Canım sıkkın bir şekilde yazacağım yazıyı düşünürken İsmail Türk Bey aradı. Kısa bir hasbihalden sonra kendisine geçmişte yaşanan bir olaya yönelik şahitliğimden bahsettim. Şimdilerde hiç siyasi yazı yazmak içimden gelmiyor dedim. 

Asıl şimdi böyle şeyler yazman ve tecrübelerini toplumla paylaşman gerekiyor dedi.

Seksen ihtilalinden sonra ki ilk günler... Heybeliada deniz lisesi öğrencileri alışılmadık bir saatte içtima için bahçeye toplanır. Soğuk kış mevsiminde içtima uzadıkça uzar. Anlamsız bir şekilde saatlerce ayakta beklerler ve sonrasında içtima dağılır. Bu soğukta neden toplandılar acaba? Sonradan öğreniyorlar...

Darbenin kudretli paşası Kenan Evren’in uçağı İstanbul semalarından geçeceği için işgüzarın biri aklınca okulunun ne kadar disiplinli olduğunu gösterebilmek için zavallı çocukları saatlerce ayağa dikmiş. Büyük ihtimalle Evren’in haberi bile yoktur ve hiç görmemiştir; uzaktan bu siyah noktaları.  Yüzlerce genç bir taklacı soytarının aptalca yalakalık gösterisinde figüranı olmuştur.

 Askerlikte disiplin ve itaat çok önemlidir. Bu nedenle tek düze kıyafetler (üniforma) giyilir ve törenlerde topluca uygun adım yürüyüşler yapılır.  İster beğenelim isterse beğenmeyelim kendine has kuralları ve hiyerarşisi vardır askerliğin. Bu nedenle herkesin fıtratına uygun bir meslek değildir.

Ama bu durum bir komutanın kendi menfaatleri için her biri ana kuzusu olan vatan evlatlarını değersiz birer kurşun asker gibi kullanmasına asla cevaz vermez.

Askerlikte geçerli olan itaat ve düzeni toplumun her alanında    uygulamaya çalışan   kraldan çok kralcılar vardır hayatı hepimize zehir eden

Demokratik toplumlarda   mutlak itaat diye bir şey kabul edilemez. Bağımsız basın, hukukun üstünlüğü, akademik özgürlük olmazsa olmazlar içindedir. Herkes kanun önünde eşit ve kendileri için belirlenmiş yetki ve sınırlara uymak   zorundadır. 

Bitmez tükenmez güç şehvetine sahip diktatör kişilikler toplum karşısında güç alanlarını sürekli genişletmek ister. Güce karşı olan bu şehvetleri onları huzursuz, gergin ve sinirli yapar. 

Öldüklerinde, baskılar bir nebze hafiflediğinde toplumun itiraz ve isyanı yükselir şairlerin ağzından.

 Stalin'in ardından yazılan şu şiirde anlatıldığı gibi hiçbir zülüm sonsuza kadar devam etmez, lakin toplumlar kendilerini düzeltmedikçe hastalıklı ruhlar topluma musallat olmaktan asla vaz geçmez...

Yok oldu bir sabah! Yok oldu çizmesi meydanlardan, gölgesi ağaçlarımızın üstünden, çorbamızdan bıyığı, odalarımızdan gözleri ve kalktı göğsümüzden baskısı binlerce taşın tuncun alçının ve kâadın…

Menfaat çetelerinin ülke elden giderken tek derdi ceplerini doldurmaktır. Basın   ise 3 maymunu oynar kan gövdeyi götürürken.

Diktatörlükler de güçlü devletin kutsandığı ulusal günlerde tek düze kıyafetler giymiş asker benzeri öğrenci ve memurları statlarda çeşitli koreografilerin bir parçası olarak görürsünüz. 

Ortak düşman, vatan hainleri, alçaklar söylemi dillerden hiç düşmez. Öyle ya vatan tehlikedeyse geri kalan her şey teferruattır. İnsanoğlunun en haklı hak ve özgürlük talepleri tehlikeli birer provokasyondur.  Tek düze insan peşindedir diktatörlükler. Bu nedenle Kuzey Kore'de toplumunun neredeyse yarısı yedek ve faal askerdir. Aynı sebepten Kaddafi boşta gezen tüm vatandaşları polis yapıp maaşa bağlamıştır.

Enver Hoca, Arnavutluk toplumunun bütün enerjisini dışarıdan gelecek hayali bir işgalin önlenmesi için korugan denen binlerce beton sığınak yaptırarak harcamıştır. Ve rejimler yıkıldığında hiçbir vasıf kazanmasına izin verilmeyen yüz binler kara bir nehir gibi aç sefil dayanır gelişmiş ülkelerin kapılarına;

Savaş ve çatışmalar halkı kontrol altına almak için bulunmaz bir fırsatlar verir diktatörlere. Siyasi getirisi varsa ölümlerin bir sakıncası yoktur.  Muktedirlerin hırsı sonucu genç yaşta hayatlarını kaybeden insanlar uzaklarda kara bir nokta gibidir. İkinci sayfada bir haberdir çoğu zaman. Hâlbuki; o insanların her biri aile babası, bir evlat veya eş olarak kayıplarıyla tarif edilmez acılar ve doldurulmaz boşluk bırakır arkalarında.

Ama bazı insanlar vardır ki asıl öldüklerinde hizmet eder topluma. Mesajları baharda açılan çiçekler gibi yayılır umutsuz yılgın toplumun her köşesine.

12 Eylül öncesi anılar geldi gözlerimin önüne. Bu nedenle biraz fikir uçuşmaları yaşadım ve duygularımı sağlıklı ifade edemedim.

Toplumun siyasi cinayetlerle şiddet sarmalı içine sürüklenmesini engellemek için   her birey imkanları dahilinde elinden geleni yapmalı ve kraldan çok kralcılara fırsat vermemeli.