve Fransızlar arasında yapılan savaşı İngilizler kazanmasına rağmen ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmışlar ve savaşın maliyetini vergileri arttırmak yoluyla Amerikan kolonilerinden talep etmişlerdi.

İngiltere’den gönderilen birçok ürüne yeni vergiler konulmuştu. Öyle ki pul vergisi adıyla basılı her kâğıt için İngiliz pulu alınması mecburi hale getirildi (Gazeteler, her türlü doküman ve hatta kumar kağıtları bile bu yolla vergilendirildi ) Siyasi gücün Kraldan parlamentoya geçtiği ve demokrasinin yeni yeni yeşerdiği bu dönemde Amerikalılar kendileri hakkında kanunlar yapan ve vergiler koyan İngiliz parlamentosuna temsilci gönderemedikleri için parlamentoda temsil yoksa vergide yok (no taxation without representation) diyerek İngiliz mallarını boykot etmeye başladı. Peynirlerini bile İngiliz peynirinden ayırmak için havuç suyu ekleyerek renklendirdiler. Bu nedenle Amerikan Çedar peyniri turuncu renklidir.  Boykotun İngiltere'de ciddi ekonomik kayıplara yol açması tüm vergilerin bir süre kalkmasını sağladı. Lakin İngilizlerin talepleri durmak bilmedi. Başka ülkeden çay ithalini yasakladılar. Çayı sadece bizden alacaksınız (British East India Company) dediklerinde Boston limanına demirlenmiş İngiliz gemilerindeki çayları kızılderili kılığına giren Amerikalılar denize döktüler. Bu olay tarihte Boston Tea Party olarak anılır ve sonrasında Amerikalılarla İngilizler arasında ipler koparak Amerikan bağımsızlık savaşı başlamıştır. ABD'nin Güney Amerika'da bulunan İspanyol sömürgeleri gibi uzun yıllar İngiliz sömürgesi olarak kalmamasındaki en önemli etken kuruluşundan itibaren özellikle kilise ve dini cemaatlerin aktif katılımının olduğu çok güçlü bir sivil toplum yapılanmasına ve vatandaşlık - bilincine sahip olmalarıdır. Bu nedenle Fransız yazar Tocqueville o yıllarda yeni filizlenen ve dünyada esamesi okunmayan Amerikan milletini güçlü sivil toplum yapılanmasından dolayı geleceğin süper gücü olacağını yazmıştır.

Gücün ve paranın kaynağı iktidar güçlü kurumlar, bağımsız hukuk, özgür basın ile sınırlandırılmazsa yozlaşmanın ve çürümenin kaynağı olur. Bu sadece bizim coğrafyaya has bir şey değildir. İnsanlık yüzlerce yıl bunun kavgasını vererek mevcut sistemi kurmak zorunda kalmıştır.

Bakunin: ''En ateşli devrimciye mutlak iktidar verin, bir yıl içinde Çardan daha beter olur'' der.

Demokrasinin gerçek anlamda yerleşmediği ülkelerde sistem yöneticilere olağanüstü güçler vermiş olup gücü elinde tutanlar kamu kaynaklarını oluşturan vergilerin paylaşımını daha ziyade yakın çevrelerinin çıkarları yönünde düzenlemektedir. Bu nedenle vergiyle ilgili konular kamuoyunun çok sıkı kontrolü altında olmak zorundadır. Yoksa vergilerimizle azgınlaşan bizlere  tepeden bakan canavarlar türer. Vergilerinin nereye harcandığı gelişmiş ülke vatandaşlarının en duyarlı olduğu konudur.

Ve geldiğimiz noktada yıllardır alınan deprem vergilerinin nerede harcandığının tartışılması önümüzdeki en önemli konudur.

Verginin hesabını sor kardeşim. O senin en büyük gücün ve çocuklarının geleceği...