Adam mı adamcık mı?

İnsanı en değerli kılan şey nedir?

Var olmak mı? Yaşamak mı? Adam gibi adam olmak mı?

Gri tonun resminde, bir çınar gölgesinde, kimselere görünmeden, hiçbir sorumluluk almadan, sıfır iş sıfır hata paradoksunda, Anadolu ifadesiyle "etliye sütlüye karışmadan" hayatta uzun kalmak mı?

Birileri evet, tam da bu derken, birileri hayır, asla ve kata der...

Hiç düşündünüz mü?

Sokakta yürürken, kavga eden iki kişiyi ayırmaya çalışırken sebepsizce arada öldürülen adam,

Vatanı için 20'li yaşlarda şehadete koşan genç,

Evli ve çocuklu olan arkadaşının ailesi mağdur olmasın diye onun suçunu üstlenip yıllarca hapis yatan delikanlı,

Kendisine emanet edilen koltukta haramı, rüşveti aklından dahi geçirmeyen, emekliliğinde kıt kanaat geçinebilen bürokrat,

Öte yanda,

Milletvekili listesinde kendisinden sonrakilerin gayretleriyle zarı zor seçilip meclise gittikten sonra listedekileri bir kez bile aramayan, küssünler ve bir daha aday olmayı düşünmesinler arzusuyla ötekileştiren adam…

Genel Müdür olarak ihaleler verdiği şirkete gidip çok yüksek ücretle CEO (siyo) olan, rüşvet alacağını aklayan adam…

Dün sövdüklerine sonradan övgü dizen, dün övdüklerine sonradan bodoslama dalmakla kalmayıp sinkaflı nağmeler yollayan ademoğlu…

Çok mu romantik geldi bu örnekler size, oysa hepsinin canlı örnekleri var. Şöyle bir bakın etrafınıza, etraftakiler yüreğinizi incitiyorsa açıyı geniş tutun ve meydanlara bakın, ona da vicdanınız elvermiyorsa, TV ekranlarında ne kadar çok olduklarını hayretle göreceksiniz….

“Atları da vururlar” diye bir deyim var ya, işte aynen öyle. Birileri birilerini işte tam da o en mukaddes adanmışlık yüreğinden vuruyor, pardon vurmuyor, adamcıklara vurduruyor.

Nasıl mı?

Harama hep karşı mı çıktın, seni hırsız diye damgalatırlar, üstelik hırsızlık denince akla ilk gelen adamın utanmaz oğlu yapar bunu.

Hayatında ağzına tek damla alkol sürmedin mi, seni alkolik diye yaftalarlar, hem de ayyaşın kendisi üstlenir bu rolü.

Bölücülüğün karşısında, üniter devletin ve Türk Milletinin hep yanında mı oldun, seni vatana ihanetle suçlarlar, bizatihi hainlikten müebbetliklerin avukatı üstlenir bu görevi.

Ve bunu perçinlemek üzere bir köşe yazarı, bir tartışma programı müdavimi, bir satılık kalem, bir kiralık cellat, ezcümle bir dönek bulunur suçlama makamına…

Ondan sonra da gelin canlar bir olalım derler… Yahu bilmiyor muyuz sanıyorsun, “sen ne cansın ne de canan”. Bir kudretlinin gölgesine sığınıp, şefkatten yoksun olmana rağmen, birilerinin ikbal beklentisinin faizi olarak “şefkatli ağabeyimiz” diye takdim olunan sen…

Adam kıtlığı anlamında kullanılan kaht-ı rical ifadesinin hatırlanması bile can sıkıcıyken, sayıları bin mi, on bin mi, yüz bin mi olduğu dahi belli olmayan sahte diplomalılar nasıl bu kadar görünür olabildiler?

Sahi ne oldu bu insanlığa? Adam gibi adamlar hepten mi yok oldu? Yaşar Kemal’in, “o iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler…” sözü gerçekleşmek zorunda mıydı, hiç olmazsa bazıları geride kalamazlar mıydı? “İyilik iyidir” sözünü ölümüne yaşatacak milyonlar, hiç olmazsa binler…

Es-selam olsun, ves-selam olsun, has-kelam olsun karakterlerine şahit olduğumuz adamlara.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Koca Arşivi

Yeşil vatanı yakanlar ocağınız batsın

30 Temmuz 2025 Çarşamba 11:19

Ee ne olacak şimdi?

23 Temmuz 2025 Çarşamba 14:42

Balta’nın sapı bizden

22 Haziran 2025 Pazar 22:18

İran Biat Şah ve Mat

17 Haziran 2025 Salı 12:43

El-Hakk

30 Mayıs 2025 Cuma 19:18

Ağlamak ister misiniz?

20 Mayıs 2025 Salı 17:39