Evet, cephede savaş bitti. Bu savaşla güzelim Azerbaycan’ın fakir fukara çocukları, hem de çoğu kırık dökük evlerde yarı aç yarı tok büyüyen genç fidanları tarih yazdılar.

Azerbaycan topraklarını hakiki vatan toprağı yaptılar. Kanları bozuk hain yöneticilerin ellerinde adeta çete hüviyetine mahkûm edilmiş Azerbaycan yönetiminden güçlü bir devlet çıkardılar.

Son birkaç asırdan beri sürekli ezilen bir toplumdan muzaffer bir ordu meydana getirdiler. Ama canlarını vererek, kanlarını akıtarak, hayatlarını bu uğurda feda ederek.

Şimdi ise sıra bizde.

O meşhur videoda denildiği gibi “Biz onlara Vatan borçluyuz. Ve bu borç bitmez. Ölene kadar devam eder. Hem de bu borç hepimizin borcu. Özellikle de devletin başında olanların borcu.”

İşte bu yüzden biz o yiğitlerin bize armağan ettiği devleti daha da güçlendirmek ve gelecek nesillere ulaştırmakla mesulüz.

Çünkü bu devlet ve bu vatan, şehitlerimizin bizlere bıraktığı en büyük emanettir. Bu emaneti yaşatmak ise üstün bir toplum ve güçlü bir devlet oluşturmakla mümkündür…

Bu anlamda, savaş süresince yaşanan zor günlere rağmen, biz güçlü bir devlet olabilmenin kokusunu alabildik. Şanlı askerlerimizin bu süreçte şahadet zirvesine hedeflenmiş kahramanlıkları bize bunları yaşattı.

Toplumun birliği, halkın tek yumruk olarak devletinin yanında yer alması, Cumhurbaşkanı Aliyev’in dış basına verdiği başarılı söyleşiler de bu anlamda takdire şayan olmuştur.

Ayrıca Aliyev’in işgalden kurtarılmış bölgelere yaptığı ziyaretler, özellikle de Ağdam mescidine kapı duvarlarını eşi ile birlikte öperek dahil olmaları, dışı gibi içerisi de harabeye dönmüş mescidin sert tabanları üzerinde yalın ayaklarla dolaşmaları ve onların bu gibi davranışları halkın çoğunluğu tarafından taktirle karşılanmıştır.

Yani halk vatan savaşı ile başlayan süreçle birlikte İlham Aliyev için yeni bir sayfa açmış, ona gereken desteği temin etmiştir. Bu ise İlham Aliyev ve ekibine halk tarafından verilmiş büyük bir tarihi sorumluluktur.

Bu sorumluluk ise ülke içinde bazı adımların atılmasını zorunlu hale getirmektedir. Bu adımların başında ise hiç şüphesiz ki, milli birlik ve beraberliğin temin edilmesi geliyor.

Çünkü biz bugün Karabağ meselesi üzerinden milli mücadele veya istiklal savaşı vermekteyiz. Bu mücadelede zafer kazanmanın ilk koşulu ise özellikle de muhalif partiler başta olmakla toplumun bütün birey ve kurumlarını tek düşünce etrafında birleştirmektir.

Zira bu tarihi süreç en ufak bir hatayı, en küçük bir ihmali kaldıramayacak kadar ciddi bir süreçtir. Bu süreç en hafif bir gevşekliği çekemeyecek kadar kırılgan bir süreçtir.

Bu süreç sadece toplumsal birliğin ve ortak milli iradenin baş edebileceği bir süreçtir.

Bu yüzden Aliyev muhalif parti liderleri başta olmakla herkese kucak açmalıdır.

Milli Şura başkanı Prof. Cemil Hasanlı, Müsavat Partisinin lideri Isa Kamber, başkanı Arif Hacılı, Halk Cephesi Partisi başkanı Ali Kerimli başta olmakla diğer lider ve kurumlar da sorumluluk almalıdırlar.

Çünkü güçlü bir devlet güçlü iktidar ve güçlü muhalefet ile mümkündür. Çünkü muhalefetin yetersiz faaliyeti bugün bile ülke için önemli olan kararların alınmasını engellemektedir.

Bu yetersizliğin sebebi ise hiç şüphesiz, iktidarın muhalefete karşı yıllardır takındığı baskıcı tavırlardır.

Oysaki siyasi ve diplomatik savaşın daha keskin devam ettiği bir süreçte bu durum bir an önce değiştirilmelidir. Zira barış gücü adı ile işgalcilik faaliyeti yürüten Rus ordusuna karşı halkın bugün olmasa bile yarın meydanlara dökülmesi ilk önce iktidarın elini güçlendirecektir.

İlham Aliyev’in bile zaman zaman seslendirdiği siyasi ve diplomatik baskıların veya açık tehditlerin bertaraf edilmesi de bu yolla mümkündür.

Hem de unutmayalım ki, rüşvetin kronolojik hastalık haline dönüştüğü Azerbaycan’da vatandaşlar azgınlaşmış memur sürüsünün musallatından kurtulmadıkça, ülkede önemli değişikliklerin yapılması da çok zor olacaktır.

Ayrıca barış gücü adı ile bölgeye sokulmuş işgalci Rus şovenizminin yarın bölgede ASALA, PKK, PYD, PYG gibi benzeri terör örgütlerini devreye sokmayacağı ne malum?

Bütün bu yaşananlar bağlamında Azerbaycan’ımızı ve bölgemizi bekleyen bu zor süreçleri başarı ile atlatmanın tek yolu yukarıda vurguladığımız birlik ve beraberlik ile mümkündür.

Yani, şimdi sıra İlham Aliyev’dedir.

Onun alacağı isabetli kararlar ülkemizin yarınlarını önemli ölçüde etkileyecektir. Bu yolda başarılı olmak için ise ilk önce halkı tümüyle kucaklamak gerekiyor.

Çünkü Azerbaycan çok önemli tarihi süreçlerden geçiyor. Bu süreç sağduyulu davranma ve isabetli kararlar alma surecidir.

Yani, zaman olgunluk zamanıdır. Zaman, fedakârlık zamanıdır. Zaman İlham Aliyev’in tarihi bir imtihanla yüz yüze olduğu zamandır.

NOT: Yıllardır birçok Azerbaycanlı aydın Türkiye medyasında sıkça seslendirilen “Azeri” kelimesine itiraz ediyor, bu kelimenin yanlış kullanımına karşı çıkıyorlar. Şimdilerde ise Azerbaycan medyasında benzer bir durum ortaya çıkmaktadır. Böyle ki, Azerbaycan’ın bazı siyasileri tarafından bile, Türkiye Cumhuriyeti kastedilerek “Türkler gelsinler,” “Türkler” ile şöyle yapalım, böyle yapalım gibi ifadeler sıklıkla kullanılmaktadır. Bu kullanım tarzı da bu yönde yapılan yeni hatadır. Zira “Türk” veya “Türkler” kelimesi sadece baş devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sınırları içerisinde yaşayan toplumların adı değil hem de Anadolu’dan Balkanlara, Orta Doğudan Orta Asya ve hatta daha ötelere kadar uzanan kocaman coğrafyalardaki toplulukların ortak ismidir. Lütfen bu konuda hassas olalım.