AKP politikaları siyaseti kirletmekle kalmadı, bütün kurumları kirletti. Her yerde kişisel çıkarlar milli menfaatlerin önüne geçti. Kamu kurumları -arızalı- tiplerle dolduruldu. Yargı Erdoğan'a yakın olanlara dokunamazken, karşıt olanlara giyotin gibi çalıştı.

Son örneği CHP'li C.Kaftancıoğlu'ydu. Kaftancıoğlu yıllar önce attığı twetlerden dolayı yargılanıp mahkum oldu. Halbuki benzer twetleri Cumhurbaşkanının uçağında seyahat edecek kadar ayrıcalıklı olan Hilal Kaplan da atmıştı. Devlete seri katil, Türkler Jitem'e terör örgütü derse Kürtler de PKK'ya terör örgütü der diyen de oydu. Kaplan'a dokunulmadığı gibi terfi ettirildi, TRT yönetim kuruluna atandı.

Benzer bir olay da geçtiğimiz günlerde yaşandı. İYİ Partili Ağıralioğlu yıllar önce verdiği bir mülakattan dolayı hedef haline getirildi. Söz yanlıştı,savunulacak bir yanı yok, ama Ağıralioğlu sözünün bağlamından çıkarıldığını ifade ediyor. Siyaset dilinin keskinleşmesi sonunda o dilin sahibine de topluma da zarar veriyor. Keskin dil alkış getirir, barış, huzur, kardeşlik getirmez. Ancak bir zamanlar Egemen Bağış da " Kuran sureleri ile dalga geçerek " Bakara, makara" demişti. Dini oyun, eğlence aracı haline getirmişti. Bir iki cılız tepkinin dışında kimsenin sesi çıkmadı.

AKP'nin bu ülkeye en büyük kötülüklerinden biri, topluma adalet duygusunu kaybettirmesidir.Bizdense hak hukuk aklımıza gelmiyor, her şeyi mübah görüyoruz, bizden değilse  her türlü adaletsizliği, kötülüğü reva görüyoruz. Onun için toplum olarak çatırdıyoruz. İki yakamız bir araya gelmiyor, ihtiraslarını gayeleştiren muhterislerin kavgasını veriyor, bunu da ülkeye hizmet sanıyoruz.

OYUNA GELMEK

Medyada mebzul miktarda Kürtçü/etnikçi yazar var. Her seçim döneminde ana akım partileri bölücülerle iş birliği yapmaya zorluyorlar. Amaçlarına ulaşmak için HDP'nin kilit parti olduğunu söylüyorlar.

HDP yüzde 5-6'lık bir partiydi. Onu yüzde 10'lara CB Erdoğan çıkardı. Çözüm süreci ile örgüte verilen dokunulmazlık,  Örgütün daha önce nüfuz edemediği alanlara nüfuz etmesine vesile oldu. İte ite Örgüt kitlesini büyüttüler. Ülkede adalet olmadığı için o dönem yapılanların hesabı sorulamadı.

Aynı çevreler, Millet ittifakını bölücülerin kucağına itmek için seçimin kaderinin HDP'nin elinde olduğunu söylüyorlar. Bu ayrılıkçı çevrelere göre Güneydoğu'da vatandaşın özgür iradesi yok, HDP veya Apo ne derse onu yapacaklar. Bunun ne kadar yanlış olduğu İstanbul seçimlerinde ortaya çıktı. Ne Apo'nun mektubu, ne de Osman Öcalan'ın TV konuşması  seçmeni etkilemedi, herkes doğru bildiği şekilde hareket etti.

Yine öyle olacaktır. İşlerim münasebetiyle zaman zaman Güneydoğu'ya gider gelirim. Bölge seçmeni Erdoğan'ı göndermeye çok kararlı. Karşısına kim çıkarsa çıksın küçük firelerle oylarını ondan yana kullanacaklarına şüphe yok. Bugün için tablo böyle. Onun için bu tuzağa düşmemek lazım. Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da mümkün. Üç beş oy için bu ülkenin milliyetçileri, ülke bütünlüğünü her şeyin üzerinde tutanları ihmal edilirse kaybedilen kazanılandan fazla olur. Kilit millettir, bu düğümü çözecek olan da odur.