Neden hep yanlış ata oynuyoruz? İslam’ın halifesi biz miyiz? Bu yanlışlar bir hata sonucu mu yoksa bir ödevin gereği mi?

Arapları kaybettik, AB’yi kaybettik. Rusya, ABD arasında vargel oynamaktayız. Biz pinpon topumuyuz da dünya masasının bir o tarafına bir bu tarafına raketlenmekteyiz?

Bize neydi Esad’ın mezhebinden, tarikatından. Esat’la arayı açmasa idik, yine beraber tatil yapsaydık, Halep’te maç seyretseydik; halkımız karşılıklı gidip gelip ticaret yapsaydı ne olurdu?

Ne oldu da Arap dünyasında İsrail’e tek kafa tutan Suriye ve Esad ile düşman olduk?

Kimin aklı ya da emriyle Esad birden bire ESED oluverdi?

Esad’la dost kalaydık; sınır güvenliğimiz daha emin olmaz mıydı? 4,5 milyon Suriyeliye bakmak zorunda olur muyduk?

Esad, Esed olmadan önce de aynı Esad idi.

Bu işte, uluslararası bir elin düşman parmağı yok mu?

Suriye’yi dost bağından uçurmakla kalmadık: Mısır da kimler için gemileri yaktık?

Mursi için yaktığımız gemilere yazık olmadı mı? Neden uluslararası oyunda hep piyon oluyoruz? Monşerler diye kınadığınız o tecrübeli hariciyeciler varken ülkenin dış politikası böyle savruluyor muydı?

Mısır’ın iç işlerine burun sokana kadar; Mursi’ye üzüldük ama “Hoş geldin” Sisi deseydik kıyamet mi kopardı?

Mısır’ı kimin ya da kimlerin yöneteceği Türkiye’nin işi olmamalıydı değil mi?

İşin en ilginci de, yağlı kralları öldüğünde yas ilan edip şehit kanlarıyla sulanan bayrağımızı yarıya indirdiğimiz S. Arabistan’la aramızı neden bozduk?

Neden S. Arabistan Yunanistan yanında yer aldı?

Neden Türkiye ABD’nin güdümünde görüntüsünde? Neden J. Biden denen hadsiz, “ Sn. Erdoğan’ı biz darbeyle değil, seçimle değiştireceğiz” abes ve abuk açıklamasına hep beraber itiraz ettik?

Kendimiz için istemediğimizi neden Suriye ve Mısır için istemekteyiz? Neden Tanrı aşkına?

Doğu Akdeniz’de yalnızları oynamaktayız? Bu, şanlı Türk devletine yakışıyor mu? “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesini benimseyen Türkiye’ye: “Yaşasın onurlu yalnızlığımız” safsatası uygun mu, Lütfen bu züğürt tesellisinden vaz geçin.

Sıfır sorunlu komşuluk” sloganıyla geldiniz, sorunsuz komşu bırakmadınız. Canınızı, kanınızı ortaya koyduğunuz Filistin nerelerde?

“Eeeeee bua kadar yazdın da çare ne?” der gibisiniz.

Çare; bu ülkeyi 1923’deki kuruluş ayarlarına getirmeniz, emekli ya da kızağa aldığınız tecrübeli, dil bilen karizmatik monşerleri göreve çağırmanızdır.

Unutmayın beyler! Atatürk ne der: “Araplarla alış-veriş yapın ama mecbur kalmadıkça iç işlerine karışmayın.” Ve aklınızın bir köşesine yazın: “Komşu komşunun külüne muhtaç

Savaş kolay iş mi? Öyle bedavadan bedel öderiz demek yok! Önce akıl, diplomasi devreye alınmalı. Neden Esad ve Suriye ile neden Mısır ve SİSİ ile düşman olduk onu izah etmelisiniz?

Hiçbir savaşın kesin galibi yoktur: Az zarar göreni ile çok zarar göreni vardır.”

Yüce Tanrı, devletimize ve şanlı ordumuza yâr ve yardımcı olsun.