Türkiye'nin gerçek gündemi; yolsuzluk, yoksulluk ve adaletsizliktir. Vatandaş en çok bu konulardan bizar. Böyle olmasına rağmen en az konuşulan konular da bunlar.

İktidar gündemi, muhalefetin adayı kim olacak sorusuna kilitlemek istiyor.Böylece yoksulluk, pahalılık gündemden düşecek. Bunda başarılı da oluyor. Birkaç haftadır  bu konular gündemde yok.

İmamoğlu'na verilen ceza tam bir hukuk skandalıydı. Muhalefet, özellikle CHP böyle bir kararın imkansız olduğunu işleyebilse, asla kabul etmeyeceğini, sokaklara ineceğini söylese belki bu karar çıkmayacaktı. Hemen her mahkeme öncesi İmamoğlu'na ceza verilecek, yasak getirilecek diyerek  toplumu bu karara alıştırdılar. Bu yönde bir beklenti oluşturdular. Kabul edilemez bir şeyi çok konuşmak ona toplumu alıştırmaya, kabul edilebilir hale getirmeye yarar. Bunu göremediler. Karardan sonra gösterilen tepkiler de yetersizdi. Doğru tepkiyi sayın Akşener koydu, ne kadar sert tepki olursa bu tip kararlar o kadar çok engellenir mantığı ile hareket etti. Ama iktidar cenahından tepki göreceğine CHP cenahından tepki gördü. Bu adaletsizlik yaygınlaştırılıp topluma mal edilemedi. Kılıçdaroğlu'nun önü açıldı diye sevinenler bile oldu.

Altılı masa bu ülkenin, demokrasinin son şansı. Seçimin kaybedilmesi halinde bundan sonra mahkemeler hep böyle işleyecek. Demokrasi kültürünün olmadığı yerlerde, hele dinle uyutulan toplumlarda ağır ekonomik nedenler olmadıkça otoriterleşmeye karşı toplumsal tepkiler beklemek beyhudedir. Onun için altılı masaya büyük görev düşüyor. Dağılma havası veren, güven aşılamayan birliktelikler  toplumdan destek bulamaz. Demokrasi ve adalet isteyenleri seferber etmek için onlara umut aşılamak, bu seçimin mutlaka kazanılacağı algısını oluşturmak gerekiyor.

Ne yazık ki bunu bile beceremeyenler var. Kılıçdaroğlu önceki gün;" kaybedeceğini anlarsa Erdoğan seçim yapmaz" dedi. Bu tam da Erdoğan'ın oluşturmak istediği hava. Gitmez imajı uyandırarak muhalefetin umutlarını, beklentilerini yok etmek, tabanını çalışamaz hale getirmek istiyor.Hem seçimi kaybedecekler diyorsunuz hem de kaybedeceklerini anlarlarsa gitmez diyorsunuz. Böyle siyaet olur mu? Bunlar gitmez dediğiniz anda seçimleri anlamsız hale getiriyorsunuz. Bir muhalefet lideri böyle konuşmamalıdır.

Türkiye bir yağma hali yaşıyor. Yasalar yolsuzluğu, usulsüzlüğü engellemek için değil, bizzat buna yol vermek için yapılıyor. Bir halk Devlet İhale Kanununun iki yüz defa niçin değiştirildiğini merak etmez mi? Birçok ihalenin alındıktan sonra fahiş karlarla taşerona devredildiğini görmez mi? İki yüz milyona ihale edilen bir iş, birkaç gün sonra yüz milyona taşere ediliyorsa o işteki yüz milyonluk fark milletin cebinden çalınan ve rüşvete giden paradır. Pahalılık diyoruz ya, bazı kalemlerdeki fiyat artışı işte bu şişirme ihalelerden kaynaklanıyor.

Kılıçdaroğlu'nun başını kendinden kaldırıp biraz daha ülkenin gerçek sorunlarına çevirmesi lazım. İmamoğlu davasında iyi bir sınav verilemedi. Bütün tepki Saraçhane'den ibaret kaldı. Yarın kararın kesinleşmesi beklenmeden İmamoğlu görevden alınırsa bunun sorumlusu CHP'nin yetersiz ve ikircikli tepkisidir. Siyaset sadece lafla, esip gürleyerek yapılmaz. Aslolan vatandaşı ikna edip tepkileri toplumsallaştırmak, iktidara geri adım attırmaktır. Çünkü despotlar en çok halktan korkarlar. EYT toplu ve örgütlü tepkiler sonunda kazanıldı. Bunda elbette muhalefetin desteğinin ve seçim sath-ı mailine girilmesinin de büyük etkisi var. Ancak EYT'liler tepkilerini bu kadar görünür hale getirmeselerdi muhtemelen hükümet bu kararı almayacaktı.Böyle bir iktidar nutukla durdurulmaz, toplumsal baskılarla durdurulur. Muhalefet de ona göre yapılmalıdır.