ŞİMDİ SEVİŞME VAKTİ

Giriş ve Açıklama

Biliyorum başlık biraz abesle iştigal etti ama Sait Faik’ in şiir kitabının adı bu: Şimdi Sevişme Vakti. Başka şiir kitabı yok, o yüzden hikâyelerinden tanıdığımız Sait Faik poetikasını bu kitap üzerinden masaya yatırmaya çalışacağız ölümünün 60. yıl dönümünde. Türk edebiyatında hiçbir zaman nesnel yaklaşamayacağım üç kişi var: Orhan Veli, Sait Faik, Tanpınar. Dolayısıyla okuyacağınız inceleme objektif olmamış olabilir. Halen kararsızım. Sait Faik için yapabileceğimin en iyisi bu. Şimdi Sevişme Vakti bazılarınıza tanıdık geldi, özellikle Ezginin Günlüğü dinleyicilerine… Güftesi Sait Faik’ e ait olan ve benim bildiğim bestelenmiş tek şiiri, Şimdi Sevişme Vakti… Nadir Göktürk’ ün usta yorumunu da unutmamak gerek.

Maalesef ki bizim edebiyatımız tüm Doğulu edebiyatlar gibi ölü sevici bir edebiyattır. Yaşayıp yaşamadığı, mezarının yeri, doğum tarihi, gerçek adı bile belli olmayan, günümüze sadece mahlasları kalmış onlarca şaire methiyeler düzeriz de hemen yanı başımızdaki şair veya yazarlarla ilgili ağzımızı açmayız ve daha kötüsü haklarında yazılmış çok az yazı bulursunuz. Binlerce edebiyatçıya ev sahipliği yapan Türk edebiyatında yaşarken hakkı teslim edilmiş 10 tane şair/yazar ya vardır ya yoktur. En basit örneği ellerimizden kayıp giden İlhan Berk, Bahtiyar Vahapzâde, Dilaver Cebeci, Fethi Naci, Ömer Lütfi Mete, İsmet Kür, Fazıl Hüsnü, Aytmatov, Metin Kaçan, Hulki Aktunç, Turgut Özakman… Peki, sen ne yapıyorsun tam olarak, Sait Faik ölmedi mi; diyeceksiniz ama ben Sait Faik’ i öldüğü için değil Sait Faik olduğu için seviyorum. Aynı dönemde yaşayamamış olmak da şanssızlık tabi. 

Sait Faik, Şimdi Sevişme Vakti’ ni 61 sene önce yayınladı. Hacimce kalın değil ama üzerinden 61 sene geçmiş olmasına rağmen poetikasını dair çok az yazı yazıldı. Onu hikâyelerinden tanıdık, hep hikâyeleri irdelendi, hakkında yüzlerce binlerce makale/tez yazıldı, şairliği kendisi gibi bir köşede mahzun kaldı. Galiba şair Sait Faik kimliği ona hiç yakıştırılamadı. Edebiyat çevreleri Sait Faik’ i şairden mi saymıyordu şiirleri mi edebi değer taşımıyordu hiç emin değilim. Ama benim bildiğim bir şey var ki Sait Faik, Prof. Dr. Birol Emil’ in Tanpınar’ a dediği gibi tek bir satırı bile es geçilmeyeceklerden…

Sait Faik’ te Dil, Üslûp, Biçim ve Tavır

Her şair/yazar öncekinden etkilenebilir ya da bir önceki edebî anlayışa tepki olarak doğabilir. Sait Faik’ in şiirinde böyle belirgin bir durum yok. Her ne kadar Orhan Veli’ den etkilendiği söylense de ben ihtimal vermiyorum. Sait Faik de Orhan Veli de İstanbullu ve ikisi de çağdaş şairler… Sait Faik’ in Orhan Veli’ den her zaman ’’Canım Orhan!’’ veya ’’Dilimin az gelmiş usta şairi…’’ şeklinde bahsettiğini hepimiz biliriz. Buradan hareketle Orhan Veli şiirinden etkilendiğini hemen söyleriz, teorikte her şey Sait Faik aleyhinde çünkü. Acaba Orhan Veli şiirinden Sait Faik’ e ne sirâyet etmiş, ispat edilmesi gerek! Ve her iki iyi arkadaş şairin birbirinden etkilenme şartı tabi ki yok. Eğer öyle olsaydı Attila İlhan’ ın Hüseyin Nihal Atsız’ dan etkilenmesi gerekirdi. 47 şairden oluşan Hisar neslinin 47’ sinin de birbirinden etkilenmesi gerekirdi. Örnekler çoğaltılabilir. 

