Bazen umutlanıyoruz belki toplumsal uzlaşma için iç barış için milli birlik için bir söz bir davranış görürüz duyarız da seviniriz diye fakat boşuna bekliyoruz galiba.

İsmet İnönü bir seçim kampanyasında Trabzon’da miting yapacaktır kendisine “Paşam Trabzon muhafazakâr bir yerdir konuşmanızda Allahtan, Kurandan, peygamberden bahseder misiniz lütfen“ demişler İsmet Paşada “olur“ demiş

Çıkmış miting konuşmasını yapmış fakat ne Allah ne kitap ne peygamber den bahsetmemiş kendisine “Paşam hani bizim tavsiyemize uyacaktınız “ demişler o da "uydum ya “ konuşmamı bitirdiğimde kürsüden inerken “Allahaısmarladık, dedim ya “ demiş.

Bu yaklaşımı bile arıyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan herhalde Beştepe’deki sarayında bir alternatif 10 Kasım organize etmeye çalışmış devlet memurlarını aynı zamanda taraftarlarını sarayına toplayıp yaptığı konuşmada, ”Harf devriminin milletimizi cahil bıraktığını” söyledi.

Bize göre Atatürk’e yakışan Latin alfabesi değil “Göktürk alfabesi “ olabilirdi bu gün değeri daha iyi anlaşılan Türk birliğinin temelini o günden atmış olurdu.

Fakat gene de enternasyonalitesi açısından Latin alfabeye geçişi çağdaş dünya ile entegrasyonumuzda bir adım olmuştur.

Latin alfabesine geçiş çalışması ilk önce 1826 da Osmanlı padişahı 2nci Mahmut zamanında başlatılmış Cumhuriyet kurulana dek çeşitli defalar Osmanlı idaresinin gündemine gelmiş idi.

Cumhuriyet aydınlanmasının en çarpıcı kararlarından biri olan harf devrimi 1928 yılında yapıldı.

Cumhuriyetin ilanından 4 yıl sonra Türk tarihinde ilk defa bilimsel yöntemlerle nüfus sayımı yapıldı.

Harf devriminden 1 yıl önceki sayımda Türkiye’de 1,111, 496 kişinin okuma yazma bildiği tespit edildi, ve toplam nüfus içinde bu sayı yüzde 8 e isabet ediyordu. Okuma yazma oranı kadınlarda yaklaşık yüzde 1 idi.

1928 de sıfırlanan okuma yazma oranı

1935 de yüzde 19 a

1950 de yüzde 32 ye

1965 de yüzde 46 ya

1980 de yüzde 67 ye

2000 de yüzde 87 ye çıkmıştı.

Türkiye 2016 yılında okuryazarlık açısından dünyanın 50nci sırasında yer aldı.

Aslında bu bilgiler açık kaynaklarda var ve toplumumuz bu bilgilere çok kolay bir şekilde ulaşabiliyor.

Olması gereken devleti yöneten hatta tek başına yöneten kişinin sırf dünyaya Arap gözlüğü ile bakan seçmenini konsolide etmesi değil, ülkemizin halihazırda 50nci sırada olan okuma-yazma oranımızı nasıl 40ıncı sıraya çıkaracağının planını yapmasıdır.

Kalbinizde beyninizde millet sevgisi millete hizmet isteği olsa milletin geleceği ve gelişmesi için kafanızı yorarsınız milletiniz için çalışırsınız, yok amacınız bir şeyh gibi şahsi menfaatlerinizi korumak, kollamak, makamınızı sağlama bağlamak ise yüz yıl öncesinden anlatmaya başlarsınız.