Diyanet nasıl olmalı?

Her gelen iktidar meşrebi düşüncesi ne olursa olsun DİB’i kendine çekmek istemiştir. Kimileri bunu % 100 başarmıştır, şimdi olduğu gibi kimileri de kısmen.

15 Temmuz gecesi sabaha kadar verilen selalar için, gerekçesini sorduğum bir imam, “Yukarıdan emir öyle gelmişti.” Demişti. Yani okunan selalar Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendi iradesi ile değilmiş.

Değerli dostlarım, Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında eskiden beri eleştiriler ola gelmiştir.

Bu eleştiriler, sanmayın ki bugüne has.

Son yıllarda kimilerince, bu güzide kurumun, (G. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emanetinin) kaldırılması, kapatılması gündeme taşınmakta.

Şunu peşinen belirteyim ki, hem yüce İslam hem de bu asil millet açısından kurumun kapatılmasına peşin peşin karşıyım.

İnanın ben de bu güzide kurumun bugünkü yapısından da, işlevinden de, icraat ve fetvalarından da memnun değilim.

Düşünebiliyor musunuz, kurumun başkanı sözde Prof, zatın, Atatürk düşmanı, cumhuriyet karşıtı K. Mısıroğlu denen satılmışı ziyaretinden sonra ben dahil pek çok kişi, Cuma namazlarına gitmede tereddüt yaşamaktayız.

Zaten pek çok Müslüman vakit namazlarını da camilerde kılmamakta!. Bu durum Sn. Erdoğan’ın da dikkatinden kaçmamış ki, “Maalesef camilerin içi boşaldı” demiştir.

Sorun camiye gitmeyen vatandaş da değil, camiye gidilmemesini sağlayan ve son yıllarda oldukça siyasallaşan ve Araplaşan DİB’in tutum ve davranışındadır.

Fikrini sorduğum pek çok vatandaş, “Bu ne beyefendi? Bu kadar da siyasallaşılmaz Türk ve Türklüğe de düşman olunmaz ki. Çanakkale anlatılır Atatürk’süz, Kıbrıs anlatılır Erbakan ve Ecevit’siz. Bu din görevlisinin arkasında namaz mı kılınır, Cuma mı?” demekteler.

Haksızlar mı?

Bu güzide kurumun kapatılması bu muazzez dinin merdiven altına inmesi ve kimi din düşmanı dinci çıkarların elinde perişan olması demektir. Zaten Atatürk’ün Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmasındaki temel amaç da bu güzide ve son din İslam’ın hurafelerden, Arap sultasından kurtarılması değil miydi?

Çözüm nedir?

Öncelikle bu kurumun, gerçek manada ÖZERK bir yapıya kavuşturulmasıdır.

Yetki ve sorumluluğun, İlahiyat Fakülteleri ile İl Müftülerinden oluşan bir meclise devredilmesi ve seçilenlerin görev sürelerinin de bir sisteme bağlanmasıdır,

Bu meclis, atamalar dahil kurumun işlevi hakkında kararlar alıp, kurallar koymalı,

Kurumun başkanını siyasi erk değil, meclis kendi aralarından seçmeli,

Kurum acilen bütün hadisleri gözden geçirmeli ve uydurma hadis saçmalığını bitirmeli, Hadisler ayetlerin yerini tutmuş vaziyette.

Mevcut dört mezhepten ve alevi dedelerden de birer temsilci bulundurmalı,

Başkan, Türkiye gerçeklerine ve dinin özelliklerine göre dini okullar açılmasını hükümete bildirmeli,

Başkan, zaman zaman din adına ortada gezen kişileri TV’lere davet ederek dini görüş ve bilgilerini öğrenerek bu şarlatanları halka ifşa etmeli,

Türk ve Türklüğe düşman, Arap örf ve adetini İslam diye anlatan dini yayınları gözden geçirip yok etmeli,

Milli kahramanları ve destanlarımızı bu millete hak ettiği gibi anlatmalı ve kutlamalı,

Böylece Türk milletinden kopuk, onun değerlerine ve kutsallarına yabancı, siyasilerin oyuncağı bir kurum olmaktan kurtarılmalıdır.

Benim görüş ve düşüncelerim acizane bu ve böyledir. Yine de tartışılmalı ve en doğru ve en sağlıklı karar da birleşilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nazım Peker Arşivi

Ümit Özdağ’ın tahliyesi üzerine

22 Haziran 2025 Pazar 17:46

Amaç çok dilli bir anayasa mı?

15 Haziran 2025 Pazar 13:07

Mülakat ya da sözlü sınav

12 Haziran 2025 Perşembe 17:48

Kim daha rahat uyuyor

10 Haziran 2025 Salı 00:58

Terörsüz Türkiye söylemi

09 Haziran 2025 Pazartesi 01:08

Sırat köprüsü nedir, var mıdır?

04 Haziran 2025 Çarşamba 13:18

Gıdım gıdım Kur’ansızlığa

31 Mayıs 2025 Cumartesi 08:12

BOP planı tıkır tıkır işliyor

29 Mayıs 2025 Perşembe 11:34