Sait Faik’ i yakından tanıyanlar onun rüya, ölüm ve hayat arasında bir yerde yaşadığını söylerler. Kendi dünyasını kuran hasletsel bir tavırla hareket eden Sait Faik’ in özgün olması kaçınılmazdır, diye düşünüyorum. 

Ben de tüm edebiyatçılar gibi Garip şiirinin bir devrim şiiri olduğunu kabul ediyorum. Her ne kadar Orhan Veli çok genç yaşta ölse, Oktay Rifat Garip şiirine ihanet etse de Garip nesli; Türk şiirine biçim ve içerik bakımından onlarca değişim yaşattı. Böyle bir dönemde şiir yazan aslen hikâyeci olan Sait Faik’ in Garip şiirinden etkilenme ihtimali yüksek gibi görünse de Garip şiirinin iskeleti olan ironiyi Sait Faik’ te bulamayız. Orhan Veli, Vatan İçin başlıklı şiirinde:

Neler yapmadık su vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik! 

Melih Cevdet, Apartman başlıklı şiirinde:

Dün iki katlıydı,
Bugün üç katlı…
Derken
Dört katlı, beş katlı, altı katlı…
Yükseliyor efendim yükseliyor,
Memleket yükseliyor…

Oktay Rifat, O Gün Bugün başlıklı şiirinde:

Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet
Dayan hey dizlerim dayan
Viyana, Sevr, Lozan…
Ve dünya kadar nutuk
Ve dünya kadar ferman
Gene köylümüzün elinde kara saban
Yine halkımız yarı aç, yarı tok
Perişan…

şeklinde sosyal eleştiriyi ve ironiyi ortaya koyarlar ama Sait Faik; şiirde çok daha ziyade realist tavır takınır, şiir gözlem ve tahkiye ekseninde yürür. Dönemin diğer sükse yapan şiir nesli II. Yeni gibi müphem de yazmaz. Sait Faik’ in başkalarından etkilendiğini söylemek ona büyük bir haksızlık olur.

Hammal başlıklı şiiri dışında Sait Faik tıpkı Garipçiler gibi serbest vezinle yazdı, Garipçilere nazaran daha uzun şiirler kaleme aldı ancak hiçbir zaman devrim peşinde olmadı. Her zaman kendi şiirini yazdı, kendi şiirinin izini sürdü. Sık sık değil de az az, ara ara yazmasının sebebi bu olabilir. 

Sait Faik şiirinin ilginç bir özelliği de hikâyelerinde olmayan şiirlerinde gözlemlenebilen bir olay olmasıdır. Bir Zamanlar başlıklı şiirinde:

Bazı akşamüstleri, oturur 
Hikâyeler yazardım, deli gibi! 
Ben hikâye yazarken 
Kafamdaki insanlar 
Balığa çıkarlardı. 
Kadınlar, kahve cezvelerini ısıtan, 
Mavi ışıklı ispirto lambalarını yakarlardı.

olduğu gibi açıkça devam eden olay örgüsü şiirde kendini gösterir ama hikâyelerinde aynı açıklığı bulamayız, hikâyeci Sait Faik müphemdir, şiirindeki gibi olay değil durum hikâyesi yazar, haliyle aynı tahkiyenin izini süremeyiz. 

Sait Faik etrafında bulunan ve kendine yakın gördüğü nesneleri sürekli kişileştirir. Onlarla arkadaş olma gayesi güder. Kişileştirdiği varlıklar, şiirinde olduğu gibi hikâyelerinde kendine yer bulmuş imgelerdir. Köprü başlıklı şiirinde:

İnsanlar köprüden geçmediği zaman
Acaba köprü düşünür mü?

Kırmızı Yeşil başlıklı şiirinde:

Dinlerim yosunların konuştuğunu
Midyelerin ağladığı…

diyerek benliğinde yer etmiş ayrıntıları kendine yaklaştırmak maksadıyla sürekli kişileştirir. Ben bunun hasletsel bir hastalık olduğunu düşünüyorum. Türk edebiyatında çoğu edebî nesilde alışkanlık halini almış tavır ve takıntılar vardır.

Bir yazarı oluşturan şartların sanatından soyutlanması mümkün değildir. Türk edebiyatında bu saçmalığa imza atabilen sadece Servetifünûn nesli olmuştur. Zorluk ve mücadeleyle yoğrulan Sait Faik; kendini şiirde de gösterir, hikâyelerindeki acıyı şiirlerinde de bulabiliriz, Yeis başlıklı şiirinde:

Akşamüstleri geliyor
Tam insanlar işten çıkarken.
Salkım salkım tramvaylardan
Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor
Namussuz, akşamüstleri geliyor.

