
İsmail Türk
İran’dan önce Türkiye’nin komuta merkezi yok edildi
İran’ın yaşadığı askeri kayıplar dışarıdan gelen doğrudan bir saldırıyla gerçekleşmiş olabilir, ama Türkiye’nin yaşadığı yıkım çok daha sinsi, çok daha derin, ve belki de daha kalıcı sonuçlar doğuran bir yıkımdı. Çünkü bu bir dış müdahale değil, içeriden çökertme operasyonuydu. Üstelik devleti yönetenlerin gözetiminde ya da iş birliğiyle.
Türkiye’nin “Emir Komuta Merkezi” Nasıl Dağıtıldı?
1. Devletin sinir uçları olan kurumlar hedef alındı.
• TSK’nın, Emniyet’in, MİT’in, yargının, üniversitelerin ve hatta mülki idarenin neredeyse tamamına FETÖ’nün sızmasına göz yumuldu.
• “Devletin beyni” dediğimiz emir-komuta organizasyonu, liyakat değil biat sistemiyle dizayn edildi.
2. AKP iktidarı bu yapıya hem alan açtı hem de ondan konfor devşirdi.
• “Ne istediler de vermedik” itirafı, iş birliğinin açık göstergesidir.
• FETÖ’nün kadrolaşmasıyla yargı ve emniyet yoluyla muhalifler sindirildi, seçim süreçleri dizayn edildi, medya baskılandı.
3. 2016 sonrası ‘temizlik’ görüntüsü altında yeni bir emir komuta düzeni kuruldu.
• Ancak bu düzen, yerli-milli bir refleksle değil; sadakat ve çıkar ilişkilerine dayalı bir şekilde kurgulandı.
• Yani FETÖ gitti ama yerine AKP’ye sadakat temelli bir bürokrasi yerleştirildi. Emir-komuta zinciri bu sefer devlete değil, partiye bağlandı.
İran’la Farkı Nedir?
• İran’da bir dış güç (İsrail), belli bir hedefe saldırarak askeri kapasiteyi zayıflattı.
• Türkiye’de ise bir iç virüs, bir Truva atı gibi devleti içeriden çürüttü, ama görüntüde hâlâ “devlet işliyor” gibi sunuluyor.
Siyasi Mirasçılık Sorunu
Bugün AKP, 2002’den bu yana kurduğu FETÖ ortaklığı üzerinden elde ettiği yapıları, sadece şekil değiştirerek kendi siyasi devamlılığı için kullanıyor.
• Evet, FETÖ ile yollar ayrılmış olabilir ama kurdukları mekanizma, aynı otoriter reflekslerle işlemeye devam ediyor.
• Yani “darbe temizliği” adı altında devletin emir komuta sistemi yeniden inşa edilmedi, sadece yeni sahipler edindi.
Sonuç:
FETÖ’nün Türkiye’ye verdiği zarar, sadece bir terör örgütünün sızmasıyla sınırlı değildir.
Devletin iç dinamiklerinin, iradesinin, vicdanının ve hafızasının tahrip edilmesi gibi derin bir yıkım yaşanmıştır.
Bugün hâlâ bu yıkımın artıkları üzerinde yükselen bir iktidar varsa, mesele sadece geçmişi değil, bugünü ve geleceği de ilgilendirir.
Yani dış güçlerin saldırdığı ülkeler, savunma refleksiyle toparlanabilir ama içeriden çökertilen bir devletin toparlanması için önce yüzleşme ve itiraf gerekir.
Türkiye henüz bu noktaya gelmiş değil.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.