YENİ YÖNETMELİKTE GÖZDEN KAÇANLAR

Taslanan Taslak

Kamuoyuna duyurulan taslaklara bir yenisi daha eklendi: MEB Personelinin Görevde Yükselme, Unvan Değişikliği ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’ nin taslağı yayınlandı. Son dönemde, malûmunuz, taslak yayınlamak moda oldu. Sivil toplum örgütlerinin görüşlerini almak yerine tepeden inmeci zihniyetle taslak yayınlamada demokratik bir tutum göremiyorum. Zaten taslağın 36. maddesine göre Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği ile Taşra Teşkilatı Yöneticilerinin Yer Değiştirme Suretiyle Atanmaları Hakkında Yönetmelik yürürlükten kaldırıldı. Yani yayınlanan taslak değil baya baya yönetmelik… Dolayısıyla taslağın kamuoyuyla paylaşılmasını samimi bulmuyorum.

Yeni Yönetmelikte Gözden Kaçanlar

8. maddede açıklanan Yazılı Sınav Kurulu’ nu bakan onayıyla müsteşar oluşturacak. Bildiğim kadarıyla millî eğitim bakanı aynı zamanda siyasî bir partinin milletvekili ve MEB’ deki herhangi müsteşarın farklı düşünme ihtimalinin olmamasından dolayı Yazılı Sınav Kurulu daha işin başında objektif ve şeffaflığını kaybetmiş olmuyor mu? Yazılı Sınav Kurulu’ nu bakan ve müsteşar belirliyorsa kurul neden oy çokluğuyla karar almak zorunda? Bu durumu kendine bile güvenmeyen bir yapıya işaret olarak görüyorum. Hani olur da biri farklı bir şey söyleyiverirse ya da ağzından yanlışlıkla bir şey kaçırıverirse kararlar oy birliğiyle değil de oy çokluğuyla alındığından dışarıdan sorunun çıkmadığı, tıkır tıkır çalışan bir kurul olarak görülecek.

Yazılı Sınav Kurulu taslak gereği müsteşar/müsteşar yardımcısı/genel müdür, grup başkanı, müşavir/öğretim üyesi, denetçi/hukuk müşaviri, il/ilçe millî eğitim müdürlerinden oluşabiliyor. Kurul o kadar geniş bir kitleyi kapsıyor ki bu rakam 20.000’ e ulaşabilir. Türkiye’ de ne kadar öğretim üyesi, ne kadar denetçi, ne kadar müşavir, ne kadar grup başkanı, ne kadar müsteşar var bilmiyoruz. Bu grup içinde belli olan tek sayı il ve ilçe millî eğitim müdürleri: 81 il, 957 ilçe millî eğitim müdürü var ama bunun bile sayısı 1038 yapıyor.

Görevde yükselebilmek için gerekli hizmet süreleri taslakta gözüme en çok çarpan maddelerden… Örneğin: millî eğitimde açık olan bir şef kadrosuna atanacak adayın 5 yıllık hizmet yılının neden sadece son 2 yılını MEB’ de geçirmiş olması yeterli? Ya da son 2 yılını MEB’ de olmak üzere toplamda 3 yıl hizmeti bulunan bir aday neden sayman olarak atansın? Millî eğitimde hiç sayman yok mu, hiç şef yok mu, hiç eğitim uzmanı yok mu? Taslakta diğer kurumlardan atanabilecek 12 farklı unvan belirtilmiş. MEB’ e eğitim/öğretimle ilgisi olmayan ne kadar personel atanırsa eğitim kalitemiz aynı oranda düşecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Görevde Yükseltme Yönetmeliği