Neremden yakalıyor, bilmiyorum
Ben tam sevmeye hazırlanırken
On altı yaşındaki sevgilimi.
Elini elimle tutmak
Yirmi dört saatte bir
Sıcak bir laf dinlemek isterken
Rezil... Tam o saatlerde geliyor.

Sait Faik telmih yapmayı sever, şiirlerinde telmihlere başvurur, telmihleri hiç beklemediğiniz anda satırlarda bitiverir. Şimdi Sevişme Vakti başlıklı şiirinde:

Mezarımda bu güzel, uzun kaşlı boyacı çocuğunun
Oğlu bir şiir okusa
Karacaoğlan’ dan 
Orhan Veli’ den 
Yûnus’ tan, Yûnus’ tan...

şeklinde olduğu gibi kimi şiirinde Meryem Ana, kimisinde Yankimu, Aleksandra, Marikula, Yuvakim, İmrozlu kız Eleni, Napolili güzel balıkçı, Ermenî kadınlar, Çingeneler selamlar sizi. Sotiraki, Barba Yorgi, Avcı Hüseyin’ in oğlu, Yedikuleli İstavro, Hasan Usta, Çifte Kardeşler, Sadık Ağa, Maksut Kaptan, Bulgaryalı Ahmet Usta Sait Faik’ le sonsuzluğa ulaşmış onun Ermenî, Çingene, Rum ve Türk arkadaşlarıdır. Sait Faik’ teki insan sevgisini anlamamıza yardımcı olabilir.

Sait Faik şiirleri tramvaya, vapura binmek; sandalla, tekneyle balığa çıkmak; meyhanelere gitmek; iskelelerde beklemek; Kumkapı, Yüksekkaldırım, Burgazada, Üsküdar, Marmara, Kınalıada, Yedikule, Sivriada, Levent ve Süleymaniye’ yi gezmektir. Sizi Bursa’ ya götürmeyi de ihmal etmez. Onun şiirlerinden hala daha deniz, yosun, torik, karides, pavurya, ıstakoz, uskumru, çapari, dülger balığı, kurdele balığı, sünger, midye, cıgara, rakı kokuları gelir. Meltemler, lodoslar, poyrazlar, fırtınalar eser; sisli denizde balıkçılar balığa çıkar. Denizkızları kıyılarda şarkı söyler, işportacılar bağırır, çiçekler açar. Böcekler, tırtıllar, karıncalar ve kurbağalar gezinir.

Sonuç

Yahya Kemal, Can Yücel, Orhan Veli, Attila İlhan, örnekler çoğaltılabilir, birer şair olarak doğdular; Türk şiirine yön verdiler. Sait Faik şair olarak doğmadı ama şair oldu. Poetika kalemi en güçlü şairin o edebiyatta çizdiği yol ya da şiiri yükselttiği son çıta değildir. Aksine şairin şiirden ne anladığıdır. O yüzden Sait Faik aynı zamanda şairdi. Ne Yahya Kemal olabildi ne Nazım ne de Orhan Veli… Hiçbir zaman şiirin lüks kertesine ulaşamadı ama kendi yolunu ileriye taşımayı da ihmal etmedi.

Sait Faik hep içimizden biriydi; toplumumuzu, insanımızı görmezden gelmedi. Afâkî şairlerden değildi. Şiirleri ve öyküleri Stendhal’ ın dediği gibi sokakta dolaştırılan aynadır. Yani hiçbir zaman burjuva sularına yelken açmadı. Beyoğlu Yazarlar Derneği’ ndeki toplantıya girerken kapıdaki görevlinin Sait Faik’ i balıkçıya benzetip içeriye almaması onu o kadar mutlu etmişti ki bu, her yazarda görebileceğimiz bir ahlâk değildir.

Ayrıca Sait Faik hiç evlenmedi, düzenli işi olmadı, parasızdı, anne parasıyla yaşadı, avare/işsiz olarak damgalandı, çok zorluk çekti. Bazen hikâyeleri satmadı, satanlar toplatıldı. Hakkında onlarca dava açıldı, lüzûmlu lüzûmsuz yere defalarca tutuklandı, hastalıklarla mücadele etti, yurt dışında bile tedavi gördü ama her yönüyle zor olan hayatından bir hikâyeci ve bir şair çıkarmayı bildi.

Çoğu eleştirmen ve hatta edebiyatçıya göre, örneğin, romanda usta kalemin öykü yazması, şiirde usta kalemin hikâye yazması büyük hatadır. Sait Faik iki alanda da at koşturdu, bence hata etmedi. Yoksa güzelim şiirlerinden mahrûm kalacaktık ve bence Sait Faik sadece şiir yazsaydı gerçekten iyi bir şair olurdu.

Onun aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum…

Yücel ÖNDER

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi