Kadim dönemlerin birinde zalim bir padişah sinirlendiği bazı kişileri cezalandırmak ister. Bu sebeple herkesin saray meydanında hazır bulunmasını emreder. Halk meydana toplanınca padişahın emri ile oraya bir tane de koyun getirilir. Padişah cezalandırmak istediği ilk şahsa koyunu göstererek “bu nedir?” sorusunu sorar ve ardından da “eğer bunun ne olduğunu bilirsen kurtulacaksın” diye ilave eder. Tabi hem adam hem de oradakiler hemen seviniyorlar bir anlığına ve “Padişahımız böyle kolay bir soru soruyorsa demek ki, yumuşamış olmalı ve bizi affedecektir” diye geçiriyorlar kalplerinden. Bu duygu içerinde adamcığız hemen “Padişah sağ olsun, bu koyundur” der, kendinden emin bir ses tonu ile. Padişah “bilmedin” der ve hemen adamın cezalandırılmasını ister. Tabi haliyle ikinci şahıs gelir ve aynı soru sorulur ona. Gariban ne diyeceğini bilemez bir türlü. Zira önündeki bir koyundur ama önceki adam koyuna koyun dediğinden ötürü cezalandırıldığı için bir süre düşünür adamcığız. Sonunda ise “belki kurtulurum” umudu ile “Padişahımız var olsun. “Bu hayvan koyuna benziyor ama koyun değil, bu bir keçidir” der ve bu gariban da yer cezayı. Üçüncü adam gelir, o da aynı soruya “Padişahımız çok yaşasın, bu hayvancağız hem koyuna benziyor hem keçiye ama tam olarak ne koyundur ne keçi, bu mübareğin başı koyun vücudu ise keçidir” diye cevap veriyor. Tabi bu da yer cezayı. Bir sonraki zavallıya aynı soru sorulur yeniden. O da hemen söze başlar; emin bir ses tonu ile; “Padişahımızın ömrü uzun olsun, bu mübarek hayvan ne koyundur, ne keçi, ne inektir, ne öküz, bu Allah’ın bize gönderdiği bir beladır ki, müptela olmuşuz şerrine” der.

Şimdi dikkatli okurlarımız ve dinleyicilerimiz bu hikaye ile makalenin ismi arasında bağ kurmak isterlerse yazının meramını kolayca anlayabilirler. Ancak biz yine de birkaç kelam edelim sevgili okurlarımızla. Hani ben bazen Türkiye ile Azerbaycan iktidarlarını kıyaslarken onların gittikçe bir-birlerine daha çok benzemeye başladıklarını söylüyorum ya… Hani Türkiye Azerbaycan’laşıyor, Erdoğan Aliyev’leşiyor diyorum ya. İşte bunları iddia ederken istinat ettiğimiz olaylardan biri de bu olaydır. Yani, iktidarların “dış güçler, yabancı merkezler, küresel odaklar” gibi söylemleri yaptıkları hırsızlıklara, yolsuzluklara ve pisliklere örtü yapmak çabaları.

Evet Azerbaycan’ın başına musallat olmuş Aliyev’ler ve kanı bozuk memurları ülkenin milyarlarını çalarak Londra, Paris gibi şehirlerin neredeyse yarısını satın alsınlar lakin bu hırsızlara ses çıkaranlar “Ermeniler ile iş birliğinde suçlansınlar”. Kendileri Ermeni akrabaları ve Ermenistan ile her türlü ticari ve idari ilişkiler kursunlar ancak onların bu hainliklerine itiraz edenler “Ermeni ajanı” damgasını yesinler. Ülkedeki haksızlıklara direnenler “dış güçlerin adamları” ilan edilsinler. Karabağ şehitlerine saygısızlığı, gazilerine ilgisizliği reva gör, ülkede fakirlik kol gezsin lakin sen kendine bağlı TV’lerde “Almanya dağılıyor, Avrupa açlık çekiyor, Amerika bizi kıskanıyor” gibi hezeyanlar pompala halka. Daha neler…. Neler…

Peki, Türkiye’de durum farklı mı acaba? Ülkenin satmadık kurumunu bırakma sebebini ise “dış güçler” olarak açıkla. Tarımı mahvet, sebebi “dış güçler”. Hayvancılığa ağır darbe vur. Sebebi “dış güçler”. Ülke ekonomisini betona göm. Sebebi “dış güçler”. Ülkenin servetlerini yandaşlarına peşkeş çek. Sebebi “dış güçler”. Hukuku katlet. Sebebi “dış güçler”. Adaleti ayaklar altına at. Sebebi “dış güçler”. … Her ne kadar yolsuzluk, hırsızlık ve talan varsa sebebi “dış güçler”. Hep “dış güçler”“dış güçler”. Şimdi bu “dış güçler” var mı, yok mu? Bu “dış güçler” koyun cildinde mi, keçi suretinde mi, inek postunda mı bilemiyorum. Bu “dış güçler” nedir, ne değildir anlayamıyorum. Ama bildiğim bir şey, anladığım bir gerçek var; bu “dış güçler” ne ise Allah’ın bize gönderdiği bir beladır ki, müptela olmuşuz şerrine. Aynen yukarıdaki hikâyede anlatılan gibi. Hem de tıpı tıpına.

NOT-1 Dış güçler, global para babaları, uluslararası çete merkezleri gibi global dünya gerçekleri ile ilgili ben de çok şey söylemiş ve yazmışımdır. Zira, Karabağ doğumlu bir insan olarak bu melanet güç odaklarının varlığını inkar etmenin en azından basiretsizlik olduğunu düşünüyorum. Lakin iktidarların kendi yolsuzluk ve cinayetlerini sürekli bu tür söylemler üzerinden manipüle etmelerinin de en azından o güçler kadar tehlikeli olduğuna inanıyorum.

NOT-2 Dünya Azerbaycanlılarının dayanışma gün olan 31 Aralık günü ve yılbaşı münasebeti ile ilgili insanlarımızı tebrik ediyor ve mutlu bir yaşam temenni ediyorum.

NOT-3 Değerli izleyicilerim Ekber Mecidov Youtube kanalıma abone olursanız sesli makalelerim, şiirlerim ve müzik aktivitelerim ile anında tanış ola bilirsiniz. Şimdiden hepinize saygı ve sevgilerimi arz ediyorum.