KONSUN YİNE PERVAZLARA GÜVERCİNLER

1995’ te Isparta’ nın izbe mahallelerinden birindeki ilkokulda, loş ışıklı basık salondaki törende heyecanlı ve titrek bir ses; Bayrak şiirini okuyor, şiir bittikten sonra daha önceden sınıf öğretmeninin önlüğün altına sakladığı Türk bayrağını açarak seyircileri selamlıyor ve salon alkışlarla yıkılıyor. İşte Arif Nihat’ la tanışmam ilkokul yıllarımda böyle olmuştu. Ruhumu okşayan o alkışları hiçbir zaman unutmadım, bayrağın ve Arif Nihat ihtişamını da… Aradan yıllar geçtikten sonra poetikasıyla ilgili inceleme yazmak zorunluluğu hâsıl olunca bu anımla başlamak istedim.

Arif Nihat her ne kadar fikriyatımın şairi olsa da eleştiri objektif olmalıdır. İlerleyen satırlarda ’’Ya hu hani sen Arif Nihat’ ı seviyordun? Adamı yerden yere vurmuşsun!’’ demeyin diye söylüyorum. 

Öncelikle Arif Nihat’ ın hem lirik hem epik bir şair olduğunu belirtelim. Özellikle serbest vezinle yazdığı tüm şiirleri tek kelimeyle mükemmeldir. Onu edebiyat sahasında gerilere atan, biçim kaygısı olmuştur. Eğer hece ölçüsü ve kafiye illetine takılmamış olsaydı bugün, edebiyatımızın tartışmasız en güçlü epik şairi olarak anılacaktı.

Serbest vezinle yazdığı epik şiirlerde gerçek kimliğini görürüz. Özellikle Destan başlıklı şiiri edebiyatımız açısından bir külttür:

O zaferler getiren atların
Nalları altındanmış.
Gidişleri akına
Gelişleri akındanmış.

Zembereğini kuran
Onlarmış bu dünyanın.
Onlar ki kurt doğuran
Obaların kanındanmış.

dizelerinde de görüldüğü gibi 20. asra özgü Manas bir sesle kahramanlık mitoloji ve tarihle atbaşı gider. Mübalağa ustası divan ozanları bile Destan’ daki gibi mübalağadan beslenen şiirler yazamamışlardır. Destan, mübalağanın şiirle adeta barışmasıdır veya şöyle de diyebiliriz: Arif Nihat, Destan’ da mübalağa dersi verir. Sosyal hayatında tarih içinde ve tarihle yaşamayan biri böyle dizeleri asla yazamaz. Bunun yanında epik çıta hep üst seviyededir. Nerdeyse tüm serbest şiirlerinde ve yukarıdaki dörtlükte Akif kadar, Fikret kadar anjanbemanı kusursuz kullanmıştır. Böyle dizeye ne Yahya Kemâl ne Ziya Gökalp ne de Atsız Ata’ da rastlayabilirsiniz. Hatta bir adım daha öteye götürerek Nâmık Kemâl bile bu epizma çıtasına çok az ulaşabilmiştir. Gerçek anlamda Arif Nihat sesi, taşar serbest şiirlerinde. Keşke, diyorum, çok yazma hastalığına tutulmasaydı da az ve halis şiirler yazsaydı, sadece 3-5 mısrasıyla hatırlasaydık.

Tarihî gerçeklik arz etmeyen, tarihle ilintili olmayan serbest vezinle yazdığı nerdeyse tüm şiirlerde daha realisttir. Olması gerektiği gibi, diye düşünüyorum. Şehitlik, bayrak, kahramanlık, maziye saygı ve Türk milliyeti ekseninde yürüyen Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor başlıklı epik şiirinde Destan’ dakinden çok uzakta daha somut veriler buluruz:

Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye
Yattığı toprak belli!
Tuttuğu bayrak belli!
Kim demiş meçhûl asker diye!

Şiirin nakarat kısmını aldım. Şair, meçhûl askeri savunur ve her aşamada çeşitli gerekçeler öne sürerek meçhûl olmadığını dönemin apolitik/gayrımillî gençliğine ispat eder. Tavır yine Destan başlıklı şiirindekiyle aynıdır: Yunus Emre Türkçesi edasıyla ne bir sözcük fazla ne bir sözcük eksiktir. (Buna sehl-i mümteni denir.) Hecenin epik şairi olarak belleklerde yer etmesi için böyle birkaç eser yazıp bırakmalıydı. Türk şiirinde bu dizelerin gücünde, inanın, çok az şiir var. Çağdaş şairlerimizden Yavuz Bülent Bakiler’ i saymazsak serbest veznin en güçlü epik şairi tartışmasız Arif Nihat’ tır.

