Bir insan her şeyi bilemez, ne kadar okursa okusun, ne kadar araştırırsa araştırsın bu böyledir. Üstelik insan okuyup araştırdıkça bilginin bir okyanus, kendi sahip olduklarının bir damladan ibaret olduğunu görür. Okumak sadece bilgiyi artırmaz, insana haddini, hududunu da gösterir. Had bilmek bilgiden, hadsizlik cehaletten gelir.

Ama okumayla, araştırma ile işiniz yok, belli ideolojik şablonlar edinmişseniz artık bilgiye de ihtiyacınız yoktur. Çünkü ideolojik aklın ilk öğrettiği tek şey, bütün bilgilerin anahtarının kendinde olduğudur. Bu maymuncukla, -başka hiçbir şeye ihtiyaç duymadan- dünyayı yöneteceğinize inanırsınız. İdeolojik aklın kulakları sağır, gözleri kördür. Mutlak doğruya sahip olduğunu düşündüğünden hiç bir uyarıya kulak vermez. O her şeyin uzmanı, her bilginin sahibidir.

Bir ideoloji, ne kadar kutsallık kılıfına girerse girsin, insanı düşünmekten, akletmekten, istişare etmekten alıkoyduğu müddetçe insanın/insanlığın düşmanıdır.

Cemil Meriç, ideolojik aklı, deli gömleği giymiş akıl olarak değerlendirmiştir. Çünkü o belli değişmezlere saplanmış akıldır. Dünyaya bakmaz, saplantılarına bakar. Kendi kendini zincire vurmuştur. İslam'ın putçuluk dediği biraz da budur. Putçuluk artık heykel yapıp tapınmak, onda ulûhiyet aramak değildir. Gerçek putçuluk, belli ideolojilere -kainatın bütün sorunlarını çözecek- güç ve kudreti isnat etmektir. Buna ideoloji putçuluğu veya fikir putçuluğu da denilebilir.

Bir de işin ilahi vasıflar hamledilmiş insanlar, liderler cephesi var. Her dediği doğru, her hamlesi fazilet kabul edilen, yalanı hakikate tercih edilen her insan aslında bir puttur.

Doğu toplumları böyle kazip şöhretlerle doludur. Onları tanrılaştıran sadece takipçileri değildir, kendi kendilerinde vehmettikleri ilahi misyonun da bunda büyük payı vardır. Bu tiplerin alkışlandıkça kibirleri büyür, egoları şişer zamanla ilahi bir görev üstlendiklerine, her şeyin en doğrusunu bildiklerine kendileri de inanmaya başlarlar. Bu inanca sahip insanların yönettiği ülkeleri bekleyen tek sonuç felakettir. Çünkü bilginin yerini ideoloji, uzmanlığın yerini egoizm, aklın yerini duygular almıştır.

Bir insanda aşırı güç vehmetmek, olağanüstü vasıflar yüklemek veya her sözünü hakikat kabul ederek itaat etmek yüce kitabımız Kur'an'ın, ifadesiyle bir nevi rableştirmedir. Tevbe süresi 31. ayette Yahudiler ve Hıristiyanlar kastedilerek; Allah'ı bırakıp din âlimlerini, rahiplerini, özellikle Meryem oğlu İsa'yı rab edinmelerinden söz edilir. Ayet onlara tapınmayı değil, Tanrı benzeri bir otorite isnat etmenin yanlışlığına dikkat çeker. Nitekim Adiy Bin Hakem'in, Ya Resullallah biz onlara kulluk etmiyorduk ki, sözüne, Allah Resulünün, onlar size istediklerini helal, istediklerini haram kılıyorlar, siz de onlara uyuyor değil miydiniz, şeklindeki cevabı bu gerçeğe işaret eder. Her şeyi bilen, bildiğini sanan insan da, aslında bilerek veya bilmeyerek rablik iddiasındadır.

İnsanlar artık putlara heykellere tapmıyor, fikirlere, ideolojilere, partilere, cemaatlere, liderlere tapıyor.

Onların sözünü hakkın sözünden ve toplumsal gerçeklikten üstün tutuyor. Davranışlarını ilişkilerini onlar belirliyor. Böyle olunca da her gün biraz daha haktan ve gerçekten kopuyor.

Toplumları bilimden, akıldan, istişareden, ortak düşünceden, uyarılara kulak vermekten uzaklaştıran budur. Her şeyi çözen ideolojilerle, her şeyi bilen insanların ortak yanı -rableştirme, putlaştırma ve buna bağlı olarak bilgisizleştirmedir. Doğu ve İslam toplumlarının hastalıklarının başında bu yaygın anlayış geliyor. Onun için kimse kimseyi dinlemiyor, kulaklar ya ideolojik saplantılarla tıkanmış yahut her şeyin bilgisinin kendisinde olduğuna inanan mütekebbirler tarafından sağırlaştırılmış durumda.

Dünya değişiyor, problemlerimiz her gün biraz daha çeşitleniyor. Yüzeysel bilginin yerini uzmanlık alıyor. İdeolojiler eskiyor, yeni sorunlar yeni fikirleri zorunlu hale getiriyor. İdeolojiler de fikirler de ölümlüdür. Tıpkı insanlar gibi. Bir kişide veya bir ideolojide takılı kalarak değişen ve derinleşen sorunları çözmek artık mümkün değildir. Ya zihnimizi bağlayan, düşünceye pranga vuran bağlardan kurtulacak, ya da zihinsel esaretimizin karşılığını her gün büyüyen yeni sorunlarla alacağız.