
Av. Dr. İrfan Sönmez
Hani tasfiye şartsızdı?
İkinci çözüm süreci veya haplaştırılmış ismiyle “Terörsüz Türkiye” süreci başlarken, Bahçeli –“şartsız”- demişti.
PKK kendini feshedecek, iktidar da tutuklular ve dağdakilerin durumunu gözden geçirecekti. Bu, şart değil, tasfiyeye karşı iktidarın bir ianesi olacaktı.
Böyle demişlerdi ama süreç ilerledikçe böyle olmadığı, olmayacağı anlaşılıyor.
Zira -şartsız- diyen Bahçeli, bu defa mecliste komisyon kurulmasını istedi.
Şartsızsa bir komisyon kurulmasını istemek niye?
Eğer mesele -tutukluların - durumu ise bunun için komisyon kurmaya gerek yok. Cumhur İttifakı bu sorunu mecliste oyları ile çözebilecek çoğunluğa sahip. İki partinin oyları böyle bir düzenleme yapmaya fazlasıyla yetiyor.
İşin garibi, birinci Çözüm Sürecinde Apo’nun da kendisinden akıl almaya gelen HDPlilere - komisyon kurulması- şartını ileri sürmesidir…
3 Ocak 2013 tarihli görüşmede; bir barış konseyi kurulmalı diyor. Sebep olarak da Kürt realitesinin - parlamento tarafından tanınması- için bunun şart olduğunu söylüyor.
23 Şubat 2013 tarihli görüşmede ise, yine Komisyonlar kurulacak, Hakikat Komisyonu da kurulacak diyor. Bunu da anayasaya ne ve nelerin alınacağını belirlemek için istediğini belirtiyor. Sonra da mesela anayasada “bölgeler ve kültürlere kendilerini ilgilendiren konularda referandum hakkının verilmesini, ekonomi, yerel güvenlik, eğitim, kültür, sağlık vb. gibi konularda söz hakkı verilmesi” gerektiğini söylüyor. İşte ana dilde eğitim de bu şekilde çözülür, siz ana dilde eğitimi getirir taleplerin başına koyarsanız tıkarsınız. Oysa eğitim yerel yönetimlerin yetkisine bırakıldı mı, onu sen çözersin zaten diyor. Bu tür bir düzenlemenin de bir nevi özerklik olacağını açıkça itiraf ediyor.
Öcalan’ın ilk Çözüm Sürecinde dile getirdiği bu görüşler gariptir, Oslo sürecinde daha önce Hakan Fidan tarafından da dile getirilmişti. Fidan PKK heyetine, merkezi yönetimin bazı yetkileri önce valilere sonra (vatandaş alıştıktan sonra) belediye başkanlarına devredilecek, o zaman istediğiniz dilde eğitim yaparsınız demişti. Fidan, Oslo’ya gitmeden Öcalan’la görüşmüş, iktidarın da kabul ettiği onun görüşlerini Oslo’da PKK heyetine bir uzlaşma noktası olarak aktarmıştı.
Oslo’da birinci Çözüm Süreci de anlaşma ile sonuçlanmadı. Ama bu sayede PKK birçok kazanımlar elde etti. Daha önce ona mesafeli olan kesimlerden bir kısmını tabanına kattı, Kürtlerin temsilciliğini iktidara kabul ettirerek bölge insanını yanına çekti. KCK tutuklularının büyük kısmını adaletin pençesinden kurtardı. Oyunu yüzde yüz elli civarında artırdı.
Geçmişte Öcalan’ın talep ettiği komisyon veya komisyonları şimdi Bahçeli istiyor. Muhtemelen ”Öcalan istedi, biz de kabul ettik” diyemedikleri için -biz istiyoruz- diyerek vaziyeti kurtarmaya çalışıyorlar. Böylece Öcalan’ın talebini yerine getirmiş olmanın politik maliyetinden kurtulmuş olacaklar.
Ama tek sebep bu değil, komisyon istemenin bir başka sebebi de, Örgütün taleplerinin - sorumluluğuna- diğer partileri de ortak etmek.
Şartsız propagandası ile başlayan sürecin aslında şartsız olmadığının en bariz göstergesi budur. Bir gün öyle, bir gün böyle denilince de vatandaş haklı olarak ‘nereye gidiyoruz ‘diyerek endişeye düşüyor. Şunu her siyasetçinin bilmesi lazım, bir şeye oyunuzun yetmesi gücünüzün de yeteceği anlamına gelmez.
PKK bütün unsurları ile kendini tasfiye etsin, ama bunun karşılığı ülkeyi bölecek taleplere evet demek olmamalıdır.
Sonuçları terörden daha ağır olacak bir barış olmaz!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.