Sözlü Sınav ve Değerlendirme Kurulu neden var? Daha doğrusu sözlü sınav neden var? Yazılı Sınav Kurulu’ nda olduğu gibi sözlü sınavda da neden kararlar oy birliğiyle değil de oy çokluğuyla alınıyor? Yazılı Sınav Kurulu’ nda olduğu gibi bu kurula 20.000’ e yakın aday girebilirken neden demokratik toplum örgütlerine yer verilmiyor? Bakanlık neyden korkuyor? Bu düzenlemeler asla doğru değildir. Bu devran hep böyle gitmez gün gelir, yönetmeliklerle belirlediğiniz o Sözlü Sınav Kurulları sizin canınızı yakar. Sözlü sınavlar doğru değildir. (İspatı da 21 Ekim’ de yayınlanan genelgeyle bakanlığın okullardaki sözlü sınav uygulamasına son verip yerine performans çalışması getirmesidir.) Hadi yine de yönetmeliğe koydunuz, anayasaya uydurdunuz, sivil toplum örgütü temsilcilerinin yer almadığı Sözlü Sınav Kurulundan çıkan kararlar ne kadar objektif olur? (Yönetici ataması için oluşturulan Sözlü Sınav Komisyonlarının verdiği kararlar ortada… Yazılı puanı 100’ e yakın adaylara 50-60, yazılı puanı 50-70 arasında olan adaylara 90-100 sözlü sınav puanı verildi.) Hiç sözlü sınav olmadan da atama yapılabilir. Olur ya bakanlığın sözlü sınavlara karşı zaafı vardır, illaki sözlü sınav yapmak isterse mutlaka kurulda sivil toplum örgütlerine yer verilmeli ve Sözlü Sınav Heyeti kesinlikle sarhoş olmamalı!

Sözlü sınava girmeye hak kazanan aday sayısı açık olan kadro sayısının 3 katı olacak ve son adayla aynı puana sahip olanlar da sözlü sınava girebilecekler. Puanlar düştükçe yığılma olmayacak mı? Aklınıza gelebilecek tüm sınavlarda puanlar düştükçe puan aralıklarındaki aday sayıları da doğru orantılı olarak artar. Örnek olarak son adayın puanı 74 ve bu puana sahip 50 kişi daha varsa bakanlık nasıl bir önlem alacak? Yönetici ataması için yapılan mülâkatta gördük ki bağzı sendika üyelerinin yazılı puanları düşük, bağzı sendika üyelerinin ise çok yüksek... Bakanlık; 3 katı aday ve son adayla aynı puana sahip adayları çağırarak Sözlü Sınavda Zihni Açılanlar, Sözlü Sınava Keramettin Dede Türbesini Ziyaret Edip Gidenler ve Sözlü Sınava Okunmuş Su İçerek Girenler Grubuna fırsat mı vermiş oluyor? Yoksa ben çok mu paranoyağım?

Düşünmeden edemiyorum: 20. madde gereğince yazılı sınavı ÖSYM’ nin yapması durumunda, ki ihtimal dâhilindedir, bu taslağı neden yayınladınız? Eğer böyle bir durum varsa taslağın 8. ve 9. maddesi gereksiz… Eğer böyle bir durum varsa taslağın 36. maddesi gereğince 2 farklı yönetmeliği neden yürürlükten kaldırdınız? Ayrıca ÖSYM’ nin yazılı sınavı yapması bu taslağın geçerliliğine gölge düşmüş olacak ki her şey bakanlık ve ÖSYM arasında imzalanacak protokole göre belirlenecek. Protokolü kimler, nasıl, neye göre imzalayacak? Maddeleri, şartları, getirdikleri, götürdükleri nasıl olacak? Bununla ilgili düzenleme ve belirleme yetkisi kimde ve kimlerde olacak?

Görüldüğü gibi taslağın hangi maddesini tuttuysak elimizde kaldı. Zaten uzun isimli yönetmeliklerden nefret ediyorum. Bir hata da taslağın isminde, bu kadar uzun taslak ismi olmaz. Taslağa ’’Görevde Yükseltme Yönetmeliği’’ de denebilir.


Yücel ÖNDER
Türk Eğitim-Sen
Esenler İlçe Başkanı

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi