BURSA'DAN YÜKSELEN SESSİZ ÇIĞLIK

Çığlığın sessizi olur mu?

Evet olur.

Çığlığın en etkilisi, en anlamlısı, en samimisi sessiz olanıdır. Sesli olan çoğunlukla ben buradayım diye kendisini gösterir ki onun adı haykırmadır. Çığlık maneviyat kokar, haykırma ise isyan…

Bursa’da sessiz çığlıklar vardı.

1980 ihtilalını Bursa Ülkü Ocakları Başkanı olarak karşılayan ve bedelini çok ağır ödeyen Recep Ekici Hakka yürüdü. Bursa, ülkücü hareket için önemli şehirlerden birisidir. Adam gibi adam sayısı göreceli olarak fazladır. Ki bunların çoğu kendi köşesindedir, isimsiz kahramanlardır. Ülkü dünyasına emek verenlerin hakkını sağlığında değişik nedenlerle veremeseler de, son yolculuğunda mutlaka verirler.

Merhum kardeşimizin tabutu önce Bursa Ülkü Ocakları binasının önüne getirildi. Başkan Fatih Rüştü sütçü, kardeşimizin neredeyse hepsi aynı boy evlatlarıyla birlikte tabutun başındaydı. Hilmi Şanlı’nın yaptığı anlamlı ve duygulu duanın ardından, alınan helallik sonrası kalabalık bir konvoy halinde, omuzlardaki tabutla Emir Sultan Camisine kadar yaklaşık 2,5 km yürüdük sesli tekbirler, sessiz çığlıklar eşliğinde…

Cami avlusunda Sarı Hoca’yla dertleşirken yanımızdan geçen seksenli yaşlarda bir aksakallı “ben burada böyle bir kalabalık görmedim, kim ise rahmetli olan, demek ki çok adamı varmış” dedi kendi kendine. Ben de, “evet ülkücü ülkücünün ölüsünün sahibidir(!) dedim” sessiz bir çığlıkla…

Asım Aydınlı, rahmetli Recep Reisle son anları paylaşan nadir kişilerdendi. Gözlerinden akan yaşla anlattı yaşadıklarını ve ülkücünün ülkücüye sevdasını haykırdı, kimseciklere duyurmadan, sessiz bir çığlıkla…

Metin Kaplan, cami avlusuna geldiğinde kucaklaştığı kişilerde hasretin esintilerini gördüm. Hani dedik ya hep, ülkücü ülkücünün kardeşidir, işte o kardeşliğin sessiz nefesini gördüm çığlığa dönüşen…

Bekir Turunç, birbiriyle kalbi sarmaş dolaş olan ülkücüleri görünce, “keşke cami avluları dışında da böylesine kuvvetle sarmalayabilsek birbirimizi” diye sessiz bir çığlık attı gözler buğulu…

Ali Fuat Bayram, ülkücülerin gönlünde muhkem yeri olan Recep Reis’e “sen amcasısın gencecik yaşında toprağa verdiğim oğluma mukayyet ol öte âlemde” der gibi sessiz bir çığlık attı tabutu okşarken. Öyle ya Recep Reis’ten daha muhkem bir “emin” bulamazdı ki…

Mustafa Taşçı, ülkücünün cenaze namazını bir ülkücü din adamı kıldırırsa daha uygun olur dercesine son görevi kimseye bırakmadı. Hak razı olsun. Yaptığı dua ile seksenli yaşlardaki

aksakallı da “acep kimdir bu tabutta yatan” sorusunun cevabını öğrenmiştir mutlaka. Taşçı hocanın yüksek sesle söylediklerinin dışındaki “neden, neden” diyen sessiz çığlığını ise kısık ve acılı gözlerinde gördüm…

Bir Alperen, bir Taş Medreseli, bir Reis, bir Baba, bir Arkadaş, bir Ülküdaş daha göçtü bu âlemden. İtişmelerin gölgesinde, yok saymaların muhasebesinde, duvarlarda izi kalan sevdaların harında, ölümü paylaşanların dünyalık hesaplarının ayazında, sessiz çığlıkların sesinde…

Sessiz çığlık dediğin nedir ki, a gülüm?

Bursa’dan yükselen ve Türkiye’yi saran bir özlem…

Sessiz çığlığımızın duyulması duasıyla, merhum kardeşimize rahmet niyaz ediyorum.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Koca Arşivi