
Ertuğrul Türkoğlu
İran neden başkentini değiştiriyor?
İran’ın başkentini Mekran’a taşıma kararı geçekten çok ilginç. Zira Mekran ülkenin güneybatı ucunda küçük bir kasaba. Üstelik ahalinin tamamının Sünni olduğu ve nüfus yoğunluğu çok düşük olan Belucistan bölgesinde. Türkiye’nin başkentini Hakkari, Artvin ya da Edirne’ye taşıması gibi bir şey bu.
İran’da Beluci ayrılıkçı hareketi güçlü. Tahran, başkentini Mekran’a taşıyarak bölücülere ve emperyalistlere ‘’Benim başkentim Belucistan’da. Ne bölünmesi? mesajı verecek’’ denilebilir. Ayrıca başkent taşındığında milyondan fazla kamu görevlisi aileleriyle birlikte Mekran’a yerleşeceğinden Belucistan, Belucilerin yurdu olmaktan çıkacaktır. Peki bunlar başkenti Belucistan’a taşımak için yeterli mi?
Daha önce benzer motivasyonlarla Kazakistan’da başkentini taşıdı ve hedefine ulaştı. Kazakistan’ın kuzeyinde nüfusun %70’den fazlası Rus’tu. Rus milliyetçileri Duma’da ‘’Kuzey Kazakistan yoktur. Güney Rusya vardır. Kazak işgalindeki topraklarımız Rusya’ya bağlanmalıdır’’ muhtevalı konuşmalar yapıyorlardı. Başkent, Almatı’dan Astana’ya taşınınca büyük bir nüfus hareketi oldu. Kazaklar kuzey eyaletlerinin bir kısmında çoğunluğa ulaştılar diğerlerinde de Ruslar baskın çoğunluk olma vasfını kaybettiler. Rus milliyetçileri zamanla statükoyu kabullendiler.
Kazakistan’ın İran’dan farklı olduğu noktalar var. Kazakistan’da nüfus hareketi çift yönlü oldu. Kazaklar Astana’ya yönelince Astana’da emlak fiyatları hızla arttı. Ruslar gayrimenkullerini satıp Rusya’ya göçtüler. Sattıkları bir dairenin parasıyla 3-4 daire aldılar. Bu durum göçü hızlandırdı. Beluciler Pakistan’a gitmezler. Ama ülke nüfusunun sadece %2’si Beluci olduğundan, bölgelerinde azınlığa düşerler.
Almatı ülkenin güneydoğu ucunda. Astana kuzeyin en güneyinde yani ülkenin merkezinde. Yani Kazaklar başkentlerini Hakkari’den ya da Edirne’den Ankara’ya taşıdılar. İran tam tersini yapıyor.
İran bir milletler mozaiği. Pehlevi döneminden beri uluslar Fars-Şii potasında eritilmeye çalışılıyor. Bu strateji bazı bölgelerde başarılı oldu. Mesela Şah İsmail döneminde Safevi devletinin sınırları içinde kalan Kürtler ki kendilerine Lur diyorlar, zamanla Şiiliği kabul ettiler. Şii olmalarının da etkisiyle Farsça yaygınlaştı, konuştukları Kürtçe şivesi Farsçaya yakınlaştı. Bugün Lurların bir kısmı Fars olduklarını bir kısmı ayrı bir ulus-Lur olduklarını iddia ediyor. Şii Kürt’üz diyenler azınlığın azınlığı.
Pehleviler iktidara geldiklerinde Azerbaycan’a yatırım yapmayı durdurdular. Üniversite açmadılar. Olanları büyütmediler. Okumak ve çalışmak için gurbete giden gençler gittikleri bölgelerde evlilikler yaptılar. Onlar olmasa da çocukları Fars kültürünü benimsedi. Azerbaycan Türklerinin Şii ve dindar olmaları asimilasyonu hızlandırdı. Bugün Azerbaycan’da Türklük canlıdır ama gurbete giden Türkler için aynı tespiti yapamayız.
