Muhalefet ekonomi kötü dedikçe iktidar gündem değiştirmeye, ekonominin iyi gittiği yönünde algı oluşturmaya çalışıyor.

Her şeyin füze hızıyla pahalılaştığı bir ülkede iyi giden bir ekonomiden söz edilemez!

Ama söz ne kadar keskin olursa  olsun, yaşanan bir gerçeklik kadar etkili olamaz.

Önceki gün karne alan bir çocuğun söyledikleri içimizden bazılarının ne halde olduğun u gösteriyordu.

Çocuk, "karne hediyesi olarak sana ne alındı?" diye soran muhabire,"annem et aldı" diye cevap vermişti. Alınan et de topu topu üç parça pirzolaydı.

Etin hediye edildiği bir yerde artık ekonomi iyi gidiyor denilebilir mi? Bu yavru sadece ekonomiyi özetlememiş, içimizdeki saklı sefaleti de ortaya koymuş. Bunları görüp de daha hala hakikati örtenlerin vicdanları kurusun.

HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ

Devletin varlık sebebi adalettir. Güç kullanma yetkisi onun için ona verilmiştir. Çünkü güç kullanma yetkisi olmadan adaleti sağlamak, suçluyu cezalandırmak mümkün değildir.

Adaletin sağlanması ancak hukukun üstünlüğü ile mümkündür.  Adalet, sadece kamu düzenini sağlamaya yaramaz. Adaletin ekonomi ile de yakın ilgisi vardır. Dünya bankası, uzman ve personeline verdiği eğitimlerde şu hususu önemle vurgulamaktadır: Hukukun üstünlüğünün olmadığı durumlarda sürdürülebilir ekonomik kalkınma mümkün değildir." Onun için  1990'lı yılların başından itibaren Dünya Bankası ve Uluslararası para fonu,borç vereceği ülkelere   hukukun üstünlüğünü tesis etmeyi şart koşmaya başlamıştır.(Hukukun Üstünlüğü,Brian Z.Tamanaha) Çünkü hukukun üstün pozisyonda olması, iktidarın kötüye kullanılmasını engelleyen en önemli kontrol mekanizmasıdır.

Bugün ağır bir krizin pençesinde kıvranıyorsak bu aynı zamanda bir hukuk ve adalet krizinin sonucudur.Onun için Tamanha,"Hukukun üstünlüğünü temel alan bir sistem geliştirmeli, umutlarımızı bir lidere bağlamamalıyız" der.

ALTILI MASA

14 Mayıs'ta seçimin olacağı artık neredeyse kesin. Altılı masa, birkaç hafta öncesine kadar gündemi belirleyen, Erdoğan'ı savunmada bırakan taraftı. Ancak son haftalarda bu belirleyicilik biraz zaafa uğradı. iktidar altılı masanın CB adayını ilan etmemesini bir zaaf olarak takdim etmeyi başardı. Buna bazı liderlerin uluorta konuşmaları eklenince  yükselişte olan altılı masa stabil hale geçti.

Bunda biraz da AKP ile MHP'nin kitlesel mitingler yapmasının da etkisi var. Mitingler, çözülüyor algısını değiştirdi, kararsız seçmende -hala güçlüler- algısını oluşturdu.Çözülmeyi yavaşlattı.

Bir kısım seçmen için belirleyici olan güçtür. Güçlü olan tarafta olmak beklentilerini gerçekleştirme ihtimalini artırır. Gücün insan iradesi üzerinde büyüleyici etkisi vardır. Barrbel Wardetzkı, Narsizm, Ayartma ve İktidar adlı kitabında, büyük mitingler ve kalabalıkların etkisi ile ilgili şu tespitleri yapar:"Kitlelerin zehirleyici bir etkisi vardır.Çünkü düşünceler, duygular ve kanaatler her bir bireye aktarılır.Birisini alkışlayıp göklere çıkaran  bir kitlenin içinde bulunmak, aynı şeyi yapmamayı neredeyse imkansız hale getirir.Herkes kendini kitlenin ruhuna kaptırır ve o anda olan şeyle özdeşleşir.Bu özdeğer duygusunu çok güçlendirir ve bunun hangi içeriğin alkışlandığı ile ilgisi yoktur.Söz konusu olan duygulardır,akılcı argümanlar değil."

Dörtlü masa kitlesel mitinglerle bunu yaptı, hala da yapıyor. Artık altılı masa da meydanlara çıkmalı, devasa mitinglerle heyecanı azalmış kitlesine heyecan pompalamalıdır.