Alparslan Güler

Alparslan Güler

Bir Pakistan Hikayesi: Taliban

Bir federasyon olan Pakistan’ın halkı beş büyük etnik gruptan oluşur. Nüfusun %48’si Pencabi, %20’si Sindi, %15’i Peştu, %10’u muhacir ve %5’i Beluç’tur. Sindiler Şii, diğer grupların büyük ekseriyeti Sünni’dir. Hindistan bağımsızlığını kazandığında ikiye bölününce, milyonlarca Müslüman Hindistan’dan Pakistan’a geldi. Pakistan’daki dört etnik gruptan herhangi birine mensup olmayanlara, mensup oldukları etnik grup dikkate alınmadan muhacir dendi. Muhacirlik zamanla bir üst kimliğe dönüştü.

Çoğu eğitimli olan muhacirler başkente ve metropollere yerleştiler. Orduda ve bürokrasi de görev aldılar. Pakistan’ın kurucu eliti oldular. Şii bir Sindi olan Butto seçimleri halkın büyük desteğiyle kazanana kadar Pakistan’ı muhacirler yönetti. Pakistan’da her etnik grup kendi dilini, muhacirler Urduca konuşur. Etnik grupların yaşam şekilleri, kültürleri son derece farklıdır. İslam halkın tek ortak paydasıdır.

Pakistan kurulduğu anda Afganistan’ın toprak talebiyle karşı karşıya kaldı. Peştu olan Afganistan Kralına göre Pakistan’ın Peştuların yaşadığı kuzey kesimleri Afganistan’a bağlanmalıydı. Kralın bu talebi kendisi açısından makuldü. O tarihlerde Afganistan nüfusunun üçte birini Peştular, üçte birinden biraz azını Tacikler ve üçte birinden biraz fazlasını Türkler oluşturuyordu. İsteğine ulaşabilseydi hem Afganistan coğrafi olarak genişleyecek hem de nüfusun ekseriyetini Peştular oluşturacaktı.

Kralın söyleminin Afganistan’ın politikası haline gelmesi, sömürgecilik döneminden beri dinamik olan Peştu milliyetçiliğini daha da güçlendirdi. Milliyetçilerin çoğunluğu Pakistan’daki Peştu bölgesiyle Afganistan’ın birleşmesini, azınlığı Pakistan’daki Peştu bölgesiyle Afganistan’da Peştuların yaşadığı bölgenin birleştirilerek Peştunya kurulmasını savunuyordu. Peştular Pakistan’da azınlıktaydı. Eğitimsiz, hor görülen bir gruptu. Diğer etnik gruplardan izoleydiler ve çok bağnazdılar. Diğer halkların tam Müslüman olmadıklarını düşünüyorlardı.

SSCB’nin Afganistan’ı işgal etmesinden sonra milyonlarca Peştu’nun Pakistan’ın Peştu bölgelerine yerleşmeleri ve mücahitlerin üs olarak kullandığı kampların kurulması, İslamabad’ı sıkıntıya soktu. Göçmenleri geri çeviremezdi zira gelenler Pakistan’ı oluşturan halklardan birine mensuptu. Daha da önemlisi Müslümandılar. Ama bu süreç Pakistanlı Peştuların silahlanmasına ve dinci-milliyetçi akımların güçlenmesine sebep oluyor yani bölünme riski büyüyordu.

Pakistan istihbaratı bu sorunların tamamını çözmek için bir plan hazırladı. Peştu bölgesinde Suudi Arabistan tarafından finanse edilen onlarca medrese kuruldu. Bu medreselerde Peştu gençlere Selefi düşünceyi esas alan dini, ideolojik ve askeri eğitim verildi. Afganistan’ın İslam yurdu olduğu, dinsizler tarafından işgal edildiği ve cihat yapılarak kurtarılması gerektiği vurgulandı. İdeolojik propagandalarda Peştu milliyetçiliği esas alındı.

Bu planla Pakistan kendisine yönelen bölücü Peştu milliyetçiliğini Afganistan’a yönlendirerek güç kazandı. Kendisini tehdit eden bir hareketi aparatı haline getirdi. Akıllara ‘’Neden Selefi yorum esas alındı?’’ sorusu gelebilir. Çünkü finansör Suudi Arabistan’dı. Çünkü talebeleri, Hanefi olan ve tarikatların yaygın olduğu Peştu halktan koparmak, farklılaştırmak lazımdı.

