Yıllarca vatan sevgisine ve motivasyonuna, düşmanlık, kavga ve çatışma üzerinden dayanak arayan ve kısmen bunu deneyimleyen bir kuşağın temsilcisi olarak zaman zaman geçmişle hesaplaşmayı, özeleştiri yapmayı severim.

İnsanlar bulundukları mevkilerin taşıdığı sorumluluklardan dolayı akıllarına gelen her şeyi kamuoyu karşısında açıklayamazlar. Belki bir veya birkaç kişi arasında özel sohbetlerde kamuoyunda konuşulmayacak şeylerin konuşulması ve bu gibi ortamlarda iletişim kazasına, itibar suikastına istemeden düşülmesi mümkündür.

Geçtiğimiz aylarda benim de başımdan böyle bir hadise geçti.

Bunu siz değerli gönüldaşlarımla paylaşmak ve tarihe not düşmek istiyorum. Üç kişi arasında geçen bir özel sohbetin ses kaydının alındığından habersiz şekilde geçmiş kavgaların, geleceğe hiçbir faydası olmadığını, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu üniter temeller üzerindeki ulus devlet anlayışımıza, bunu “En çok seven bizlerin de zarar verdiğini örnekleyerek” sohbet ettik. 

Geçmişte teröristlerle, Kürtçülük ve bölücülük yapanlarla, Kürt kökenli vatandaşlarımızı bir görerek mizahi bir şekilde “En iyi Kürt ölü Kürt” şeklinde yanlış anlaşılmaya meyyal konuşmalar yaptık.

Bu yanlış tutumların neticesinde, ülkede Kürtçülük ve bölücülüğün siyasallaştığını ve buna hepimizin katkı sunduğunu anlatırken, bu sohbetin kesilip kırpılarak ne hale getirildiğini hep beraber gördük.

Bu çalışmayı yapan “Küçük şeytan” aynı zamanda bunu terörist PKK’ya ve onu yayın organlarına da servis ederek şahsıma, bağlı bulunduğum partiye zarar vermeye çalıştı.

Bu kahpe pusu ile onlar amacına ulaştı mı bilmiyorum?

Ama biz yeniden kendi vicdanlarımızda geçmişte yaptığımız hataları değerlendirme fırsatı bulduk.

O yüzden uzun yıllardır “Kürt Türk kardeştir, aksini düşünen kalleştir” anlayışıyla yazdığımız yazıları, televizyon programlarını siyasi çalışmaları gözden geçirdik. Ve böyle yapmaya da devam edeceğiz.

Türkiye’nin ve Türk milletinin birlik ve beraberliğini bozacak her adımın büyük yanlışlar, büyük günahlar silsilesinde olduğunu burada tekrarlamak isterim.

Her ne olursa olsun bilerek bilmeyerek, ciddi-gayrı ciddi, nasıl olursa olsun ülkemde herhangi bir topluluğu ve ona bağlı bireyleri üzmüş ve kırmış isem peşine bir kere değil binlerce kere özür diliyorum.

Bu özür bir kenarda dursun.

Ben her zaman söylerim, vatan hainliğinin, hırsızlığın, talanın, kısacası yanlışın suçun milliyeti, dini, mezhebi olmaz.

Dolayısıyla benim devamlı hayalini kurduğum, ülkemde adalet olan günlerde, yanlışı yapan hukuk karşısında hesabını verecektir ve bedelini ödeyecektir.

Bu vesileyle en iyi vatandaş Türkiye cumhuriyetini seven, kurucu değerlerine sahip çıkandır diyor saygılar sunuyorum.