Arif Nihat kimliğini tam olarak yansıtan eserlerinden biri de hiç şüphesiz Bayrak’ tır. Bayrak şiiri, hitap şiiridir. Şiirinde hatipliğiyle ünlü Fikret dahi Bayrak’ taki gibi hitâbet gücüne erişememiştir. Bayrak şiiri, edebiyatımızdaki bayrak şiirleri arasında gerçek bir ses bayrağıdır. Şairin Bayrak’ ta da serbest vezin kullandığını unutmamak gerek. Arif Nihat bayrağa büyük bir saygı ve sevgi, inandığı değerlere saldıranlara karşı da aynı kertede nefret duyar. 

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

dizelerinde olduğu gibi halkı kışkırtmaktan geri durmamıştır. Bu satırları yazarken ben bile resmen kışkırdım, yerimde duramıyorum. Tüm benliğim nefretle doldu. O yüzden Bayrak’ ı geçiyorum. Zaten yasaklı…

Arif Nihat’ ın Çocuk ve Ağaç başlıklı şiirinde olduğu gibi bazı şiirlerinde, örneğin Mavi, belli belirsiz Fazıl Hüsnü etkisi görülür. Şair; Fazıl Hüsnü’ nün Çocuk ve Allah’ ta yaptığını kaleminin gücünü test etmek için ara ara denemiştir, diye düşünüyorum. Size basit gelecek bu dizeler aslında Türkçe’ yi kullanım gücünün ispatıdır. Lirizmin gazel/kaside buluşmasına örnek çağdaş bir Yunus Emre tarzı şiir boyu kendini gösterir:

Çocuk, çok sevdi ağacı...
Verirdi ona, her kış 
Çiçekleri olaydı! 

Ağaç, çok sevdi çocuğu... 
Öperdi altın saçlarından 
Dudakları olaydı!

Tarihî, dinî ve millî duyarlılığı sahip şairlerin sanatı sadece sanat için icra etmeleri beklenemez. Toplumsal eleştiri olmazsa olmazlarıdır. Satirik ve ironik özellikleri eserlerinde yer yer kendini gösterir. 

Ben ki ateşle konuşurdum, selle konuşurdum.
İdil’ le, Tuna’ yla, Nil’ le konuşurdum.
Sangaryos’ u Sakarya yapan,
İkonyom’ u Konya yapan 
Dille konuşurdum…

Ağıt başlıklı şiirinden aldığımız bu dizelerde, şiirimizde çok az uygulanan telmih ve sosyal eleştiri birlikteliğini başarıyla uygulanmıştır. Zannediyorum Necmettin Hacıeminoğlu’ nun Türkçe’ nin Karanlık Günleri adlı eserinde bahsettiği 1970’ li yıllarda Türk Dil Kurumu’ ndaki tasfiyeyi ve yeni yönetimin Türkçe’ yle ilgili yanlış kararlarını sanatçı duyarlılığıyla eleştiriyor.

Kurt doğuran obalarından kanından kahramanlarla yaşayan şairimizi yanlış anlamamak gerek çünkü o aynı zamanda peygamber aşığı… Türk şiirinde özellikle divan ozanları geleneğinde sıklıkla rastladığımız naat yani peygamberimize övgü şiirleri arasında onun Naat’ ı adeta yıldız gibi parlar:

Günler ne günlerdi yâ Muhammed,
Çağlar ne çağlardı!
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı.
Ve bir gün, ki gaflet 
Çöller kadardı.

