Uzun süredir seçimlerin kaderini terör ve bölücülük tehdidi belirliyor. İktidarlar için PKK'yı göstererek seçim kazanmak en kestirme yol. Her seçim dönemi terör örgütü gündemin birinci sırasına yerleştiriliyor, seçim bittikten sonra gündemden düşürülüyor.

Özellikle milliyetçileri teslim almanın yolu bölücülük hapını içirmekten geçiyor. Terör örgütü önlerine konarak "ya onlar ya biz" deniliyor. İradeleri bölünme korkusu ile teslim alınıyor.

Vatandaş tüm dikkatleri ile PKK'ya bakarken, beşli çeteye ihaleler akmaya devam ediyor.

Vatandaş vatana sahip çıkmaya çağrılırken, teşvikler, krediler yandaşlara gidiyor.

Toplum bölünme korkusunda boğulurken, o korkuyu pompalayanlar kendi kasalarını dolduruyor.

Biz milletçe PKK'ya bakarken, bu ülkenin kaynakları, fabrikaları, değerleri bir bir yağmalanıyor.

Milliyetçiler vatanı korumaya, terör örgütünün karşısında durmaya çağrılırken, milyonlarca sığınmacı vatana ortak ediliyor.

Bu olumsuzluklar hiç mi milliyetçiliğin  ilgi alanına girmiyor?

İnsanlar vatanı koruduğunu sanırken, bu yağma, çalma, kayırma ve rüşvet düzenine bekçilik ediyor. PKK gösterilerek düzene jandarmalık yaptırılıyor.

14 Mayıs seçimlerine kadar Millet İttifakını zorda bırakmak için Ahmet Türk'ler, Sırrı Sakık'lar, Pervin Buldanlar, Mithat Sancar'lar, Kandil'deki terör baronları durup dinlenmeden konuştular. Demirtaş bırakılacak, özerklik olacak diyerek futbol tabiriyle ters köşeye yatırıcı propaganda yaptılar. Seçim bitti, görevleri bitince de seslerini kesip kenara çekildiler. Her şey o korku üzerinden siyaset yapmak isteyenlere destek içindi. Ne yazık ki içimizden bir çoğunu aldattılar.

Milliyetçilik bir bütünleştirme doktrinidir. Vatan tehlikede olduğunda onu her şeyin öncesine almaktır. Lakin tehdit sadece terörden gelmiyor. Bölücülüğe çanak tutan, ülkeyi tehlikeye atan en az terör örgütü kadar tehlikeli başka şeyler de var. PKK'nın savunduğu ve hedeflediği şeyleri savunan başka parti veya partiler de var. Vatandaşın dikkatini PKK'ya çeken iktidar, aynı menzile yürüyen  bir başka partiyi meclise taşıdı.

Bölücülüğün bizden ondanı olmaz. Bir ülkenin kaynaklarının yağmalanması, demografik yapısının değiştirilmesi, iktidarda kalmak için Arap ülkelerinden oy taşınması, ekonomisinin bozulması, insanlarına parti aidiyetine göre muamele edilmesi, servet dağılımının bozulması da  vatanı tehlikeye atmanın başka şekilleridir. PKK'yı görüp bunları görmemek milliyetçilik değil, bütün bu olumsuzluğu yapanlara erketelik yapmaktır.

PKK iktidara sıçramanın yahut seçimleri etkilemenin bir aracı olmaya devam ettiği müddetçe onu bitirmek hiç bir zaman birinci öncelik olmayacaktır. İktidar yumurtlayan bir örgütü kim bitirmek ister? Seçim döneminde her gün konuşan örgüt baronlarının tavrı bu örgütün derdinin aslında -Kürtlük- olmadığının en açık kanıtıdır.Üzücü olan milliyetçilerin bu orta oyununa gelmeleri, bu tuzağa düşmeleridir.

Vatanı koruma adı altında, bir defa daha sisteme ve onun bugünkü sahiplerine bekçilik edildi. Oysa milliyetçi idrakin, tehdidin sadece PKK'dan gelmediğini görmesi gerekirdi. Biz PKK'ya bakarken onlar saltanatlarını daha da pekiştirdiler.