Taliban’ın yani talebelerin baskın çoğunluğu cihada katılmadı. Pakistan, cihat bitince, Peştu mücahit gruplarını diğerlerine karşı destekledi. Mücahitleri birbirine düşürecek stratejiler izledi. Mücahitler yıllarca birbirleriyle savaştılar. Dolayısıyla zayıfladılar. Düşünün iç savaşta verilen zayiat, cihatta şehit olanlardan fazladır.

Şartlar tamam olunca çok iyi eğitilmiş, en modern silahlarla donatılmış ve dinç olan Taliban, mücahitlere saldırdı. Kuzeyde ki dar bölgeye sıkışan Tacikler ve Türkler dışında ki mücahit grupların hepsini yok etti. Mücahitler ya öldüler ya kaçtılar ya da Taliban’a katıldılar. Mesela Şii olan Hazara Türkleri İran’a, Türklerle Tacikler kuzeye kaçtı. Taliban’a katılanların ezici çoğunluğu Peştu’ydu.

Böylece Pakistan hedefine ulaştı ve Afganistan’ı ele geçirdi. Pakistan’ı bölmeye çalışan Peştu milliyetçilerini ve rejimi değiştirmeyi arzulayan siyasal İslamcıları dış hedefe yönlendirerek Pakistan devletinin emrine aldı. Her şey El Kaide ikiz kulelere saldırana kadar mükemmeldi.

İkiz kule saldırıları İslamabat’la Taliban arasında çözümü olmayan bir ihtilafın başlangıcı oldu. Pakistan Bin Laden’in ABD’ye iadesini isterken, Taliban Amerika’nın Afganistan’ı işgali pahasına Bin Laden’i korudu. ABD Afganistan’ı işgal edince sarp dağlara çekilen Taliban önderleri, Amerika’yı desteklediğini düşündükleri Pakistan’a karşı mücadele etmek üzere Pakistan Taliban’ını kurdular. ‘’İşbirlikçi rejimi’’ yıkmayı hedefleyen Pakistan Taliban’ı, yüzlerce suikast ve canlı bomba eylemi yaptı. Onlarca devlet adamını, komutanı ve siyasetçiyi katletti.

Yazdıklarıma bakıp Amerika’nın Pakistan’dan memnun olduğunu düşünmeyin. Beyaz Saray, Pakistan’ın kendilerini destekler gibi yapıp el altından Taliban’ı koruduğunu düşünüyordu. Aslında Taliban’ı koruyan bizatihi devlet değildi. Devlette görev alan siyasal İslamcılar ve Peştulardı.

Bu güvensizlik yarım asırdır sürdürülen dış politika konseptlerini değiştirdi. Hindistan kurulduğundan beri Amerika’ya mesafeli ve antiemperyalistti. 3. Dünya hareketine öncülük etmişti. Pakistan ABD’ye yakındı. Pakistan’dan rahatsız olan ABD Hindistan’a yönelince Pakistan’da Çin’e yakınlaştı.

ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinden sonra yönetimi Taliban’ın ele geçirmesi Pakistan Taliban’ını daha da güçlendirdi. Artık lojistik destekleri de var. Eylem yapıp Afganistan’a kaçabiliyorlar. Terör örgütlerini kurmak kolay yönetmek zordur. Hele o terör örgütünün dayanacağı bir kitle varsa yönetmek neredeyse imkansızdır. Her iki tarafında yani Pakistan’ın ve Taliban Afganistan’ın Çin yakın olması, çatışmaları ve terör eylemlerini sonlandırmaya yetmedi. Bu arada Hindistan’ın da Pakistan Taliban’ını desteklediğini belirtelim.

Afganistan’da son elli yılda monarşi, komünist, SSCB kontrolünde komünist, mücahit, Taliban, ABD kontrolünde cumhuriyet ve Taliban yönetimleri kuruldu. Yani rejimler sürekli değişti. Rejimler birbirlerine zıt olduklarından rejimlerle birlikte her şey değişti. Değişmeyen tek şey Türklerin kaderi oldu. Türkler dışlandı, ezildi, sömürüldü.

Çin çok güçlü. Uygurlara yeterince sahip çıkamıyoruz. Bunu anlıyorum. Ama Afganistan Türklerini sahipsiz bırakmamızı üstüne üstlük onlara Afgan dememizi hiç anlamıyorum. Afgan Peştuların yeni ismi. Yani 200 yıldır Türklere zulmeden milletin ismi. Bu yapılan Uygur’a Çinli, Tatar’a ve Başkurt’a Rus demek gibi bir şey.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alparslan Güler Arşivi

İsmet İnönü’nün planı

16 Mayıs 2025 Cuma 10:31

Türkleri Alevi ve Şii Yapan Padişah

08 Mayıs 2025 Perşembe 11:03