Dört eyaletten oluşan İran Horasanında Türkmenler çoğunluktaydı. Önce konar göçer Kürtleri ve Peştunları zorunlu iskana tabi tuttular. Sonra bir kasaba hüviyetindeki Meşhetteki İmam Rıza türbesini cazibe merkezi yaptılar. Türbe deyince yanlış anlaşılmasın, İmam Rıza Türbesi Kabe’den büyük ve senede otuz milyondan fazla ziyaretçi alıyor. İlaveten Horasan’a sanayi yatırımları yaptılar. Meşhet ülkenin ikinci büyük metropolüne dönüşürken Türkmenler dört eyalette de ekseriyeti kaybettiler. Yani Sünni olan Türkmenler asimile olmadılar ama Horasan Türk yurdu olmaktan çıkarıldı.
İran, Horasan’da sosyologların incelemesi gereken bir siyaset güttü ve başarılı oldu. Gelen göçmenlerin çoğu Azerbaycan Türküydü. Geldikleri memleketin Türk yurdu olması asimile olmalarını engellemedi. Azerbaycan Türkleri, Şii olan Farsları, Türkmenlerden daha yakın buldular. Evlilik, aile ve iş ilişkileri bu yakınlık üzerine bina edildi. Hulasa İran asimile ettiği göçmen Türkler vasıtasıyla Horasan’ı da Farslılaştırdı.
İran; Sünni Kürtleri, Belucileri, Sunni ve Şii Arapları asimile edemedi. Sünni olan ve Sünni kalmakta ısrar eden halklarda mezhep farklılığı asimilasyonu engelleyen bir kalkan oldu. Şii Arapları ise, dini olarak Kum’a değil Necef’e bağlı olmaları ve Arapça korudu.
Bazı siyasetçiler Mekran’ın Basra Körfezinde olduğu için tercih edildiği kanaatindeler. Dünyanın petrol ve gaz tüketiminin yarısını karşılayan Basra Körfezinin öneminin giderek arttığı bir hakikat. Ama İran’ın petrol ve gaz sahalarının bulunduğu Arap eyaletleri de körfezde. Başkent Beluci bölgesi yerine Arap eyaletlerinden birine taşınsa ve oralarda Farsların çoğunluk olmasını sağlansa daha stratejik davranılmış olunmaz mı?
Gelecekte İran bir saldırıya, ihtilale, isyana, iç savaşa kısaca bir operasyona muhatap olursa Arap devletlerinin, İsrail’in ve emperyalistlerin hedefi Arap bölgelerinin İran’dan ayrılması olacaktır. Belucistan’ın bu bölgelerin yanında sözü bile geçmez. Petrol ve gaz rezervlerini kaybeden İran, Afganistan gibi fakir bir ülkeye dönüşür. Vaziyet buyken başkentini mesela Bender Abbas’a taşıması daha makul olmaz mı?
Unutulmamalı ki İkinci dünya savaşı bittiğinde körfezin İran sahili de aynı Katar, Kuveyt, BAE, Umman ve Bahreyn gibi İngiltere tarafından işgal edilmişti. Londra, aynı Arap Yarımadası gibi burada da küçük ve kendi kontrolünde emirlikler kurmayı planlıyordu. Kaçar prensi ve evladı Türk olan Musaddık’ın seçimleri kazanarak başbakan olması ve petrolü kamulaştırması bu planı akim kıldı.
İngiltere ve ABD Musaddık’ı devirerek yurtdışına kaçan Şahı yeniden başa geçirseler de İran halkına mal olan petrolün kamulaştırılması kararını yok sayamadıklarından, emirlikler kurma planı rafa kaldırıldı. Petrolü İslam devimine kadar İran devletinin ve İngilizlerin eşit ortak olduğu bir şirket çıkardı, işledi ve sattı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.