Ülkemizin güneydoğusunda mayınlar söküldü. Neden söküldüğünü hatırlayın. Yıllardır ekilmeyen mayınlı arazi, ekime açılacaktı.

Şu anda çiftçiye yeterli destek verilmemesi, akaryakıta gelen zamlar ülkemizdeki tarım arazilerinin boş kalmasına sebep olmuştur. Kendi arazisini ekip dikemeyen Türkiye, Afrika’dan toprak kiralamıştı. Demek ki, mayınların sökülmesindeki maksat, mayınlı arazilerin ekimi değil, Suriye’de kurulacak olan, büyük İsrail projesi PKK devletine alan açmak olduğu ortaya çıkmıştır.

Milyonlarca Suriyeli adeta davet edilerek, ülkemize gelmeleri sağlanmış, onların boşalttığı yerlere PKK’lılar yerleştirilmiştir. Emperyal ABD’nin 2023 yılı bütçesinden PYD-YPG için ayrılan para 165 milyon dolardır.

Bu 2024 yılında 156 milyon dolar olarak belirlenmiştir. Türkiye, Suriyelileri, topraklarını terk edip Türkiye’ye gelmeleri için davet etmemiş olsaydı, ülkemizde Suriyelilere bu kadar imkan sunulmamış olsaydı, o topraklara PKK’nın gelip yerleşmesi mümkün müydü? Bu terk edilmiş topraklarda, yeni bir devletin kurulması için ABD bütçeden gerekli parayı ayırmakta.

YPG PYD militanlarına ordu kurmakta, bu orduya askeri eğitim, silah, mühimmat ve lojistik destek sağlamaktadır. Bunları da aleni yapmakta, Türkiye ise ABD’nin her isteğini yerine getirmekte, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya kabulüne onay verdiği gibi. Uluslararası ilişkiler mütekabiliyet esasına dayanır.

Karşılıklı al-ver olmadan bir şey verilmez, bir istek de yerine getirilmez. Maalesef Türkiye-ABD ilişkilerine bakıldığında ABD her istediğini almakta, Türkiye ise her isteğini yerine getirmekte, Türkiye, ABD için stratejik ortak demekle yetinmekte, kurulması istenen, ABD yetkilileri tarafından müteaddit defalarca ifade edilen, PKK devleti ve bu terör örgütüne sağlanan imkanlar ve yardımlar pazarlık konusu edilmemektedir.

Edilse de, konuşulsa da konuşulduğu yerde, lafta kalmaktadır. Bu konuda Türkiye’nin elini güçlendiren, açlıkla konu edilebilecek, başta Amerikan üstleri gibi birçok husus var. Irak’la yapılan sınır güvenliği görüşmelerinde PKK’nın Irak tarafından terör örgütü kabul edilmesi, Irak’la bu görüşmelerin, Dış İşleri Bakanı’nın Amerika dönüşü gerçekleşmesi, sizce tesadüf mü dersiniz?

Geçtiğimiz günlerde DEM Partisi’nin yetkili ağızlarından, Selahattin Demirtaş ve Ahmet Türk tarafından da ayrı ayrı dillendirilen “Dolmabahçe mutabakatına geri dönülmelidir” açıklamaları, bunun için Tayyip Erdoğan’ın adres gösterilmesi, MHP Lideri tarafından MHP kurultayında Tayyip Erdoğan’a yapılan “Ayrılamazsın. Türk Milletini yalnız bırakamazsın. Yeni yüz yılın lideri olarak sizi görmek istiyoruz” çağrılarını, CHP’nin TBMM’de İsveç’in NATO’ya girmesine evet demesi, arkaya sıralayacak, üst üste koyacak olursak bunların bir tesadüf olmadığını göreceksiniz.

Gerek Devlet Bahçeli tarafından zamanın Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Volkan Vural’a imzalattırılan, 2003 yılında da AKP ve CHP’nin birlikte meclisten geçirdikleri ikiz yasalar “Halkların Kendi Kendini Yönetme Hakkı” gerekse parlamenter sistemden vazgeçilerek eşi benzeri görülmemiş, adına başkanlık sistemi denen yetkilerin tek elde toplandığı güçler ayrılığının ortadan kaldırılıp, güçlerin birleştirildi “Yargı Yasama Yürütme’nin tek elde toplanması” Tayyip Erdoğan’ın 12 Eylül 2023’te Ankara Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen 1982 değil 2023 anayasası sempozyumunda, yaptığı bir konuşmada, çeşitlendirilmiş millet anayasasından bahsetmesi zannımca bunların hepsini birleştirdiğimizde TC’nin üniter yapıdan federal yapıya geleceğinin bu federal yapı içinde birkaç federe devletin oluşturulması hedeflendiğini rahatlıkla görebilirsiniz.

Bunların tesadüfi olacağını düşünmek normal bir aklın kabul edeceği bir husus değildir.

Bu durumların tesadüfi olacağını düşünmek, normal bir aklın kabul edeceği bir husus değildir. Aklı selim düşünüldüğünde, bu açıklamalar ve rejim değişikliği, ikiz yasaların imzalanması tesadüfi olamaz. Bunlarla ilgili çalışmalar, gizli görüşmeler ve gerekli pazarlıklar yapılmaktadır. Bu pazarlık ve görüşmelerin sonunda nedense kazanan ABD, kaybeden ise Türkiye olmaktadır.

Emperyalist ABD, BOP projesinden vazgeçmiş değil.

Yukarıda yazdıklarımı alt alta koyar, elinizde başınıza koyar, aklı selim düşünürseniz, tesadüfi olmadığını rahatlıkla görebilirsiniz.

Bu yazılanlar, PKK devletinin kurulması için döşenen taşlar olduğu da zannımca aşikardır. Ülkenin en yetkili ağızlarından “Selam olsun Kobaniye” sözleri, Barzan’ın peşmergelerinin hem de Cumhuriyet Bayramı’nda vatan topraklarından, karınları da ülkemiz tarafından doyurulup Kobani’ye PYD/YPG’ye yardıma gönderilmesi, PYD/YPG Kurucusu Salih Müslüm’ün Türkiye’de ağırlanması, bir yanılgı sonucudur denecek basit hadiseler değildir.

Nasıl ki Irak’ta yıllarca Çekiç Gücün kalmasına evet dedik, Irak’ın bölünüp, kuzeyinde otonom bir yönetimin oluşmasına katkı sağladıysak, şimdilerde PKK terör devletinin kurulmasına katkı sunmaktayız.