İktidar, neredeyse kendi vatandaşından çok sığınmacılara çalışıyor. Bununla hem Türkiye’nin demografik yapısını bozarak tek millet bilincini aşındırıyor, hem de otoriterleşmeye karşı Batı’nın karşıtlığını bertaraf ediyor. Ne demişti Binali Yıldırım,” sığınmacıları burada tutarak Batı’nın güvenliğini sağlıyoruz.” Bu sözler sığınmacıların aslında bir güvenlik meselesi olduğunu da doğruluyor. 

Bu politikanın dinle hiçbir alakası yok. Gelenler artık bir güvenlik endişesinden dolayı gelmiyorlar. Suriye’de savaş yok, İran’da, Afganistan’da, Irak’ta savaş yok. Gelenlerin büyük çoğunluğu bu ülkelerden geliyor. Ülkelerinde tutunamayan ne kadar vasıfsız, eğitimsiz, işsiz güçsüz insan varsa buraya doluyor.  

Bunun ileride çok ciddi sorunlara neden olacağına şüphe yok. Bir defa sığınmacıların birinci ikinci kuşağının sığındıkları ülkeye karşı bir sorumluluk hissetmediklerine dair ciddi araştırmalar var. Öte taraftan kültürel uyumsuzluk, sosyal denetimden kurtulmuş olmanın verdiği başıbozukluk, intibak sorunları, işsizlik, mafyalaşma gibi sorunlar bu tip sığınmacı dalgalarıyla karşı karşıya kalan ülkelerin karşılaştıkları sorunlar. 

Geçmişte Filistinli sığınmacıların Ürdün’e yaşattıkları hatırlardadır. Lübnan’ın sığınmacı akını yüzünden parçalı olan yapısı iyice parçalandı. Yıllar önce İsrail’e savunma stratejjleri yazan Oded Yimon, İsrail’e hedef gösterirken,” Irak’ta bir Irak devleti var ama bir Irak milleti yok, Suriye’de bir devlet var ama bir millet yok. Bu bölgelerde insanlar kendilerini daha çok bir etniye veya mezhebe isnat ederek tanımlıyorlar” demişti. Yani bu parçalı yapı ile ülkelerini koruyamazlar, etnik ve mezhep ayırımı üzerinden bunların toplu hareket etmelerini önleyebilirsiniz demişti. 

Bunlardan ders alınmadı. Siyasal İslamcılığın ulus/milli devlet karşıtlığı, Erdoğan’ın seçmen taşıma kaygısı, ümmet olmak için önce kabileleşmek gerektiğini sanan sakat mantık,  milli birliğimizi tehdit eden bir sığınmacı politikası izlenmesine neden oldu. Bugün bir kısım ekonomik sorunun arkasında bile bu politikanın olduğunu söylemek abartı olmaz.  

Büyük şehirlerde kiralar, ev fiyatları niçin bu kadar arttı?  

On milyon sığınmacı demek en az bir buçuk-iki milyon ev ihtiyacı demektir. Buna bir de para karşılığı vatandaşlık verilmesini eklerseniz tablo daha da netleşir. Gelenler imkanları ile değil ihtiyaçları ile geliyorlar. O ihtiyaçlar,  bu ülkenin insanının da duyduğu ihtiyaçlar, bu da fiyatları yükseltmekten, vatandaşı ev bulamaz hale getirmekten başka işe yaramıyor. 

Eğer mesele insanlık ve din kardeşliği ise evet din kardeşiyiz lakin bu insanları illa kendi sınırlarımız içine alıp, ülke dengelerini bozmaya gerek yok. Suriyeliler sınır ötesinde kurulacak kamplarda barındırılabilir, sonra da ülkelerine gönderilebilirlerdi. Kardeşlik illa birilerini koynumuza almayı gerektirmez. 

Bu kafa ile ne ekonomi düzelir, ne ülke iflah olur. Ülkeye bilinçli olarak sığınmacı taşınarak tek milletten kabile düzenine geçiliyor. Yarın bunlar Türkçe bilmiyorlar Arapça resmi dil olsun derlerse şaşmamak gerekir. Ülkeleri parçalamanın yollarından biri de dilini parçalamak farklı coğrafyalarda farklı dilleri yaygınlaştırarak ortak anlaşma dilinin alanını daraltmak, insanları birbirini anlayamaz hale getirmektir. Birbirimizi anlayamazsak nasıl millet olacağız, nasıl ortak ülküleri paylaşacağız? 

Üzücü ve anlaşılmaz olan, iktidarın destekçisi olan MHP’nin bir defa bile bu sığınmacı politikasına tek laf etmemesidir. Milliyetçilik, milli devletin ideolojisidir. Ona yapılan her saldırıyı milliyetçilik omuzlar. Bugün millet olarak varlığımız saldırı altında ama MHP susuyor. Bir koltuk ele geçiren onu kaybetmemek için her şeyden vazgeçebiliyor. Çıkarlar, ülküleri, idealleri feda etmenin gerekçesi oldu. Herkes doğruyu görüyor ama aynı herkes sadece çıkarlarına uygun olanı yapıyor. 

Yıllar önce AKP İstanbul il başkanı Aziz Babuşçu, Türk olmaktan kurtulduk” diyerek sevinç naraları atmıştı. Ama bu onlara yetmedi, Türk olmaktan kurtuldular şimdi de bu coğrafyada Türklüğü tasfiye etmeye çalışıyorlar. Bu uyku hali, bu tepkisizlik, bu korkaklık  devam ederse onu da başarırlar, bize de  öz vatanımızda –sığınmacı- olmak düşer.