
Nazım Peker
Mülakat ya da sözlü sınav
Emekli bir eğitimci olarak, eğitimin içler acısı halinden ülkemin geleceği adına oldukça üzgünüm, tedirginim, kaygılıyım.
Eğitimde çağdaş ülkeleri yakalama, katma değeri yüksek ürünler üretecek beyinler yetiştirme yerine, kendimize sadık eleştirmeyen, düşünmeyen, akıl yürütmeyen biat edecek yandaş bulma ve yerleştirme derdindeyiz.
Eğitimin çözülecek onca sorunu var iken, Sn. Bakan: “Mülakat gibi mülakat olacak” sözünü vermişken, bilgili, donanımlı biat etmeyen Atatürkçü öğretmenleri eleme adına, yıprandıkları “Mülakat” sözcüğünün yerine “Öğretmen atamalarında sözlü sınav” yapacaklarmış.
Buna Anadolu’da irfanı yüksek asil milletim; “tazı aynı tazı ama çulunu değiştirmişler” derler.
Sayın bakan, kul hakkına girmeyin, ah almayın, gözyaşlarının dökülmesine vesile olmayın. Sizin de evlatlarınız var.
Ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar. Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner. Ne olur kötü örnek olmayınız.
Türk’ün kültüründen hiç mi haberiniz yok?
Basından okudum.
Sözleşmeli öğretmen atamalarında uygulanacak olan “SÖZLÜ SINAV” yerleri belli olmuş( İstanbul, Konya, Bursa, Erzurum, Ankara). Binlerce Eğitim Fakültesi mezunu öğretmen adayı, binlerce masraf edip bu sınavlara bir umutla katılacak.
Ben bir eğitimci olarak soruyorum:
Bu sınavlarda neler sorulacak?
Bu sınavı kimler yapacak?
Sınav yapacak olanların bilgi ve donanımları nedir?
Sayın bakan, bu sınavlar öncelikle, EĞİTİM FAKÜLTELERİNE yapılmış bir saygısızlık değil midir?
Bu değerli fakültelerde eğitim veren değerli akademisyenlere bir HAKARET değil midir?
Siz kime, neden güvenmiyorsunuz?
Bu uygulama ile diyorsunuz ki; “mezun ettiğiniz öğretmen adaylarına nitelik olarak da nicelik olarak da güvenmiyorum. Bir de ben ölçmek istiyorum.”
Bu gençlerin bilgisini, hangi kıstasla hangi hakla ölçüyorsunuz?
Sayın bakan, birbirimizi kandırmayalım, argo kelimeyle yemeyelim.
Sizin amacınız BİLGİYİ ölçmek değil, YANDAŞI seçmektir.
Öyle değil mi?
Sevgili bakan, şuna inanın:
Kul hakkı yemek cehennem bekçiliğidir. Ne olur rica ediyorum bu günaha girmeyin.
KPSS’de yüksek puan alan değerli öğretmen adaylarının şaibeli, tartışmalı, torpil dedikodulu “Mülakat-Sözlü Sınav” ile umutlarını çalmayın. TV’de ağlayan kucağı çocuklu adayları görünce kimyam bozuldu. Adalet bu mudur diye günlerce düşündüm.
KPSS’de dereceye girenlerin atamasını yapınız. Öğretmenliği yapamıyorsa görevine son veriniz. Bu kadar basit.
Benden söylemesi.
Eğer iyilikle, eserlerle anılmak istiyorsanız; işlevini kaybettirdiğiniz “ÖĞRETMEN EVLERİNİ” ayağa kaldırınız. Aynı okulda aynı eğitim programını uygulayan, aynı teftişi gören öğretmenlerin Kadrolu, sözleşmeli, ücretli, Başöğretmen, uzman öğretmen saçmalığına bir son verin.
Öğretmen, öğretmen gibi olmalı. Veli okula geldiğinde kimin öğretmen, kimin hizmetli, kimin misafir olduğunu bilmeli. Kılık-kıyafet önemsenmeli.
Ülkesini seven, milletine hayran emekli bir eğitimci olarak, benden söylemesi.
Gerisi sizin tercihiniz. Ben de isterim ki bu bakanlıktan: bir Yusuf Tekin geldi geçti diye söylemeyi. Kişi odur ki koya bir eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser.
Esen kalınız.
Eğitimci-Yazar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.