Halîme’ nin kucağında 
Abdullah’ ın yetimi
Âmine’ nin emaneti ağlardı.
Hatice’ nin goncası,
Aişe’ nin gülüydün.
Ümmetinin gözbebeği,
Göklerin resûlüydün.

dizelerinin asıl başarısı, serbest epik şiirlerindeki başarıdan farksızdır. Arif Nihat; serbest veznin şairiydi, muhtemelen kendisi de bunu fark edemedi. ’’ses’’ in serbest vezinde zirve yaptığı şiirlerindendir Naat. ’’ses’’ divan ozanları ile Servetifünûncuların hasletsel takıntılarıdır. ’’ses’’ i günümüz çağdaş şiirine bu raddede aruzda uyarlayan en büyük şair Yahya Kemâl’ se arkasından hecede Arif Nihat gelir diye düşünüyorum. Divanlarda aruzla yazılmış yüzlerce naat var. Hiçbir divan ozanının naatında bu lirizmi ve arka arkasına sıralanmış 5 telmihi bulamayız. Onun şiiri her şeyden önce telmih şiiridir! Naat’ ta toplam 22 telmih var. Naat adeta tarih ve telmihle örülmüştür. En iyi naatta en fazla peygamberimizle ilgili birkaç telmih bulursunuz. Bu, bile serbest vezinle harikalar yarattığını ispata yeterlidir. Hele hele: 

Bilâl-i Habeşî sustuysa
Ezanlarını Dâvût okusun!

dizeleri erişilmeyecek güce sahiptir, şapka çıkartıyorum. Peygamber sevgisini ve dinî telmih ile serbest vezinle buluşturur, her dizede harikalar yaratır. Muhtemelen birkaç yıla kadar Naat, millî eğitim bakanı tarafından irtica koktuğu gerekçesiyle ders kitaplarından çıkartılacaktır.

Madalyonun Öbür Yüzü

Arif Nihat’ ın şiirlerinde duyuş, derinlik ve lirizm bakımından uçurumlar vardır. Bir şair için daha kötüsü olamaz. Çok yazdı, yazdıkça kaliteyi düşürdü. Belki öğretmen olduğu içindir, diyebilirsiniz ama Muallim Nâci’ den günümüze kadar öğretmen kökenli olmayan kaç şair sayabilirsiniz? 

Arif Nihat dil ve üslûp bakımından muhtemelen Ziya Gökalp, Nâmık Kemâl, Hüseyin Nihâl Atsız ve Mehmet Emin Yurdakul’ dan etkilendi. Neticede çok az epik şairimiz var. Belki bu isimlere Yahya Kemâl’ i de ekleyebiliriz. Arif Nihat’ ta temelde yazma, oluşturma sorunu yok; lirizm çıtasını dengeleme sorunu var. İki şiiri arasında lirik duyuş bakımından inanılmaz farkın olduğu başka şair tanımıyorum. Genelde seyir, acemilikten ustalığa doğrudur ama Arif Nihat’ ta bu tavrı göremeyiz. Arif Nihat üslûpta daha ziyade karmaşık bir grafik çizer. Ne kadar eleştirsek azdır.

Dualar ve Aminler ile Kökler ve Dallar’ da öyle şiirleri var ki insan okurken bunalıyor. Keşke üstat, çok yazma yarışına girişmeseydi, az ama halis şiirler yazsaydı. Destan, Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor, Bayrak, Ağıt, Kalk Yiğidim’ de olduğu gibi epik tavrı lirizmle birleştirme ustalığıyla bizi kendine her daim hayran bıraksaydı. Yaşadığı dönemde alanında yalnız kalmasına bağlıyorum çok yazmasını. Neticede tarih geçtiği günün koşullarına göre değerlendirilmeli. Sağ/sol çatışmasının şiddetle yaşandığı günlerde kendini sürekli üretme zorunluluğunda hissetmiş olabilir. 

Bitirirken

Arif Nihat’ ın şiirleri kışkırtıcı olduğu gerekçesiyle 2012’ de dönemin Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından ders kitaplarından çıkartıldı. Öyle çok siyasî, eşkıya, terörist falan değildi, sadece edebiyat öğretmeniydi, bayrağın şairiydi. Bayrak’ ı Adana Erkek Lisesi’ nde görev yaparken Adana’ nın kurtuluşu ve Hatay’ ın anavatana katılması sebebiyle düzenlenecek büyük bir törende okunmak üzere 5 Ocak 1940’ ta 35 yaşındayken yazdı. Bayrak’ ı yazdıktan 35 sene sonra yine 5 Ocak günü vefat etti. 

Bu yazı ölümünün 40. yılında bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’ ya ithaf edilmiştir. Arif Nihat’ ı selamlıyor, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum…

Konsun yine pervazlara güvercinler
’’Hû hû’’ lara karışsın âminler.
Mübârek akşamdır,
Gelin ey Fatihalar, Yasinler!


Yücel ÖNDER
Türk Eğitim-Sen
Esenler İlçe Başkanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi