
Yavuz Koca
DEĞİŞİM ŞART AMA…
Bu aralar iç siyaset, özellikle muhalefet açısından yeni bir kulvara girdi. Çıkışı zor bir kısır döngü diyebiliriz. Muhalefet muhtemelen diyor ki, 2019 seçimlerine daha çok var, o güne kadar Allah kerim, bir bakarsın konjonktür değişir. Armut piş misali…
Hükümet ise kendisi açısından ne yaptığını bilerek planlı bir şekilde ilerliyor. Milletin Başkanlık konusuna bakışı hızla dönüştürülüyor. Yoğun medya desteğiyle her gün farklı kanallarda, Başkanlığın faziletleri anlatılıyor. Diğer taraftan, bir nevi genişletilmiş koalisyonla milletin her kesimine göz kırpılıyor. Hükümet üyelerinden Tuğrul Türkeş, Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş anahtar rolünde. “Ben eyvallah etmem arkadaş” diyenler de kendi iç dünyasında çoluk çocuğunun ati muhasebesini yapıyor.
Gelecek dönem TBMM seçimleri, belki de bir erken seçimle, beklenmedik gelişmeler olmazsa dar bölge sistemiyle yapılacak. Muhalefet bunu ve başına gelecekleri göremiyor ki, çok rahat. Millet ve özellikle de gariban tabanları maddi ve manevi ötekileştirilmenin pençesindeyken gülücükler saçabiliyor.
Bu döngü, gerek MHP gerekse CHP parti içi muhalefeti için de geçerlidir. Kendi tabanlarının beyninde şimşekler çaktıramadan kalıcı bir umut olunamayacağını göremiyorlar. Genel Başkan adaylarının etrafındaki kişiler ise ya üretemiyorlar ya da ürettikleri dikkate alınmıyor. Nedeni ne olursa olsun sonuçta elde ne var ona bakılır. Öyle sanıyorum ki, klasik siyasi hastalık nüksetmiş. Bilen değil, muti olan beri gelsin deniliyor.
Başarmak çok mu zor? Hayır, asla…
İlk etapta fazla değil, 5-10 sayfalık adam akıllı metinlerle bile tabana coşku vermek, umut olmak, heyecan uyandırmak, işte bu dedirtmek mümkündür. Sonrasında her konuda hazırlanmış veya hazırlatılmış yetkin ve ayakları yere basan anlaşılabilir projeler ve programlar. Yeter ki bilenden, düşünenden, üretenden faydalanılsın. Artı, “bir şey üretmeden, sadece liderin yüzüne melül melül bakmanın tercih için faktör olması” hastalığı bitsin.
Değişim şart ama… Bu “ama”ların yok edilmesi gerekir.
Genel Merkez politikalarının yeterli görülmemesi, bilhassa Kasım sonuçları sonrası TBMM’de sayısal azlık ve HDP’nin Meclis Başkanvekili varken MHP’nin olmaması psikozu yetmez. Profesyonelleşen bazı siyasetçilerin tabanın yüreğine dokunmanın manasını unutması, hata yaparım korkusuyla konuşmayı unutanların ekranlardan kaçması gibi faktörler mevcut yönetimin açmazı olmakla birlikte, gerçek başarı için yetmez…
Daha doğrusu bunlar değişim için yetse de ülkücü hareketi iktidara taşımak, iktidar açlığını gidermek için yetmez. Kısaca diyorum ki, rol yapanlar hariç taban çoktan hazır ama adayım diyenlerde dayanışma eksik. Hani “önce ülkem, sonra partim, sonra da ben” diyoruz ya.
Çözüm, ilkeli ve ülkülü “miş” gibi yapmayan bir milli birlikten ve güçlendirilmiş kardeşlik hukukundan geçer. İç kardeşliği yakalayamayan ve özelde kaynayan tabana ve genelde de millete sinerji sunamayanların inandırıcılığı olmaz. Biz kongre oyunu oynarken dünyada ve Türkiye’de neler oluyor? Atı alan Üsküdar’ı geçmesin!…
Sağlık, saadet ve başarı dileklerimle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.