Cumhur ittifakının bileşenlerinin  HDP ile  ilgili çelişkili açıklamaları hala kafalarının  netleşmediğini gösteriyor. Bu konuda en net parti İYİ Parti.

Sayın Bahçeli, ısrarla HDP'nin kapatılması gerektiğini söylüyor. Ama aynı Bahçeli, Öcalan kardeşlerin televizyonlara çıkarılmasını, AKP'nin HDP'yi ziyaret etmesini de onayladı.

Bu çelişkili tutum aslında -kapatmadan - ziyade başka bir niyete işaret ediyor. Sayın Erdoğan," davam için gerekirse papaz elbisesi giyerim" diyen bir siyasetçi. Dava derken bir milli dava kastedilmiyor, muhtemelen kendi kişisel amaçlarını, uzun süre  iktidarda kalmayı kastediyor. Bugüne kadar çizilen dava profili bu. HDP ile ilgili tutum da bundan kaynaklanıyor. HDP bize yar olursa iyi, başkalarına yar olursa kötü. Yani benim HDP'm iyi, başkalarının HDP'si kötü. Böyle olmasa bu tutum tezadı da ortaya çıkmazdı.Zaten ayrılıkçı hareket de  hırsı -millete hizmet aşkından büyük- siyasetçiler yüzünden büyüyor. Muhterisler onu kullanmak istedikçe, onu büyütüp dal budak salmasına neden oldular.

Öcalan sorguda H.Atilla Uğur'a bu gerçeği şu şekilde ifade ediyor: Ne yaptıksa halkta taban edinemedik, bir türlü kitleleşemedik. Ne zamanki SHP ile birlikte seçime girdik, adaylarımız yanlarına örgüt elemanlarını da alarak propaganda yapma imkanı buldu. Böylece müthiş bir kitleleşme imkanına kavuştuk"

Kürtçü yazar Mesut Yegen'in tespitleri de farklı değildir. Son Kürt İsyanı isimli kitabında , "Kürtleri bu daire içine sokan da dışında tutan da etnik aidiyet değil, siyasi faaliyettir" diyor.Bu tespite göre etnik  ayrılıkçılık gıdasını etnik özdeşlikten ziyade ,siyasi faaliyetten alıyor. Nitekim  etnik parti kuruluncaya kadar bölücülerin toplumun her katmanına hitap edebilme imkanı yoktu. Eylemleri ancak eylem yapılan bölgede etki oluşturabiliyordu. İllegal olmak toplumla ilişki kurmayı güçleştiriyordu. Siyaset yoluyla bölücü propagandanın legal hale getirilmesi  her yere nüfuz etme imkanı doğurdu. Bölücü propagandayı meşrulaştırdı, vatandaşın korkularından kurtulmasına neden oldu.İkinci sıçramayı ise Erdoğan'ın akla ziyan çözüm sürecinde yaptı.Barış adı altında PKK'nın her faaliyetine göz yumuldu. Pahası ne olursa olsun, sürecin sonuna kadar götürüleceği ilan edildi. Her bedele razı olmak örgüte sonsuz bir propaganda imkanı verdi. Sonuç yüzlerce şehit, etnikçi partinin oylarını yüzde 6'danyüzde 13'e çıkarması oldu.

HDP'nin kapatılıp kapatılmaması tartışmalarının yapıldığı şu günlerde, -Örgütün- hangi saiklerle sıçrama yaptığı, nasıl kitleleştiği ve siyaseten nasıl zayıflatılacağı gibi sorular üzerinde durulması gerekiyor.Sebepler sonuçları hazırlar, nedenler üzerinde kafa yormayanlar  o sebeplerden neşet eden sonuçları engelleyemezler. Onca acıya, tecrübeye, bedele rağmen daha hala ne yapacağını bilememek bölücülüğün önündeki en büyük imkanlardan biridir. Ne yapacağını bilemeyenler başkalarının düşüncelerine mahkum olurlar. Parti kapatmak sorunu çözmez  telkini doğru bir ifade değil. Bunun tersi parti kapatmamak, etnikçi partiye izin vermektir. Türkiye bu izni ve imkanı defalarca vermiştir. Peki parti kapatmamak sorunu hafifletmiş veya çözmüş müdür? Tam aksine daha da büyütmüş, çap ve derinliğini artırmıştır. Yargının işi yargıya aittir, ancak siyasetçilerin de konuşurken, demeç verirken, politika oluştururken bu gerçeği bilmeleri gerekir.